EZRA L. POUND

EZRA L. POUND

DAHİ BİR ŞAİR

Hey gidi, ülkemdeki bir avuç çaresiz insan,

Hey gidi, kul köle kırpıntıları !

Ülkemde paramparça olan sanatçılar,

Yolunu şaşırmış, köylerde yitik,

Kimsenin güvenmediği, herkesin verip veriştirdiği,

Güzelliğin aşıkları, aç ve yoksun,

Kurulu düzen karşısında allak bullak,

Baskılara karşı eli kolu bağlı.

………………………………

'' William Butler Yeats, James Joyce, Ernest Hemingway, Wyndham Lewis ve nice başkaları, Pound' un yardımlarını gördüler. Pound, genç sanatçıları eleştiriyor, teşvik ediyor, para yardımı sağlıyor, eserlerinin yayınlanmasına aracılık ediyordu. Hemingway şunları yazıyor : '' Arkadaşlarının hem para, hem sanat yönünden ilerlemesini sağlamağa çalışıyor, saldırıya uğradılar mı, savunuyor. Dergilere sokuyor onları, kodesten çıkartıyor. Borç veriyor. Tablolarına alıcı buluyor. Konserlerini düzenliyor. Haklarında yazılar yayınlıyor. Zengin hanımlarla tanıştırıyor onları. Kitapları için yayınevi buluyor. Ölümün eşiğinde olduklarını sananların başucunda oturuyor bütün gece. Hastane masrafları için borç veriyor, intihardan vazgeçiriyor. Bütün bunlara rağmen, dostlarının ancak birkaç tanesi, ilk fırsatta Pound'a bıçak saplamaktan kendilerini alıkoyuyorlar. '' (1)

İşte getirdim billur kaseyi,

kim alıp bakacak ?

Güzellik çılgınlığı ta kendisi değil,

Gel gör ki günahlarım, yıkıntılarım dört bir yanımda,

Pekiştiremiyorum hiçbirini .

YAŞAMI : Ezra Loomis Pound varlıklı ve tanınmış bir ailenin çocuğu olarak 1885'de ABD'nin Idaho Eyaletinde doğdu. Küçük yaşta şiire merak sardı. 1901'de daha 16' sındayken Pennsylvania Üniversitesi'ne kabul edildi. Sevmedi bu okulu, ayrıldı ve Hamilton Koleji'nde öğrenci oldu. Dante ve Provansal şiiri üzerinde yoğun çalışmalar yaparak okulunu bitirdi. Sonra Pennsylvania Üniversitesi'ne dönerek yüksek öğrenimini tamamladı ve orada öğretim üyesi olarak ders verdi.

GEZİLERİ : 1908'de cebinde birkaç dolarla Avrupa'ya geldi. Büyük Britanya'da sefaleti tanıdı, aç kaldı. Durup dinlenmeden okudu, yazdı. Çağdaş şair ve yazarlarla tanıştı, sağlam dostluklar kurdu. Henry James, Thomas Hardy, Joseph Conrad, John Galsworthy gibi ustalarla birlikte yaşadı. Sonradan ünlenen T. E. Hulme, Ford Madox, Richard Aldington gibi gençlerle ilgilendi. İngiliz dilinin o dönemde en önemli şairi William Butler Yeats ile yakın dost oldu.

Nur doldu, bütünleşti her şey,

O kadar güzellik var ki

Nasıl katılaşabilir yüreklerimiz ?

Kımıldama

Bırak rüzgar konuşsun ;

İşte Cennet.

ÖĞRENDİĞİ DİLLER : Dokuz dilde şiir konusunda yazılmış her kitabı okumuş olduğu söyleniyordu. Yunanca, Almanca, İtalyanca, Provansal , İspanyolca, Ortaçağ ve Yeni Çağ Fransızcası, Portekizce, Eskiçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ İngilizcesini iyi biliyordu. Sayısız şiir geleneğini sapasağlam öğrenmişti, modern şiirin büyük kurucularından biri oldu sonunda.

ŞİİRDE İLKELERİ : Kireçlenmiş şiir anlayışına karşı çıkıyordu. 1. Öznel olsun, objektif olsun , bütün nesneler dolaysız olarak işlenmelidir. 2. Şiirin bütünlüğü içinde gerekli olmayan hiçbir söz kullanılmamalıdır. 3. Ses düzeninde vezinden kaçınılıp müziğe önem verilmelidir.

İMGE : İmge, bir zaman parçası içinde bir düşünce ve duygu bileşimi sunan nesnedir.

Şişkin kabuk bitip gitmiş

Ama aydınlık şarkı söylüyor sonsuzluğa

Bataklık üstünde solgun bir alev

acı sudaki kuru otlar fısıldaşıyor

gelgitteki değişmelerle

Zaman, mekan

ne yaşamak bir cevaptır, ne ölüm.

İyiyi arayan insan,

kötülük yapıyor.

Benim anavatanımda

yürüyor ölüler,

diriler mukavvadan. ‘’

ESİN KAYNAKLARI : Çin görüntü şiirlerinden ve Japon haikularından esinlenen Pound, kalıplanmış köhne, tekdüze, aşırı süslü ve yapmacıklı şiiri yoketmeğe ve yerine yalınkat, öz ve özgür şiiri getirmeğe and içmişti. Edebi dilin, şairane söyleyişin , devrik ifadelerin , vezin uğruna zorlamaların , her türlü sıfatın düşmanıydı.

AMERİKAN ŞAİRİ : Pound ömrünün pek uzun bir bölümünü Avrupa'da geçirse de bu ayrılığa ve edindiği yaygın uluslarası ekin değerlerine karşın, herşeyden önce bir Amerikan sanatçısı olarak yaşadı ve yarattı. Dili, duyarlığı, ekin kökleri bakımından Pound baştan sona gerçek bir Amerikan yazarıydı. Son yıllarında kendisi de bu gerçeği dile getirdi : '' Bir Amerikalı olarak Avrupalılara anlatamayacağım nice şeyler var. Birisinin dediği gibi, ben Avrupa'nın felaketini yaşayan son Amerikalıyım. ''

POLİTİK İNANIŞI : 1921'de Londra'dan ayrılıp Paris'e yerleşen Pound parasız, perişan ve sayrı idi. Faizcilere ve tefecilere kin tutmağa başladı. Para hırsını ve murabahacılığı ( malı çok fazla karla, aşırı kazançla satma ) uygarlığın en kötü illeti olarak görüyordu.

İTALYA GÜNLERİ : 1925'de İtalya'ya geçti; Rapallo'ya yerleşti. İtalyan Rivierası'nda yaşadığı 20 yılda şiirle fazla uğraşmadı. Vargücüyle politika ve ekonomi konularına verdi kendini.

FAŞİZME İNANÇ : Yüzyılın büyük şairi günden güne faşizm ideolojisine bağlanıyordu. Açıkça Şefim dediği İl Duçe Mussolini'yi övüyor; faşizmin propagandasını yapıyordu. Alman faşist führer Hitler de en beğendiği dünya lideriydi. Tüm ekonomik sıkıntı ve bunalımlardan , her türlü mali sömürüden Yahudileri sorumlu tutuyordu. Bir İtalyan gazetesine yazdığı zehir zemberek makalenin başlığı tüyle ürperticiydi . Yahudi : İlletin Ta Kendisi.

Akli dengesi bozuldu diyenler de vardı. Japonların 7 Aralık 1941 günü yaptığı Pearl Harbor baskını için radyoda şöyle konuşmuştu : '' İngiliz kafası oduna, Amerikan kafası karpuza benzer. Amerikalının kafasına bir şeyi sokmak daha kolaydır, ama onu orada 10 dakikadan fazla tutmak olanaksızdır. ''

PROPAGANDA KONUŞMALARI hezeyanlarla doluydu. İtalyanlar bir ara Pound'un ABD'ye şifreyle haber ilettiği kuşkusuna kapılarak yayınları durdurdular, fakat sonra yeniden başlattılar.

Roma Radyosu'nda İtalyan Faşizmini öğüyor, Amerikan halklarına Mussolini'yi anlatıyordu. '' Ah noolur , bir dahi çıksa da küçük yahudileri değil, en yukardaki yahudileri temizlemenin bir yolunu bulsa '' derken acımasız bir ırkçılık sergiliyordu. 1943'te Washington'daki bir mahkeme Pound'u, ABD'nin düşmanlarına hizmet etmek suçundan gıyaben mahkum etti. 1945' te İtalyan Partizan milisleri Pound'u yakalayıp ABD İşgal Ordusu askerlerine teslim ettiler. Pisa'da büyük şair için demirden bir kafes yapılmıştı. İtalyan halkı Mussolini'yi seven, öğen şairden nefret ediyordu.

ABD ve YARGILAMA : Kasım 1945'te Pound, yakapaça ABD'ye götürüldü. 19 ayrı suçtan yargılandı. Mahkeme Pound'un akli dengesinin bozuk olduğuna karar verdi. Washington Saint Elizabeth Tımarhanesi'ne kapatıldı. 12 yıl kaldı burada. Başhekim onun için '' zararsız bir kaçık '' diyordu. 10,20,30 yıl önce ellerinden tuttuğu vefalı dostları Pound'u buradan çıkarmağa çalıştılar. Hemingway, Frost, Williams, Mac Leish, Eliot bu konuda başarılı olamadı. O, çılgın bir çağda yolunu şaşırmış zavallı bir şair olarak nitelendirildi.

İTALYA'YA DÖNÜŞ : 1958'de Akıl Hastanesi’nden çıkar çıkmaz E Pound, çok sevdiği , gönülden bağlandığı İtalya'ya döndü. Hava limanında gazetecilere faşist selamı verdi. Mussolini artık yaşamıyordu. Onun için yine Il Duçe dedi, öğdü. ABD'yi yerin dibine batıran bir demeç verdi : ''Dünyanın en büyük şairi benim'' derken hiç de mütevazı değildi. '' ABD, baştan başa bir tımarhanedir. ''

SPAGETTİSİ ÜNLÜ, GÜNEŞLİ MERANO GÜNLERİ : Şiir yazıyor, üzüm yetiştiriyordu burada. 1962'de yürek bunalımı geçirdi. Eski canlılığını yitirmiş, üstüne bir eziklik çökmüştü. Daha bir yumuşamış, bütün insanlığın- küçük, sıradan, sade kişilerin - çektiği acıları, yaşadığı sıkıntıları duyar gibi olmağa başlamıştı. Zaten daha önce Pisan Cantoları'nda bu duygularının belirtilerini vermemiş değildi.

Röportaj için gelenleri kabul etmiyordu. Gitgide sessizliğe gömüldü.

Sordular . Nerede yaşıyorsunuz ?

Yanıtladı : Cehennemde.

Yine sordular : Hangi cehennem.

Yüreğinin üzerine elini koydu : İşte burada.

KİŞİLİĞİ : Onu en iyi şu sıfatlar anlatıyor : Yalın mertlik, yalın cömertlik, yalın deha.

KARŞILAŞTIRMA : Pound'un sanatı konusunda önemli bir çalışma yapıp yayımlatan Hugh Kenner diyor ki : '' O, Dante ile karşılaştırılabilir. Edebiyatta başlı başına bir çağdır . ''

EDEBİYATTA ÖNEMİ : Bütün kültürlere ilgi duyan bir şair olarak Pound, derin bir bilgiye dayanan , bilinçli bir karmaşıklık içindeki eserleri , fikir eğilimlerinin çok yönlülüğü , serbest nazım, tertemiz üslup, Doğu ve Batı şiir geleneklerinden doğan sentezin öncüsü ve ustası , 20. Asırda Şiir Devrimine yön veren Dahi Şair.

ETKİSİ : En önemli Amerikan ve Britanya şairlerinin çoğuna ışık tuttu.

ELEŞTİRİ : Yeni şiirin birkaç şaheserini yarattı. Gelenekçi ve Yenilikçi. Siyasal düşüncelerinde çağdışı ve sapık olsa da şiir duyarlığında o denli aydın ve olumlu. Bir sıfatın boyunduruğu altında olmayan somut bir imge için canını verirdi. Retorik'i seve seve öldürürdü. Yaşayan dili kullanmak zorundaydı. Totaliter rejimlerin tefecilikte de, savaş çıkarmada da, insanları ezmede de ne korkunç birer araç olduğunu göremedi.

ÖMRÜNÜN ÖZETİ : Yalnız yaşayan, yanlış yaşayan Pound, sürgününü ölümde de sürdürdü. ABD'ye küsmüştü. Bir yıldan çok uzun süre kimseyle konuşmadı, tek söz etmedi. Ruh bunalımından değildi suskunluğu, sözlerin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğinden. İsteği şuydu . '' Tören yapılmasın. Borular öttürülmesin. Kafamı ezmeyecek bir çelenk yeterli. '' Cenazesinde oğlu Omar bile yoktu. Venedik'te bir hastanede, 87 yaşında ölmüştü. 3 Kasım 1972 günü tabutunu bir gondol taşıdı, sadece bir papaz vardı başucunda. Ne yarı vahşi bir ülke diye tanımladığı öz yurdu ABD'den, ne de son 12 yılını geçirdiği , sevgiyle bağlandığı İtalya'dan tek bir temsilci yoktu cenazesinde. Venedik'te Saint Michel Kabristanı'nda toprağa verildi. Şiir denen ölü sanatı diriltmeğe çalışan bir dahi insan bu dünyadan göç etmişti.

YAPITLARI : 1910- Roman Dilleri Edebiyatının Ruhu, 1918 Sextus Propertius'a Saygı, 1920- Hugh Selwyn Mauberley, 1919- Şarkılar ( Şairin bütün üstünlükleriyle yetersizliklerini en iyi yansıtan eseri ) , 1933- Nasıl Okumak, 1934- Okumanın ABC'si, 1938- Kültür Kılavuzu, 1941-Ezra Pound'un Mektupları, 1954- Edebiyat Denemeleri.

TÜRK ŞAİRLERİNE ETKİSİ : Çakallar gibi dağdan dağa, kargalar gibi daldan dala atlayan koca şair Pound, bizde Orhan Veli Kanık ve arkadaşlarının 1940'larda yöneldiği çığırı, GARİP akımının çığırını daha 1910'larda açmıştı.

'' Sanatçılar ne denli sakat, yanlış, hatta tehlikeli görüşlere sahip olurlarsa olsunlar, sevapları günahlarını aşıyorsa, çevrelerine de, bütün insanlığa da, hatta '' ihanet ettikleri '' uluslarına da şeref kazandırabiliyorlar. Açık rejimlerin en büyük gücü bu gibi sanatçılardan yararlanmayı bilmek olsa gerek. Eserlerini yasak etmek şöyle dursun, okutuyorlar. Hem de didikleye didikleye ! '' (2).

'' Ezra Pound ile Azrail; Noel Baba ile Nurullah Ataç arasında benzerlik kurulabilir. EP ve onun çizdiği yolda giden dev çaptaki öteki şairler olmasaydı, bugün yalnız AngloSakson şiiri değil, bütün dünya şiiri bambaşka bir yerde olurdu. Eliot, EP için '' O, yüzyılımızda gerçekleşen şiir devriminde bir numaralı etkendir'' der ( 3 ).

……………………

Sevdiklerin kalır ve yaşar ancak,

gerisi süprüntüdür.

Sevdiklerini koparıp alamazlar senden,

Aşkındır sana kalmış olan gerçek miras…

Dipdiri bir geleneği derlemek göklerden,

Keskin ihtiyar bir gözden almak yenilmez alevi,

boş bir gurur değildir bu.

----------------------------------------

1. HALMAN, T.S. 1973. Ezra Pound ( Gelenekçi, Yenilikçi ). Varlık Dergisi. Şubat 73. Sayı 785, 23,24 ss. İstanbul

2, 3. ÖZDOĞRU, N. 1972. Ezra Pound. Milliyet Sanat Dergisi. Sayı 7, 6,7,10.s. İstanbul

Hayat Ansşklopedisi,

Gelişim Hachette Ansiklopedisi,

AnaBritannica Ansiklopedisi,

Meydan Larousse Ansiklopedisi .

-------------------------------------------

26 Ekim 25, Ürgüp