Türkiye Kamu-Sen Nevşehir İl Temsilcisi ve Türk Sağlık Sen Nevşehir Şube Başkanı Turgay ÇETİN 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla basın açıklaması yaptı. ÇETİN, yapmış olduğu açıklamada;

“Cumhuriyetimizin 91’inci yıldönümünde gururluyuz, mutluyuz. Ulu Önder Atatürk’ün bize bıraktığı mirası, en güzel şekilde bu ülkenin aydınlık yarınlarını kuracak olan gelecek nesillere teslim etmek istiyoruz.

Cumhuriyetin ilanı hiç de kolay olmadı, bugünler bize altın tepside sunulmadı. Bu ülkenin her yapı harcında ecdadımızın kanı var, cephede ölümüne kazanılan savaşların derin izleri var. Mermiden değil; ayak bastığı, suyunu içtiği, ekmeğini yediği, özgürce nefes aldığı vatanını kaybetmekten korkan, kahramanlıkları ile adeta dünyayı titreten ecdadımızın torunları olarak Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmak bizlerin en büyük sorumluluğudur.

Üzülerek şahit oluyoruz ki, ülkemiz çok sıkıntılı günlerden geçmektedir. Sözde çözüm süreciyle birlikte, devletimizin belli bölgelerde acziyet içerisine düşürüldüğü görülmektedir. PKK terör örgütü adeta jandarmalığa soyunmuş, yol keserek kimlik kontrolü yapmaktadır. Eğitim yuvalarımız yakılıp yakılmakta, öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz korkutulmaya, sindirilmeye çalışılmakta, eğitim-öğretim sekteye uğratılmaktadır. Kutsalımız, namusumuz, kıymetlimiz olan bayrağımız direklerden indirilmektedir. Atatürk büstlerine saldırılar yapılmakta, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün nezdinde Cumhuriyetimizin bütün değerlerine, aziz hatırasına zarar verilmektedir. Son olarak Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde üç askerimiz, üç fidanımız PKK tarafından kalleşçe şehit edilmiş, yine ocaklar yangın yerine dönmüştür. İhanet sürecini çözüm süreci diye milletimize yutturmaya çalışanların, çözüm sürecine canını ortaya koyduğunu söyleyenlerin, teröristlerle kapalı devre pazarlık yapanların hiç mi yüreklerinde sızı yoktur?

Türkiye bir yanda PKK terör örgütü ile mücadele ederken, diğer yanda IŞİD terör örgütünün tehditleri ile muhatap olmaktadır. Yüce dinimizi kendi alçak eylemlerine alet eden ve insanlık dışı eylemler yapan bu terör örgütünü bir kez daha kınıyoruz. Bilindiği gibi bu örgüt “Türkiye’de uyuyan hücrelerimiz var” diyerek, ülkemizi çok açık bir şekilde tehdit etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu tehditlere ciddiyetle yaklaşmalı ve gerekli tedbirleri almalıdır.

Öte yandan IŞİD terör örgütüyle mücadeleyi bahane ederek Türkiye’yi farklı mecralara çekmeye çabalayan ve günlerce sokakları mesken tutan PKK terör örgütü ve yandaşları da toplumun huzuruna kast etmiş, milletimizin birlik ve bekasını hedef almış,  sokakları savaş alanına çevirmiş, halkın güvenliğini tehdit etmiştir. Sözde çözüm süreci ile birlikte PKK terör örgütüne öylesine yüz verilmiştir ki, bugün bu çetelerin yaptığı hain eylem ve saldırıların engellenmesi için gerekli tedbirlerden bile kaçınılır olunmuştur. Bebek katili Öcalan ile terör örgütünün uzantısı olan bir siyasi partinin görüşmeleri, terörist başının mesajlarının kamuoyuna duyurulması, sözde çözüm süreci ile ilgili umutlarını dile getirmesi ise Türkiye’nin geldiği noktayı net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türk milletine; teröristlerin böylesine muhatap alındığı, ağızlarından çıkan sözlere ciddiyetle yaklaşıldığı, teröristlerle pazarlık masasına oturulduğu, terörist başına cezaevi şartları içinde sekreterya tahsis edilmesinin söz konusu olduğu, bu talebin ülkeyi yönetenler tarafından makul karşılandığı bir Türkiye mi layık görülmektedir?

Öte yandan insanlarımızı öldüren, kundaktaki bebekleri hunharca katleden, milletimizi bölmeye çalışan, topraklarımız üzerinden ayrılık planları yapan, askerimizi, öğretmenimizi, memurumuzu kaçıran PKK terör örgütünün, Türkiye’yi Suriye’de kendi can güvenliklerini sağlamaya zorlaması ne kadar da düşündürücüdür.

İşin enteresan yanı peşmergelerin Türkiye üzerinden Ayn El Arab’a geçişine izin verilmekte, ABD de bunu memnuniyetle karşıladığını bildirmektedir. Bunun yanı sıra ülkeyi yönetenler peşmerge için “Irak ordusunun askeri” diyebilmiştir. Peşmerge ne zamandan beri bir ülke ordusunun askeri haline gelmiştir? Ortada nasıl bir pazarlık söz konusudur? Bu nasıl bir kirli ilişkidir?

Cumhuriyetin özünü kavrayamayanların, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarının değerini bilmeyenlerin bugün ülkemizi getirdiği nokta ortadadır. Oysa Cumhuriyet demek; iktidarın mutlak egemenliği değil, halkın egemenliği demektir. Cumhuriyet demek; bağımsızlık, demokrasi, aydınlanma, çağdaşlaşma demektir. Cumhuriyet demek; milleti baş tacı etmek, insanlarımızın her türlü can, mal güvenliğini sağlamak, huzurunu tesis etmek, güvenliğine yönelik her türlü tedbiri almak demektir. Cumhuriyet demek; bu milleti kökleriyle bir ve diri tutmak, topraklarımızın bütünlüğünü ne pahasına olursa olsun korumak demektir.

            Bu noktada ülkeyi yönetenlerin asli görevi; Türk milletinin hassasiyetlerini,  değerlerini ön planda tutmak, uluslararası güçlerin direktiflerine uymak yerine, milletimizin birlik ve dirliğini tesis etmeye yönelik adımlar atmak, Cumhuriyetimizi koruma bilinci ile hareket etmek, terör örgütlerine karşı tavizsiz bir duruş sergilemektir. Hiçbir güç bizleri ayrıştırmaya, bölük pörçük olmamıza, toz tanesi haline getirmeye yetmeyecektir. Ulu Önder Atatürk’ün ve ecdadımızın mirası olan bu ülkede bizler bir ve beraber, tek yumruk olarak yolumuza devam edeceğiz.

            Bu vesileyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı en içten dileklerimizle kutluyor; bu ülkeyi bizlere vatan yapan Ulu Önder Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimizi bir kez daha minnet ve rahmetle anıyoruz.” dedi.