Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen Adalet Şurası’nın “Medeniyetimizde Adalet Anlayışı” başlıklı ilk oturumunda konuşan ve hâkim ile savcıların eğitimleri konusunda atılması gereken adımlara dikkat çeken Alatlı, bilge ve bilgin olmanın yolunun kurumsal destekten geçtiğini ifade etti. Alatlı, hukuk eğitiminin belirlenecek alanlarda lisans derecesi almış öğrencilerin girebilecekleri yüksek lisans ve doktora programları seviyesine yükseltilmesi gerektiğini belirtirken sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Bu teklifimin benim bilmediğim sakıncaları varsa, hiç değilse hukuk eğitimine girişin serbest ama çıkışta sıkı kontrolün, meslekî imtihanın yapılması gerekir. Baro, mutlaka elini taşın altına koymak zorundadır ve çağdaş bir iş tanımı geliştirmeye yardımcı olmalıdır. ’Adalet sistemi kötü’ diye çemkirmekle bu iş olmuyor. Ve nihayet, Türkçe; kendimce hayati bir Yargıtay kararının ne anlama geldiğini sökmek için Profesör Hakan Pekcanıtez de dâhil beş akademisyenin kapsını çalmak zorunda kalan biri olarak, yargı mensuplarının anadillerine hâkim olmadıklarını, yabancı dillerde eğitim veren yüksekokulların bu rezalete tüy diktiklerini söyleyebilirim. Ama dediğim gibi, adalet sistemi boşlukta tekevvün etmez; ne bir hükümet, ne bir bakanlık, ne de bir sivil toplum örgütü veya mezhep veya tarikat tarafından oluşturulabilirler. Bu saydığım kurumlar, adalet sistemlerinin vebalini ne münferiden üstlenebilir ne de sorumlu tutulabilirler. Tıpkı eğitim sistemleri gibi, adalet sistemleri de dinamik yapılanmalardır. Milli kurumların topyekûn katkısıyla, toplumun siyasi ve kültürel ihtiyaçları doğrultusunda, hedef saptırmadan oluşturulur, yeni ihtiyaçları karşılamak üzere değiştirilmeye hazır beklerler. İyileştirmenin ilk şartı, ciddiyettir. Onu süreklilik, ince ayar, adanmışlık izler.”
