Lütf-u Rabbani ve istihdam-ı ilahi sayesinde, yurt içi ve yurt dışında sayısız konferanslar ve seminerler verdik.

Bunların içinde en rahat ve en safı ve en lezzetli hitaplarım Peygamberimiz Efendimiz, Seyyidimiz Hz.Muhammedi (asm) anlatmam olmuştur. Herkes meftun herkes hûşu içinde ve herkes sanki dün gelmiş gibi bir vecdin ve bir iştiyakın içinde dinliyorlar ve notlar alıyorlar. Geniş yelpazede bütün dünya dinliyor .

Ne zamandan beri dinliyor? 14 asırdan beri dinliyor. 2015 itibarıyla 2 milyara ulaşan İslam dünyası. Bunları içine alan 7 milyarlık büyük dünya ailesi. Bu rakamları 14 asır ile hesaplamak lazım. Muhteşem rakamlar çıkar. Doğumunun 1444’üncü sene-i devriyesi münasebetiyle âlem-i  İslam ve bütün dünya tekrar ve yeniden bakıyor, hayran kalıyor. Şairin dediği gibi “ Bir ben değil âlem sana hayrandır Efendim”1Kırşehir ve Nevşehir’in güzel insanları böyle bir dönemde geçtiğimiz hafta bizi çağırdılar. Türkiye’mizin tarihi bölgede ve bu güzel şehirlerinde her iki şehrin Yeni Asya vakıf ve temsilcilik binalarının konferans salonlarında can dostlarına ve halkın her kesimine hitap ettik. Seminer ve sohbetlerimin  mukaddemesi Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz olmuştur. Akabinde hitabımız da, herkesin muhtaç olduğu ve Hz. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Kâinatın sebeb-i vücudu muhabbettir” konusu üzerinde olmuştur.2

Ayrıca bu mevzulara ilaveten çok lüzumlu olan “Hitabet ve diksiyon” üzerine Nevşehir’li, Ankara’lı gençlere ve öğretmen arkadaşlarımıza seminerimiz oldu. Ayetlerle hadislerle süslenen bu seminerimiz ve bunun detayları makaleye sığmaz. Ancak sohbetlerin, konferansların, seminerlerin, düğün konuşmalarının, üniversite ve lise muadili okullardaki hitabelerin, cezaevinde mahkûmlara hitapların, şekil, hitap, üslup ve seslerin çok farklı olduklarını müşahhas misallerle anlattık..

Makalemizin ve konumuzun ve haftamızın mukaddemesi ve ilk gündem maddesi Efendimiz, (asm) O’nun irade ve emir buyurduğu hadislerinin acaba biz bugün neresindeyiz? Mesela Hz.Peygamber (asm) diyor “ “Kim kırk hadis öğrenir, ezberler, ümmetime naklederse, kıyamet gününde ona şöyle denilir: “cennet kapılarının hangisinden istersen oradan gir!’ 3Efendimiz’in her hali müjde, her ümmet her gün irşadla ve tedrisatla mükellef ve bu hizmette sınır yok ve takoz yok. Bizim muallimin muallim-i ekber Hz. Muhammed (asm) Efendimizdir. Ya O olmasaydı? ne olurdu, vay halimize…. Enes (r.a) buyuruyorlar ki “ -“Hz. Peygamber (asm) bir din kardeşini üç gün görmediğinde onu sorar, bir yere gitmişse, kendisi için dua eder, evde ise ziyaret eder, hasta ise halini hatırını sorardı.”4 Hz. Bediüzzaman bu asırda bunu eserlerinde “Müfritane irtibat” olarak yorumluyor ve prensip olarak ortaya koyuyor. İslam dünyası Müslüman’ım diyen herkes bunun neresinde olmalıydı? Çünkü Hucurat Suresi  10.Ayette, ”Bütün mü’minler kardeştir”buyuruyor. Aslında bu günlerde bu prensip, Eğitimin birinci maddesi olmalıdır..

Üzerinde ısrarla durduğum ve bütün insanlık âlemini alâkadar eden 14 asır öncesinin tap teze metodu ise, Hz.Peygamber (asm) Hz.Ebubekir, Hz.Öme, Hz.Osman ve Hz.Ali efendilerimize islama davetinde tehdit ve hakaret yok. Bugün insanlık âlemi buna muhtaç. Şimdi soruyorlar ; “Suriye’de Mısırda Irakta ve emsali İslam ülkelerinde birbirini kesenler hangi ayetin ve hangi sünnetin içindeler”? Yorum yok.. Şu halleri, İslam’ın Batıdaki fütuhatına kara bir engeldir ve esef vericidir. Ya mahkeme-i Kübra olmasaydı?

Kırşehir ve Nevşehir vadilerinde emeği geçen bütün ağabey ve kardeşlerime binler teşekkürler ve hizmetlerine binler tebrikler, haklarını helâl etsinler..

Dipnotlar:

1- Ali ulvi kurucu “gümüş tül ve alevler”
2- 24.söz 5.dal BSN
3- (İbn-i Sa’d, Tabakat, 111, 150-151)
4- Enes “r.a..

Kaynak: http://www.yeniasya.com.tr/halil-uslu/kirsehir-ve-nevsehir-in-guzel-insanlari_319320