GÖRGÜ GÖRENEK…

Kırşehir’den yola çıkmışız.

Oğlum Kerim daha bekar. Mühendislik Fakültesini yeni bitirmiş; 22 yaşında bir genç. Otomobili güvenle kullanıyor. Biz rahatımıza bakıyoruz.

Eylül başları. Önceden hazırlanmış pasta, poğaça, simit, kek…Termosta çay…

Meyvelerden üzüm, elma, armut, şeftali…

İstediğin kadar dikkat et.

Olacak olan olur. Tam Malatya girişinde arabanın ön lastiği yarılıyor.

Yolda çiviler mi var?

Yol kıyısında sıra sıra lastik onarımcıları; müşteri bekliyorlar.

Yok yok, aklınıza hemen bir tuzak gelmesin; o çiviler rastlantıdır.

Fakat arabanın yalnız lastiği yarılmamış; yere sürtünmeden dolayı ön düzende, aktarma organlarında da hasar oluşmuş. İş uzayabilir. Ne yapmalı ?

Sıcak bir Malatya günü. Öğlen olmuş. Ova yanıyor.

O sırada, oralarda dolaşıyormuş Sadrettin Aykaç, üniversitemizden tanırız. Dostluğumuz 15 yıldır sürer. Eşim için onarımcı bir koltuk hazırlasa da rahat değil. Biz umuyoruz ki, Sadrettin, evine çağırsın. Belki uygun bir ortamda, serinlikte bir öğlen uykusuyla kendine gelebilir eşim.

Bir telaş. Sanıyoruz ki, annesine haber vermeğe gitti : ‘’Ağır konuklarım var, çağırdım, gelecekler.’’

Bir de baktık. Bavulunu almış, yanında hanımı, oğlu…Geliyorlar.

İyi, güzel. Ne umduk, ne bulduk.

Onarım bitti. Lastik işe yaramayacak kadar ağır hasarlı. Aldık yenisini. Hiç hesapta olmayan bir masraf.

Biz üç kişiyiz. Aykaç ailesi de üç; etti altı. Yüklük dolu, sıkış tepiş yerlerini aldılar…

Yolculuğu bedavaya getirecek. Önemli değil; yarenlik ede ede gideriz.

Anlatacak ne çok şey var: Yaz dinlencesi nasıl geçti? Nereleri ziyaret ettiniz ?

Gidiyoruz; ıngıl ıkış, yollar yokuş…Elazığ’dan sonra doğuya daha epey yolumuz var.

Bingöl yolunda, Göl kıyısında bir yeri gösterdi arkadaşım:

‘’ Burada harika kiremitte balık yaparlar. Parmaklarını yersin. Öylesine lezzetli.’’

Bilgisi olana saygımız var. Bir bildiği var ki söylüyor…

Arabayı eyleyip duruyoruz. İniyoruz göl kıyısındaki güzel gölgeli çardaklara, oturuyoruz.

Siparişlerimizi veriyor. Cömert…

’ Oğlum, şöyle donatın bakalım masayı. 6 kişiyiz. Ona göre salata ney…’’

Balıklarımız geliyor. Biz acıkmışız. Çocuk iştahsız. Bir iki parmaklıyor; bırakıyor. Kalanı annesi yiyor; boşa mı gitsin !

Güzel bir şölen bu. Gerçekten işinin ehliymiş usta. Tadı unutulmaz; tam kıvamında pişirilmiş.

Yıllardır böyle balık yemedik, diyoruz.

Düşüncemizi söylüyoruz ustaya; mutlu oluyor, gülümsüyor.

Üstüne ikram çaylar geliyor. İyi demlenmiş, tavşan kanı…Tadına vara vara içiyoruz…

Daha yolumuz var. Belki geceyarısı ulaşırız menzile. Yolcu yolunda gerek…

Muhterem dost,  garsonu çağırıp hesap istemiyor.

Madem, sen önerdin burayı. Biz senin konuğun durumundayız.

Hanımla bakışıyoruz…Arkadaşımızda hiçbir devinim yok. Gölü seyrediyor.

Ödüyoruz kuzu kuzu…

Usta, arabamızın yanına değin gelip bizi uğurluyor.

Yüce gönüllü Doğu insanı. Gönlünü aldın mı; takdir ettin mi; karşılığını verir.

Ya bizim adamımız! Herkesten önce kurulmuş arka koltuğa.

Görgü, görenek, töre…Nerede kaldı ?

…………………

Odama girer girmez damladı.

Bir arkadaşı varmış Ege’de. Yayımladığı Ekonomi kitaplarını satıyormuş, ona da göndermiş. Almalıymışız. Kitaplığımızda yer tutmalıymış.

Buyruk yüce yerden: Elbet, alırız.

Benzer pek çok yayın olsa da…Bu da olsun.

Tek kitap da değil. Dizi. Yazarını anımsıyorum. Bilim dünyasında adı pek de hoş anılmayanlardan. Alıntı yapıyor metinlerde; asıl kaynak kimdir, bibliyografik künyesi ? Vermiyor.

Alıp koyuyorum kitaplığıma.

Kim bilir bir daha ne zaman elden geçiririm? Benzerleri çok çünkü.

Parasını ödüyorum. Arka kapaktaki fiyatların üzerinde istediği bedel.

Anlıyorum: Alımca satımca hakkını da eklemiş.

Olsun. Arkadaşımızdır. Aracı, komisyon: elbet kazancı olacak…

………………….

Sabah, görev yerime varmışım. Daha 5 dakika geçmeden saygın konuğum odamda.

Çantamdan iki elma çıkarıyorum. Naylon torbada görülüyor kaç tane olduğu.

Odamda lavabo var. Yıkıyorum temizce. Peçeteyle kuruluyorum.

Bıçak veriyorum. Bir elma uzatıyorum.

Sırıtarak soruyor : ‘’ Yalnızca bir elma ha !’’

İki tane olduğunu görüyorsun. Yarım elma, gönül alma diyeceğim ama, bu tam elma; bütün.

…………………….

Şimdi, haberini alıyorum, Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu Müdürü olmuş.

Rektörle diyalogu iyi. Sporla ilgili olması gerekir mi?

Rektör hemşehrisi…

Liyakat, ehliyet…Bayatlamış sözler, ifadeler…

………………………

Görgü, görenek…Nerde kaldı ?

………………………

11 Mayıs 2020