Nevşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlhan Güllü ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide, zaman zaman çeviri eserlerini konuştuk zaman zaman da öğrencilikten, akademisyenliğe uzanan hayatına tanıklık ettik. 

Doç. Dr. İlhan Güllü 1971 Kayseri (Develi) doğumlu olan altı erkek çocuklu bir ailenin sonuncuları olan ikiz çocuklarından birisi olarak dünyaya geldi. 1988 yılında Develi Lisesi’nden mezun oldu ve 1989 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde üniversite öğrenimine başladı. Lisedeyken, o yılların öncelikli olarak tercih edilen bölümü olan işletme okumaya karar verdi. Edebiyat eğitimini bırakıp işletme okumakta ısrarlıydı. Edebiyat fakültesinde birinci ve ikinci sınıfı okuduktan sonra, son kez girdiği üniversite sınavında Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünü kazandı. 1996 yılında İşletme Bölümünden mezun oldu. Trabzon’da bulunduğu yıllarda Rusça öğrenmek için girişimlerde bulundu ancak tamamlayamadı. “Halen içimde bir heves olarak kalmıştır” sözleriyle de bunu kendisi bir kez daha yineliyor Doç. Dr. İlhan Güllü.

1997 yılında lisansüstü eğitim görmek amacıyla Paris’e giden Güllü, bir yıl süren Fransızca hazırlık sınıfının ardından, Paris 3-Sorbonne Nouvelle Üniversitesi’nde 2003 yılında yüksek lisans, 2008 yılında da doktora öğrenimini tamamlıyor. Doktorasını Paris 3 Sorbonne Nouvelle ve Kocaeli üniversiteleri arasında imzalanan çifte diplomalı doktora (COTUTELLE) programı çerçevesinde yaptığından dolayı, 2006-2007 eğitim öğretim yılında Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği’nin bir yıllık bursunu kazandı. 1989 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde başladığı Türkoloji lisans öğrenimini 2007 yılında Paris Doğu Dilleri ve Uygarlıkları Ulusal Enstitüsü’nde (INALCO) tamamladı. 2004’te Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (TASAM) uzman olarak görev yaptı. 2005 yılında İstanbul Beykent Üniversitesi’nde başladığı akademik kariyerine, 2011 yılından beri Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak devam etmekte. Bilimsel alanındaki çalışmalarının yanı sıra çeşitli çeviri eserleri bulunmakta.

 “Bu topraklarda yerin altı da üstü de insanlığın tarihine şahitlik eder”

Hocamız Nevşehir ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ile ilgili düşüncelerini de “Bana göre Nevşehir Kapadokya’dır. Güzel atlar ülkesi Kapadokya ise Anadolu’nun bağrındaki sihirli bir dünyadır. Bir sabah vakti bir vadide yürüyüşe çıkarsanız üzüm bağlarının arasından geçerek tırmandığınız bir peribacası eteğinde zarif bir kafede çayınızı yudumlarken bulursunuz kendinizi. Bununla da kalmaz hemen yukarınızdaki kiliseden inmiş yanı başınızda dinlenmekte olan, dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlarla sohbet edersiniz. Yerin metrelerce altındaki mağaraların duvarlarında yeryüzünün eşsiz güzelliklerinin resimlerini görürsünüz. Kazım Karabekir dermiş ki “hayatınızda sizi en mutlu eden anı hafızanıza kaydedin. Bir gün gelir kendinizi mutsuz hissedersiniz o anı hatırlayın.” Sanırım turistlerde dâhil olmak üzere pek çok kişinin yeri geldiğinde hafızasından çekip aldığı resimde gökte uçan balonlar, karşıda peri bacaları, aşağıda yeraltı şehirleri daha da önemlisi gelmiş geçmiş onca medeniyetin izleri olacaktır. Yani bu topraklarda yerin altı da üstü de insanlığın tarihine şahitlik eder.” sözleriyle ifade ediyor.

“Hacı Bektaş Veli’nin dergâhını kurduğu bu topraklar daha nice nesillere beşiklik edecek ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi o beşikleri bilimle, sanatla, felsefeyle dahası inançla bezeyecektir. Üniversitemiz başta Nevşehir halkı olmak üzere bölgedeki paydaşlarıyla bütünleşmiş ve ülkemizin donanımlı insan kaynağı ihtiyacını karşılamakta bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmaktadır. Art bölgesiyle bütün olarak düşündüğümüzde Kapadokya, genç zihinlerin dünyaya açılan kapısıdır. Uluslararası ölçekte “Kapadokya” adı kapıları açan bir anahtardır. Yeri geldiğinde üniversitemiz de Erasmus ya da diğer uluslararası işbirliği anlaşmaları yaparken bu anahtarı kullanma ayrıcalığına sahip olmuştur. İstanbul, Ankara veya İzmir gibi bir büyükşehirde bulunmamakla beraber Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, dünyanın renklerini potasında karıştırıp gençlerimize sunmaktadır. Bunlar, insanlığın yerelden hareketle küreselde buluştuğu günümüz dünyasında akademisyen olarak bizlerin ve öğrencilerimizin Nevşehir’i ve Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’ni tercih nedenlerimizden sadece bazılarıdır.” dedi.

Akademik konumlanışı bağlamında, kendisini disiplinler arası bir alanda konumlandırdığını söyleyen Doç. Dr. İlhan Güllü Akademinin edebiyat, işletme, iktisat ve de uluslararası ilişkilerin çevrelediği bilim ve sanat alanlarıyla bir bütün olduğunu vurgularken, “Aslında hayatta pek çok şey iç içe geçmiş durumda ve bu durum, bizim düşünce dünyamıza da çalışma alanımıza da yansıyor. Tercümesini yaptığım “Uyanmışlar” romanını bir edebiyat eseri olarak algılayabiliriz ama sayfaları arasında gezinti yaptığımızda İbni Rüşd ile karşılaşırız. O İbni Rüşd ki başta Aristo olmak üzere unutulmuş Antik Yunan eserlerini İslami felsefeyle yorumlamamış olsaydı Aquinoslu Thomas, Batı’yı Ortaçağ’ın karanlığından çıkaracak kapıyı aralayamayacaktı belki de. Bilgiyi bir formülle de ifade edip insanlara aktarabiliriz ama Jacques Attali edebiyatla aktarmış bu eserinin sayfalarında. Ayrıca tercüme işini ben çok seviyorum ve önemli olduğunu da düşünüyorum. Tercüme, milletlerin edebiyatlarını, sanatlarını ve bilimlerini dünyaya sunan ve onları dünyadan besleyen bir sanattır. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kurulmuş ve Doğu’dan, Batı’dan binlerce eseri bize kazandırmış olan “Tercüme Bürosu” benzeri yapılanmalar keşke kurumlarımızda da olsa.” dedi ve sözlerine “aslında Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak bunun için yeterli olgunluğa eriştiğimizi düşünüyorum. Üniversite yayın bürosu ya da Uluslararası İlişkiler Ofisi bünyesinde, üniversitemizin çeşitli birimlerde yer alan pek çok arkadaşımızın çalışmalarını sunabilecekleri bir alan geliştirilebilir. Biz de de yabancı uyruklu öğrenci sayısı her geçen yıl artmaktadır. Yeri geldiğinde bu öğrencilere Türkçe tezlerini düzeltme imkânı sunabilecek, yeri geldiğinde de onlardan destek alınabilecek bir ortam yaratılmış olunacaktır. Bazı Batı ülkelerinde gördüğümüz düzenlemeler bizde neden olmasın?” şeklide devam etti.

Akademik çalışmalarından da bahseden Doç. Dr. Güllü, diğer meslektaşlarım gibi ben de kendimi geliştirmek, öğrencilerimize faydalı olabilmek için kurumumuzun da sunmuş olduğu imkânları kullanarak çalışmalar yapmaya çaba sarf ediyorum. Her akademisyen gibi benim de aldığım eğitim, çalışmalarıma yansımakta diyebilirim: Örnek vermek gerekirse “Fransa’da, Avrupa Birliği Araştırmaları bölümünde, Çin ve Uzak Doğu alanında uzman hoca yönetiminde, uluslararası ekonomi doktorası yapmış olmak, INALCO’da edebiyat lisansı yapmış olmak, beni özgeçmişimde sunduğum çalışmalara yönlendirdi. İktisadi kalkınma, uluslararası örgütler, iktisadi birleşmeler, gümrük birliği gibi uluslararası iktisat konularına Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Çin örneklerinde olduğu gibi uluslararası ilişkiler karışınca ilgi, yüklü bir bilgiye dönüşüyor ve ben burada ilgi alanında kalmak isterim. Müsaade ederseniz burada, “zaten yapmamız gereken” olarak algılanmayacak konulardan; tercümelerimden bahsetmek istiyorum.”

Uyanmışlar (Jacques Attali) (Eser/Çeviri)

Doktora öğrencisi olduğum yıllarda, ders dönemim bittiği için Paris’ten İstanbul’a dönmüş ve Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (TASAM) uzman olarak çalışmaya başlamıştım. O esnada orada çalışan bir arkadaşımın bana haber vermesi üzerine bir yayınevinin Fransızcadan çeviri yaptırmak üzere, bu dili bilen birisini aradıklarını öğrendim. INACO’daki derslerimiz esnasında epeyce çeviri yapmıştık ve bu yönümü geliştirmek için bana bir fırsat doğduğunu düşündüm. Bu şekilde ilk çeviri eserim, 2004 yılında “Uyanmışlar Tarikatı” adıyla, Truva yayınları arasında okuyuculara sunulmuş oldu. Fransızca adı “La confrérie des éveillés” olan bu eseri 2019 yılında yeniden tercüme ettim (tabi ki bazı düzeltmelerle). Yurtdışı Türk ve Akraba Toplulukları Başkanlığı burs mülakatları çerçevesinde Afrika’ya yaptığım yolculuklarımdan birinde bizim ekipteki, bir yayıneviyle bağlantısı olan arkadaşlardan birisinin teklifi üzerine yaptığım bu tercüme,  PRUVA yayınları bu defa “Uyanmışlar” adıyla yayımlandı.

“Uyanmışlar”, tarihi ve felsefi bir romandır. Okuyucuyu Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve İslam’ın uyumlu bir şekilde yaşadığı tarihin tek bir dönemine, 11’inci ve 12’inci yüzyıl Endülüs’üne taşır. Aristo’nun yazdığı varsayılan ve hayata dair bütün sırları taşıdığına inanılan, “Uyanmışlar” tarafından korunan gizemli bir kitabın arayışında olan iki büyük filozofun; Muhammed İbni Rüşd ve Musa İbni Meymun’un kurdukları düşünsel köprülerden geçirir. Evrenin ve ölümsüzlüğün sırrını içeren, insanoğlunun yazdığı en önemli ve benzersiz kitabın izini sürdürdüğü okuyucuyu İbni Tufeyl’le, Hayy Bin Yakzan’la buluşturur. Attali’nin dediği gibi “Eğer herşey bu dönemdeki gibi olsaydı, İbrahim’in oğulları birbirlerini kırmasalardı, tarihin süreci tamamıyla farklı olabilirdi”. Uyanmışlar’la Jacques Attali okura, roman tadında felsefe, düşünce ve tarih atlası sunuyor.

Bir diğer çeviri eserim “Çanakkale’de Fransız Donanması” (Emile Vedel’den) Çanakkale’nin ruhunu karşı cepheden bize yansıtmaktadır.

Kitabın yazarı Emile Vedel, Çanakkale deniz savaşlarına katılan Fransız donanmasının amirali. Bilindiği üzere aldıkları yenilgi üzerine savaştan ilk çekilen donanma Fransızlarınki olmuştu. Donanmasıyla birlikte Fransa’ya dönen Amiral Emile Vedel, Çanakkale deniz savaşıyla ilgili anılarını yazmış ve eseri aynı yıl “illustration” dergisinde yayımlanmıştır. Bir Osmanlı Zabiti Ahmed Lütfullah, bu eserdeki, savaşla ilgili bilgileri dikkate değer bulmuş ve Osmanlı Türkçesi’ne çevirerek İstanbul’da yayımlamıştır. Önemlidir çünkü Çanakkale Savaşı’nın halen devam etmekte olduğu günlerde bu eserdeki bilgiler askeri açıdan ehemmiyet arz etmektedir.

“Laiklik ve İnanç Özgürlüğü” (Jocelyn Maclure ve Charles Taylor’dan) okuyucusuna, çok kültürlü bir toplumun huzur içerisinde yaşayabilmesini sağlayacak altın kurallarını hatırlatmaktadır.

Bu eser ise Kanada’nın Quebec bölgesinde hükümete sunulmak üzere hazırlanmış bir raporun kitaplaştırılmış şeklidir. Kanada kurulurken geniş yelpazeli bir inanç çeşitliliğinden bahsedilemezken günümüz itibariyle çok renkli, çok kültürlü bir toplum söz konusudur. Ünlü felsefeci-sosyolog Charles Taylor ve ekibi tarafından Quebec’te yaşayan insanların inanç özgürlüğü konusundaki sorunlarını tespit etmek ve hükümete çözüm önerilerinde bulunmak üzere yapılmış bir çalışmadır.

Eserlerinin dışında eğitim sistemimize dair önerilerde de bulunan Doç. Dr. İlhan Güllü, “günümüzde Batı dünyasına baktığımızda eğitim sistemlerinde bazı ana akımlara sadık kalınmakla birlikte disiplinler arası eğitim öğretimin teşvik edildiğini görüyoruz. Lisans eğitimine felsefeyle başlayan bir genç edebiyatla devam edip ekonomiden mezun olabilmektedir. Bu yöntem gençlere eleştiren, eleştirilmeye açık, çok boyutlu düşünebilen ve önyargılardan arınmış bir kişilik aşılamaktadır. Disiplinler arası çalışmalar her geçen gün bilim dünyasında daha fazla itibar görmektedir. Bizim eğitim programlarımızda da özelikle lisansüstü programlarımızdan itibaren bu yönde önemli gelişmeler söz konusudur.” dedi.

Son olarak pandemi süreciyle ilgili olarak, Güllü “İnsanlığın başına birkaç yüzyılda bir gelen ve bireyler, işletmeler, piyasalar ve devletler üzerinde etkileri olan bir felaketten eğitim sistemlerinin uzak kalacağı elbette düşünülemez. Pandemi süreciyle beraber içe kapanan bireyler, kapanan işletmeler teknoloji kullanımına yönelerek, zaman mekân kısıtlarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Şu an yürütmekte olduğumuz uzaktan eğitim sistemi, internet üzerinden verilen hizmetlerdeki artışlar, yeni yeni mesleklerin ve tüketim kalıplarının ortaya çıkması bunun göstergeleridir. Pandemi dönemini atlatıp normal hayata dönsek bile söz konusu değişimlerin önemli bir kısmı kalıcı olacaktır. Nevşehir’deki bir üniversite öğrencisi, İstanbul, Londra veya Paris’teki bir uzmanın bilgi birikiminden, adeta sınıftaymışçasına yararlanabilecektir. Keşke imkânlar ölçüsünde bu yöndeki çabalar artırılabilse.” dedi.