FİL BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ TABELALAR!
“Ya hamiyetsiz olsaydım yahut imkânım olsaydı (elimden bir şeyler gelseydi)”
Toplumdaki olumsuzlukları, vefasız, adaletsiz ve çarpıklıkları gören ama elinden bir şey gelmeyen İslam ve İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy böyle söylüyor.

Tıpkı bizimki de böyle bir şey. Nevşehir sevdalısı olarak yapılanları gördükçe üzülüyor, üzüntümüzü kamuoyuyla da paylaşmak istiyoruz.

Dilsiz şeytan olmak istemiyoruz.

Nokta kadar menfaat için virgül gibi bükülmek istemiyoruz. Karşımızdakiler bizi anlamasalar da biz gene yazıp, söyleyeceğiz. Ta ki anlayacakları zamana kadar…

Çok Değerli okurlarımız!

Bilmenizi isteriz ki, Nevşehir ve Nevşehirlinin sesi olarak manevi destekçilerimizle beraber Gerek İbrahim ve ben deniz Fikret, kıt imkânlarımızla oluşturduğumuz ve kartopuyken siz değerli Nevşehir halkımızın teveccühleriyle çığa dönüştürerek büyülttüğünüz sitemiz de (www.fibhaber.com) doğrunun ve güzelin savunucusu; yanlış ve adaletsiz işlerin duyurucusu/önleyicisi ve sizlerin sesi gözü kulağı olmaya çalışıyoruz çalışacağız da...

Bunları yaparken, yer yer tehdit edildiğimizi… Zaman zaman da muhtelif vaatlere muhatap olduğumuzu özellikle altını çizmek isteriz!..

Hamd olsun ki Allahtan başka kimseden ne bir korkumuz var, ne birilerinin ne tabiyetinde nede emrine tabi kesinlikle değiliz.

Asla doğru bildiğimizden vaz geçmedik/geçmeyeceğiz de…

Şehrimizde yapılan yalan yanlış işleri herkes görmesine, bilmesine rağmen kimsenin bir şey diyemediği/söyleyemediği bir gerçek. Maalesef insanlarımızın maddeyi bu kadar öncelediği, güçten bu kadar korktuğu bir yerde gerçekler dile getirilemiyor…

Bundan önce dile getirdiğimiz hususlardan bazıları: 

*Toplumun gözüne baka baka yalan söylediklerini mi? Dersiniz!

*Şehrin siluetini bozan yanlış uygulanan imar durumunu mu dersiniz!

*Kişiye özgü uygulamaları mı dersiniz!

*Tehdit edilerek zorla satılan dükkânları mı dersiniz!

*Mal sahibinin malını sattırmadığını mı dersiniz!

*Kendi meclisinden çıkardığı karardan geri vaz geçtiğini mi dersiniz!

*Ucuz fiyata devlet menfaati için istimlâk edilen yerlerin sahte imza ile bazı kişilere pahalıca satıldığını mı dersiniz!

*Önce park, sonra kongre merkezi ve en son muhtelif külliye vadiyle şehrin akciğeri mesabesinde olan yerin kapatılması mı dersiniz!

*Kaybettiği (Ticaret Odası) seçimden dolayı yenilgiyi kabul etmeyerek hala tehditlerde bulunduğunu mu dersiniz!

Vs. bu ve bunun gibi birçok haberi yaptık/yapacağız da!..

Yapacağız yapmasına ama bu uygulamalara şehrin ileri gelenlerinin, siyasetçilerinin bir şey dememeleri/diyememeleri şaşılacak iş değil mi?

Aşağıdaki konuları da merak ediyoruz;

a-      Kale ve çevresinin olumsuz görüntüsünün, ne zaman ve nasıl ortadan kaldırılacağını!

b-      Karasoku Projesi’nin ne olduğunu?

c-      Kurşunlu Cami çevresi, aş evi, kütüphane, Belediye’nin karşısındaki tarihi buluntuların ne zaman düzeltileceğini!

d-      Eski Hastahane’nin yerindeki hafriyat çalışmasının aylardır sürmesi ve milleti rahatsız ederek meçhule doğru gidişini!..

e-      Kültür Müdürlüğü’nün yerinin  ne olacağını.. (Aldığımız bir bilgiye göre Belediye, -tam olarak bilmemekle beraber 350 bin Tl. civarında para vermek suretiyle çıkartabilecekmiş..)

Tüm bunlar ve sayamadığımız bir sürü yarım işler dururken, alacak/vereceğimizin ne olduğu belli değilken, küçük esnafların dahi alacağını alamadığı bir zaman diliminde seçim öncesi, yapabilecek tek proje olarak gördüğü Göre yolundaki külliye için abartılı, abartılı olduğu kadar da gereksiz ve ciddi paralar harcanarak yapılan on ayrı tabelanın ne gereği var!.. Abartılı reklam yapacağım diye israfa gerek var mı? (lütfen gidin ve görün)

Yazık günah değil mi?

Bu iş bu kadar pervasızca yapılabilir mi? Asrın projesi diye ilan edilen, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan “MARMARAY” için bile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu kadar büyük tabela asmamıştır.

Bu iş bir ara lüks dairelerin yapılacağı vadiyle eski Kara Yolları arsasına astırdığı fil büyüklüğündeki tabelayı hatırlattı. O zaman birilerine nispet ederek astırılmıştı birileriyle!..  Oranın akıbeti de meçhul!..

Şehre sahip çıkılmalı diye düşünüyoruz. Onun için bunları kaleme aldık. Sağda solda dedikodusunu yapmaktansa gereği yapılsın istiyoruz.

Gidelim uyaralım, uyandıralım…

Sahi bu fil büyüklüğündeki tabelalar niye asıldı?

Ne denmek isteniyor?

Yerine getirilemeyen bazı projelerin bu vesileyle örtülmesi mi isteniyor?

Yoksa akıbetini görenlerin son çırpınışı olarak mı algılamalıyız! Ne dersiniz?