Nevşehir'de Çiçekli caminin imamı Ahmet Aydemir, hayırseverlerin desteğiyle kentte kimsesiz, yaşlı ve ihtiyaç sahibi ailelere gıda desteği sağlıyor.

Nevşehir'de Çiçekli caminin güzel yürekli imamı Ahmet Aydemir, işten arta kalan zamanlarda ihtiyaç sahiplerinin umudu oluyor. Mahallesinde pek çok yardıma muhtaç aileye gıda yardımı yapan Aydemir, kentte soğuk havanın etkisini göstermesiyle birlikte aciliyet arz eden hanelerin kapılarını çalarak gıda dağıtmaya başladı.

Nevşehir Esentepe mahallesinde, ihtiyaç sahibi vatandaşlara ulaşmak için yola çıkan Aydemir, taşınması zor olan yardımları arabayla dağıtırken, kısmen daha hafif olan erzakları ise bizzat kendisi yüklenerek sokak sokak gezerek vatandaşın kapısına kadar götürüyor.

"Nerede ihtiyaç sahibi varsa biz oradayız"

Cami imamı Ahmet Aydemir, “En son hane ziyaretinde bulunarak sofrasına konuk olduğumuz evde yağsız, salçasız makarna, bacası tütmeyen sobanın içi boş, 6 çocuk, anne çaresiz, ev kira, baba çalışıyor ama yetişemiyor. Evlerinde hiçbir şey yoktu. Annenin bebeği geceleri soğuktan ağlıyormuş. Biz de elimizden geldiğince yardımlarımızı yaptık. Cennet belkide bir garibin duasında. Çok sevindiler. Hayırseverlerimize ve vesile olarak bize çok dua ettiler. Nerede ihtiyaç sahibi varsa biz oradayız. Hayır sahiplerinden Allah razı olsun.” dedi.

Telefonu acı acı çaldı...

Aydemir, "Telefondaki ses titrek ve çekinerek birazda mahcupdu. Duyarsızmı kalacaktık. Bismillah dedik yola çıktık. Rabbim bizi bu yoldan ayırmasın. Hayır sahiplerinden Allah razı olsun. Biz sadece bir köprüyüz..." diyor.

FİB Haber merkezi olarak değerli hocamızın bu örnek çalışması için kendisine teşekkür ediyoruz.

50 YORUM... Elliyorum.... Şimdi sizlere soruyorum?

ŞÜKRETMESİNİ BİLMİYORUZ NE YAZIK Kİ…

İşte böyle haneleri görünce insanın içi parçalanıyor. Çok şükür bizim dolabımızda aşımız ocağımızda çorbamız pişiyor. Rabbim kimseyi darda zorda çaresiz bırakmasın. Kimseyi kimselere muhtaç etmesin. Fazla oluncada paylaşmayı nasip etsin bizlere... 

Son zamanlarda hiç kimse durumundan memnun olduğunu ifade eden tek cümle dahi kullanmıyor nedense.  Şikâyet edecek durumu olmayıp her şeyi tıkırında olanlar bile. Öyleki ağlaşmak ve durumundan hoşnut olmadığını ifade etmek sanki alışkanlık haline geldi toplumda. Şükürsüz bir toplum olduk vesselam. "Allaha şükürler olsun" diyene az rastlanıyor nedense.  Elbette maddi ve manevi açıdan sıkıntı teşkil edecek durumlarda yaşıyoruz. Eskiden öyle miydi? Yokluk ve yoksulluğun yaşandığı yıllarda bile insanlar bulunduğu durumundan ve halinden şikâyetçi olmak yerine paylaşmasını bilir, hakkına razılık gösteren ifadelerle şükrederlerdi ağlaşmak yerine. Şimdi bolluk ve bereket içinde olanlar bile halinden şikâyetçi oluyor. 

Biz ne zaman böyle olduk?

Şimdilerde,
Herkes
Yoğun,
Yorgun,
Ve
Tek başına...

Ne dersiniz bu bedenin "ruhumu" sessiz kalan yoksa ruhsuz bedenler mi sahipsiz olan...

İnsanlar hep mutsuz hep şikayetçi ve sitemkar...

"Tarlamız kuyumuz kurudu sularımız akmıyor" diyoruz, yağan karın "Bereket" olduğunu unutuyor şikayet ediyoruz... Oysaki kar afet değil nimet...

Evlilik hayali kuruyoruz. Eşimizi beğenmiyoruz.

İşimiz aşımız yok diyoruz işimizi beğenmiyoruz. 

Soframıza konulan yemekleri beğenmiyoruz.

Evlat hayali kuruyoruz. Eğitmiyor öğretmiyor, ruhsuz yetiştiriyoruz.. Sonra bir bataklığa girdiğinde ardından gözyaşları döküyoruz.

Bayramları bayram gibi yaşamıyor eş dost akrabayı unutuyoruz. Sonra kapın çalmaz olunca ben Yalnızımları oynuyoruz.

Ayakları çıplak bebeleri görmüyoruz, 

Sokakta aç bekleyen köpeği görmüyoruz,

Görmüyoruz, duymuyoruz, bilmiyoruz ama...

Berber iyi traş etmiyor, fırıncı iyi ekmek çıkaramıyor, sanayici araç tamir edemiyor, öğretmen iyi eğitemiyor, Doktor iyi muayene edemiyor...Hocanın sesi kötü... vs.vs.vs.

Günleri ayları mevsimleri sevmiyoruz; "Yazlar çok sıcak peh peh peh, kışların çok soğuk aman aman..."

Anamızı babamızı evladımızı komşumuzu sevmiyoruz...

 Herkes kötü herkes yanlış herkesten şikayet herşeye dert herşey kötü peki iyi güzel doğru olan "Sen misin?"

Saymıyoruz, sevmiyoruz, dinlemiyoruz, okumuyoruz, bilmiyoruz ama maalesef "Hep yorum yapıyoruz, konuşuyoruz ama boş konuşuyoruz..." Çözümden uzak ve "Bencilce"... 

Hep birilerinden bekliyoruz... ama kendimiz hiçbirşey yapmıyoruz. O zaman biryerlerden birşeylerden başlamak gerek. Birşeylerin düzelmesi için "BİR olmak gerek. BİRLİK olmak gerek. Sevmek saygı göstermek emek vermek sabretmek bazen hoş görmek ama boş vermemek gerek....

Şükretmiyoruz paylaşmıyoruz....

Şükretmeden yaşıyoruz. Ya da gerçek şükürle tanışmadığımız için; nimetler artmıyor. “Nimetler şükürle artar” Evet ama, nimetler sayısal olarak artarken, alınan haz duygusal olarak azalıyor. Çağımızın hastalığı olan 'Mutsuzluk sendromu'nun asıl sebebinin 'şükürsüzlük' olduğunu unutmamak gerekir.

Ne dersiniz? Nimetin kıymetini, sevdiklerimizin değerini, zamanımızı, sağlığımızı ve gençliğimizi elimizden gitmeden önce, şöyle doya doya yaşasak, fena mı olur?

Öyleyse severek sayarak paylaşarak hayatın keyfini çıkarabilirsin. En önemlisi işte o zaman hayatı sevdiklerinle doyasıya paylaşabilirsin. Sende mutlu olabilirsin...

Harbi en son hangi komşunun kapısını çalıp derdini dinledik? Hangi sofraya aş, hangi soruna baş hangi hastaya ilaç olabildik? Bazen aynalara küs olmamak gerek...

EVET YA HARBİDEN, BİZ NE ZAMAN BÖYLE OLDUK?

Bizde şuraya bir manzara koyalım belki..

Niyetimiz kimseyi kırmak değildir
Şuradakini buraya koymak değildir
Arada bir zülfü yare dokunduk
Tam yerine rast geldi manzara koyduk...

Aynalara küs kalmamak gerek...