Kanal 24’te moderatörlüğünü Ardan Zentürk’ün yaptığı ‘Farklı Görüş’ün canlı yayın konuğu olan NEVÜ Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı beraberinde İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Özden Zeynep Oktav, Akın Özçer, Güvenlik ve Strateji Uzmanı Yusuf Alabarda, Dr. Öğr. Ü. Serhan Afacan ile birlikte gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sınırda Kamuflaja Dünyaya Verdiği Mesaj
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sınırda kamuflajla yaptığı ziyaret ve incelemelerinde dünyaya verdiği mesajı değerlendiren Rektör Prof. Dr. Mazhar Bağlı, “Uzunca bir süredir Türkiye’nin genel olarak modernleşmesi, Türkiye’nin toplumsal değişme ve Türkiye’deki devlet millet kaynaşması ile ilgili bir problem vardı. Asgari bürokrasi herkesin takdir edeceği gibi gerçekten ciddi bir bariyer oluşturuyordu. Özellikle bazı kurumsal dönüşümlerde, şekli bir modernleştirme mekanizması olarak bir işlev gördüğü yönünde bir anlayış vardı. Hatta böyle bir anlayışın ötüşünde böyle bir fonksiyon icra ediyordu. Bunun ortadan kalkması büyük oranda devlet- millet kaynaşmasının sembolik anlamı. Yani sayın Cumhurbaşkanımızın kamuflaj giymiş olması aslında siyasetin sivilleşmesi anlamında değil, aksine her iki kurumunda senkronize bir biçimde ülke için çalışıyor olduğudur. Hatırlanacağı gibi Sayın Sezer,  Cumhurbaşkanlığı süreci dolduğu halde, gayri meşru ve gayri hukuku bir şekilde 6 ay o makamda oturdu. O makamı Sayın Bülent Arınç’a vermem dedi. Hatta ‘Ben burada bir denge unsuruyum’ diye bir ifade kullandı. Denge unsurunda kastedilen şey, milletin iradesine karşı zinde güçleri balanslayan, dengeleyen bir aktör olarak orda var olduğunu söylüyordu. Ve uzunca bir süredir ülkemizde de millet iradesine karşı bazı mekanizmaların, bazı kurumsal yapıların ve bazı aktörlerin bir denge unsuru olarak ve hatta millet iradesinin siyasete yansımasını engelleyen bir mekanizma olarak var olduğunu biliyoruz. Burada artık bunun tamamen kalktığının mesajının verildiğini düşünüyorum. Hakikaten bundan sonra hiçbir şekilde milletin iradesinin gelip bir bariyere çarpıp geri dönmesi diye bir durum söz konusu değil. Ben milletin tamamının iradesini temsil eden bir kişi olarak askeri kamuflajı elbisesini giydiysem bizim milletimizle ordumuz arasında hiçbir artık bariyerin kalmadığını, bunlar arasında bir görüş, dünya ve rüya farkı kalmadığını gösteriyor. Eskiden milletimizin bir hayali bir rüyası vardı. Ama askeri bürokrasinin başka bir dünyası ve hayali vardı. Zaman zaman askeri darbelerin gerçekleştiği dönemlerde söylenen beyanatlara baktığımızda bunu söylemek mümkün. Ama bunun kalkması çok büyük bir avantaj sağladı. Bana göre Türkiye’nin devlet-millet kaynaşmasında üç temel paradigması kurduğumuzda,  bir devleti oluşturan siyasi aktörler var, bir devlet denetim yönetimi, bunun birde askeri bürokrasisi vardı. Bizim toplumumuzda ve devletimizde her biri bir tarafa gidiyordu, her birisinin başka bir hayali vardı. Ama ne zaman ki bu üç aktör birlikte aynı yöne kol kola girip aynı hedef doğrultusunda uygun adımlarla senkronize bir biçimde yürümeye başladığında sorunlar çözüldü.  Bunu da 15 Temmuz hain darbe girişiminde de bir kez daha gördük.  Modernleşme ilgili çok tartışmalı bir mevzu var. O da şu; Bizim gibi geç modernleşen toplumlarda, sosyolojik anlamda sorun çıkaran ve siyasal anlamda işleyişi bir krize dönüştüren en büyük problem kurumlar arası eş zaman sorunudur. Hem devlet mekanizmaları, hem de içerisindeki farklı kurumlar ve toplumsal kurumlar arasındaki eş zamanlılık problemi ciddi bir sorunu beraberinde getiriyor. Biz bunu yeni yeni aşmaya başlıyoruz. Yani bürokrasinin, askeri bürokrasinin, sivilsel bürokrasinin ve toplumsal taleplerin ve sivil siyasetin aynı yöne doğru aynı hedeflerle yürüyor olması Türkiye’ye inanılmaz bir ivme kazandıracaktır. Bu kamuflaj elbisesi meselesini bu çerçevede okumak gerekiyor” dedi.
Bağlı: Çok yakında Kobani’ye de Kamışlı’ya da ve Sincar’a da bu operasyon yapılır
Münbiç ve Fırat’ın doğusunun Türkiye’nin savunma hattı için önemine değinen Rektör Bağlı, “Türkiye’nin kendi sınırlarının daha uzağında savunma hattının olmasının ötesinde başka bir anlamı daha var. O da şu;  Suriye’nin yeniden şekillenmesinde Türkiye baştan beri üç aktörün bu mekanizmanın içerisinde yer almayacağını net ve açık bir şekilde söylüyor. Uluslararası kamuoyunu da diplomatik yollarla buna ikna etmeye çalıyor. Ama siz diplomatik yollarla ikna olmazsanız, ben başka türlü sizi ikna edebilirim demeye getiriyor. Bu aktörlerden birisi PKK, birisi DEAŞ ve diğeri de Esad. Bunlara karşı Türkiye’nin tavrının tek bir sebebi var. Bunların şiddete dayalı bir politika izlemeli, terör faaliyetlerinde bulunmaları ve hiçbir şekilde oradaki var olan yerel unsurlarla hareket etmeyerek aksine başka bir tutum içerisinde olduğunu dile getiriyor.
Ben geçtiğimiz ay Cerablus’a gittim ve orada Türkiye’nin kurduğu mekanizmayı gördüm.  Türkiye’nin orada kurduğu mekanizma gerçekten inanılmaz bir şekilde oradaki coğrafyayı ve oradaki yapıyı stabil bir hale getiren,  coğrafyayı güvenli bir hale getiren bir sistem. Yerel unsurlar üzerinden yürüyen bir mekanizma var, ama Türkiye’nin lojistik desteği ile yürüyen bir mekanizma. Bundan çok büyük bir hoşnutluk ve memnuniyet var. Afrin’den sonra sıra Münbiç’e gelecek.  Bana göre oradaki insanların çektiği acıları ve PKK çetesinin oradaki insanların üzerinde kurduğu baskılardan dolayı çok yakında Kobani’ye de Kamışlı’ya da ve Sincar’a da bu operasyon yapılır. Tabi Sincar’a yapılması biraz Irak merkezi hükümeti ile birlikte yürüyen bir çalışma olacak. Tabi bütün bunlar örgütün nereye gideceğine bağlı” diye konuştu.
Bağlı: PKK’nın Beli Kırıldı, PKK Çöktü
Bağlı, son olarak yürütülen Zeytin Dalı Harekatıyla birlikte etkisiz hale getirilen PKK ve diğer örgütlerin büyük kayıplar verdiğini ve bellerinin kırılarak büyük bir çöküş içerisinde olduğuna vurgu yaptı. Bağlı, “ Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği rakam sadece buradaki mücadelede eden şehitlerimizin gönüllerine su serpmek için söylenen bir rakam değil. Kritik bir anlamı olan bir rakam. O da şu; PKK terör örgütü elinin altında her zaman 5 bin terörist bulunduruyor. 3 bin- 4 bin teröristin etkisiz hale getirildiğinin söylenmesi demek, örgütün büyük oranda belinin kırıldığı demektir. Çünkü örgüt herhangi bir kayıp verdiği zaman toplumdan hızlı bir şekilde, yani Irak’tan, İran’dan, Suriye’den ve zaman zaman bizim ülkemizin güneydoğusundan çocukları kandırarak dağa kaldırıyor. Son birkaç senedir bu dağa kaldırma konusunda çok zorlanıyor. İki noktada zorlanıyor. Biliyorum ki Suriye’de zorlanıyor, gönüllü olarak çocuklar dağa gitmiyorlar silah zoruyla götürülüyorlar. Bizim ülkemizde de son iki senedir istihbaratın ve güvenlik güçlerinin yürüttüğü operasyonlarda net börkü çöktüğü için dağa eleman kaldıramıyorlar. Dolayısıyla eleman devşiremediği zaman örgüt en büyük çöküşü burada yaşıyor. Çünkü sahip olduğu o siyasal ideolojinin bir cazibe merkezi olduğunu var sayarak canı sıkıldığı zaman sağdan soldan çocukları kandırıp dağa kaldırabiliyordu. Ama son iki senedir bunu yapamıyor. Dolayasıyla 17 bin terörist var diye söyleniyor. Ben buna katılmıyorum. Toplamda PKK’nın elinin altında 5 bin terörist var ve Suriye meselesi gündeme geldiğinde kapasite arttırma yoluna gittiler maksimum 6 bindir. Örgütün belinin kırıldığından ve çöktüğünden eminim ve biliyorum” dedi.