HELALLİK

Helallik dilemek kelime anlamıyla insanlar kişisel olarak, kurumlar, kuruluşlar geçmişte ve o anda yaptıkları eylemler nedeniyle kişi, kişiler, kurumlar, kuruluşlar hatta tüm canlılar ve cansız varlıklara karşı yapmış oldukları eylemleri nedeniyle üzüntülerini pişmanlıklarını öz eleştiri yaparak af dilemek.

Öbür dünyada hesaplaşmak çok zordur. İnanan ve İman eden helallik işlerini öteki dünyaya asla bırakmazlar. İnanmış ve İman etmiş gibi gözüken ise öldükten sonraki hayata, hesaba inanmak, günümüzde çok zayıflamıştır, işimizi görelim de gerisi kolay demekte. Bu kavram menfaat elde etme, başkasının emeğini istismar etme, hakkını gasp etme, çalma, yalan söyleme, iftira atma, görevini yapmama, kırmak, dökmek, itmek, tahrip etmek, öldürmek, gibi tüm günah ve ahlak dışı davranışlarından hep kazançlı çıkmak kendilerine hak görmüşlerdir. Namusunuz ve şerefinize saldıracak,kumpas kuracak sonra da “helallik” dileyecek! Helalleşmek bu mu? değil ki!çıkar elde etmek için istismar etmektir.

Toplumu o kadar kırmışınki saymakla bitmez darbeler, darbe sonrası idamlar, muhafazakar kesimin baş örtüsü nedeniyle eğitim hakkını elinden almak kamusal alanda kamu haklarından mahrum etmek, ayrı, aykırı davranmak, hakaret etmek… saymakla bitmez.

Elbette helalleşmek kavramına çok ihtiyaç vardır. Şerefli, haysiyetli, onurlu, ahlaklı, faziletli davranacaksın bu kavramları benimseyeceksin.Helalliği zorla, hileyle, desiseyle sahiplenmekten vaz geçeceksin.Her şeyden önce hak etmediklerini geri vereceksin. Bir daha haksızlık yapmamaküzere, namuslu, şerefli, haysiyetli, onurlu yaşayacaksın.

Yazımı bir hikaye ile sonlandırayım;

Yaşlı bir adam ihtiyar devesiyle her zamanki gibi yollardaydı. Yorulunca bir ağacın altına yanaştı, devesi bir yana kendi bir yana uzandılar.

Yaşlı adam düşüncelere daldı. Ömrünce yaşadıkları gözünün önünden geçti… Devesiyle birlikte ne kadar zorluklara katlanmışlardı. Zaman nasıl da gelip geçmiş, devesi de kendisi de ihtiyarlamıştı.

Adam devesine bakarak konuşmaya başladı:

“Ey benim sadık yoldaşım! Bak ikimiz de yaşlandık… Seninle bunca yıldır birlikteyiz, benim çok kahrımı çektin; acı tatlı anlarımız oldu. Sana eziyet ettim, zaman oldu aç bıraktım, zaman oldu ağır yükler yükledim, hatta gün geldi seni hırpaladım… Ama üzgünüm. Gel seninle helâlleşelim. Ne olur bana haklarını helâl et!”

Hikâye bu ya; adamı dinleyen deve dile geldi ve cevap verdi:

“Ey efendi! Haklısın. Birlikte uzun yıllar yaşadık. Pek çok zorluğu birlikte aştık. Beni aç da bıraktın, bana olmadık eziyetler de ettin. Bana ağır yükler de yükledin. Hatta dövdün, hırpaladın. Bunların hepsi doğru. Hepsi geldi geçti. Bunlardan ötürü hakkımı sana helâl ediyorum. Çünkü ben insanlara hizmet etmek için yaratıldım… Ancak!.. Bir konu var ki, çok içerlerim; ondan dolayı sana hakkımı helâl etmem.”

Hayretle dinleyen adam “Nedir o?” diye sordu.

Deve de şu cevabı verdi:

“Bütün yükü taşıdığım, tüm eziyetlere katlandığım halde beni bir eşeğin arkasına bağladın, onu bana kılavuz yaptın. İşte sana bunun için hakkımı helâl etmiyorum.”

(Hikaye Yüksel KARAHAN)

İhsan BİÇKİN

15.11.2021