Güvenlik; bir devletin / bir milletin, milli / manevi / kültürel, birlik ve beraberliğine, içeriden ve/veya dışarıdan gelebilecek her türlü olumsuzluğa karşı, caydırıcı / koruyucu / önleyici stratejilerin belirlenmesi ve gerektiğinde uygulamaya konulmasıdır. 

Milletimiz, bedelini şehit atalarımızın kanları ve gazi büyüklerimizin terleri ile ödediği bu topraklarda, 1000 yıldır yaşamaktadır. Bu coğrafya; eski dünyanın merkezi konumundadır; Asya / Avrupa / Afrika kıtalarının odak noktasıdır. Birçok mücadelenin yaşandığı, çözülemez denilen düğümün / içinden çıkılamaz denilen sorunun, kılıçla / akılla çözüldüğü topraklardır. Göbeklitepe ile dünya hayatının yaşam başlangıcının izleri bulunan / Büyük İskender, Roma, Osmanlı İmparatorluklarının tarihi ve kültürel dokusunu barındıran / Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile jeo-stratejik bir konuma sahip olan, her çağda dünyanın dikkatini üzerine toplamış bir coğrafyadır. 

Küresel güçler, tarih boyunca bu coğrafya üzerine planlar yapmışlardır; “Sü (asker) uyur, düşman uyumaz” atasözünde olduğu gibi zafiyetler, olumsuzlukların yaşanmasına sebep olabilmektedir. Ata yurdumuzun ve mevcut topraklarımızın bilge stratejistlerinin belirtiği gibi; “Devşirmeler seni devşirmeden, sen aklını başına devşir” ve “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın”, öğütlerine rağmen, 16 devlet yıkılmış 17. devlet yani Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.  

Kadim devlet geleneğimiz ve askeri kültürümüz sayesinde; kara gücümüz - topraklarımızın korunmasını / deniz gücümüz - yetki alanlarımızdaki haklarımızın korunmasını  / hava gücümüz - topraklarımızın ve deniz yetki alanlarımızın havadan korunmasını hakkıyla yapmaktadır.  

20. yüzyılın ortalarında atom kimyasındaki çalışmalar, yarı iletken teknolojisinin ivme kazanmasını sağlayarak, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, nano boyut dijital teknolojik gelişmeleri ve yapay zekâ uygulamalarını, küresel ve hatta uzaysal seviyeye getirmiştir. Artık internet, bilgisayarlardan taşmış, nesnelerin interneti olmuş / frekanslar, fiber kablolardan aşmış, uydulara erişmiştir. 

İşte tüm mesele burada kendini göstermektedir. Önceden, kara / deniz / hava sınırlarının güvenliğini sağlamak daha imkanlı halde iken, sınırlarını dünya coğrafyasının ve hatta uzaydaki uyduların oluşturduğu bir siber ortam, ulusal güvenliği riske edebilmektedir. Artık siber ortamla güvenlik, Litosfer’den / Hidrosfer’den, Atmosfer’in özel katmanı İyonosfer boyutuna taşınmıştır. Yani kara / deniz / hava güvenliği; elektromanyetik dalgaların frekansları ile alakadar olmuştur. Siber güvenlik; yarı iletken teknolojinin evirilmesiyle, nano dijitalli yapay zekâ boyutunun, küresel anlamda devletleri / milletleri ilgilendiren en önemli güvenlik konusunu oluşturmaktadır. Çünkü siber güvenlik, her tür güvenliği kapsayan bir hal almıştır.  

Antik dönem düğümünün çözüldüğü bu coğrafyanın insanları, fiziksel biyolojik gözlerine / metafiziksel basiret ve firaset gözlerini de devreye sokarak; milletinin / devletinin siber güvenliğine yeni boyutlu çözümler getirmelidir.  

Atalarımızın, kutsal değerleri uğruna, torunlarının istiklali ve istikbali için şehit olmayı göze aldığı bu topraklarda, şimdi de aynı milli ve manevi inançla, çağın gerektirdiği teknoloji ile mücadele verilmelidir. Şifrelerinin asırlar öncesinden Hızır AS, Süleyman AS, Zulkarneyn AS, Peygamber Efendimiz SAV, tarafından verilen, kısmen keşfedilen ama tam kodları çözülemeyen “manyetizma / ışınlanma”, fizik / metafizik oluşumlarının kodlarının çözülmesi gerekmektedir. Bunun için; Külli İrade’nin yarattığı “beyin donanımı”, cüzi iradeli insan tarafından düşünce temelli “akıl yazılımı” ile güncellenmeli ve fıtri çözüm yolları geliştirilmelidir. 

Gençlerimize, “milli güvenlik” ile ilgili dersler verilmelidir. Bu doğrultuda gençlerimize imkanlar sunulmalı; “Z”aferin ve “Z”irvevin kuşağı; Tonyukuk’un / Edebali’nin öğretileri doğrultusunda, Külli İrade’ nin insanlığa sunduğu ilmin, şifre kodlarını çözmelidir. Çünkü tarih buyunca insanlığın vicdanının timsali olan bu Milletten; Dünya insanlığı bunu beklemektedir. Bu güç İnşallah; “damarlardaki asil kanda mevcuttur”.  

Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir-2022; çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.