HEMŞEHRİYİ KORUYUP GÖZETMEK

HEMŞEHRİYİ KORUYUP GÖZETMEK

1964 Yılı ekiminde Ankara Üniversitesi DTCF öğrencisi olduk.

İlk işimiz at nalı büyüklüğünde bir rozeti yakamıza takmak oldu.

O görkemli yapıda öğrenim gören gençler olduğumuzu gururla göstermek istiyorduk.

İlk günler yalnızca Nevşehir'den , liseyi birlikte bitirdiğimiz arkadaşlardan bir küme içindeydik.

Giderek bu küme kalabalıklaştı.

Vatan coğrafyasının sonsuzluğunda; doğudan, kuzeyden, güneyden, güneydoğudan, batıdan birçok arkadaşla tanıştık.

Niğde'den Tevfik Oral, Hüseyin Tunç.

Ereğli'den Eyüp Karakaya,

Adana'dan Muammer Atiker.

Ankara'dan İlhan Kayan,

Ürgüp'ten Cemalettin Şahin,

Ankara'dan Derya Saatçioğlu,

Ordu'dan Fikret Ekiz,

Kütahya'dan Erdoğan Bozbay, Mehmet Özdemir,

Mardin'den Ahmet Yücel,

Polatlı'dan Mürsel Sarı,

Ankara'dan Ulusal,

Develi'den Fahrettin,

Samsun'dan Sabri,

Ankara'dan Cahide Yormaz ,

Kayseri'den Tuzhisarlı Cahit,

Osmaniye'den Mümin,

Bolu'dan Feriha,

Maraş'tan Asuman...

Daha ilk günlerde anlattığı fıkralarla dikkat çeken Fikret Öğdüm...Akşehirli iyi bir arkadaş. Zarif, güleryüzlü. Nasreddin Hoca fıkralarını onun kadar güzel anlatan, anlatırken dramatize eden bir insanı bugüne dek görmedim. Herkesin bildiklerinin dışında daha değişik olanlar da vardı. Gözlerimizden yaş geliyordu fıkranın anlatımı bitince. Bellekte yer tutuyordu ki, bunun bir sakıncası vardı, hiç olmadık bir anda, örneğin bir profesörle, bir doçentle görüşürken anımsamanız durumunda zorluk ortaya çıkıyordu.

Fakülteyi 1968'de bitirdik. 4 yıl yeterli görülmedi ki, MTA Enstitüsüü'nde 6 ay teorik, 6 ay pratik olmak üzere 1 yıl süreli bir Yüksek Prospeksiyon kursuna alındık. Elbet, tüm arkadaşlar girmedi MTA'ya. Gerek görmeyip, memleketine dönen, başka kurumlarda iş bulanlar oldu. İlkokullarda, ortaokullarda öğretmenlik yapanlar da vardı.

Öğrendik ki Fikret arkadaşımız da aradan askerlik çıksın diye yedek subay olmuş.

Üniformasıyla geliyor ve MTA'da bizle görüşüyordu. Yedek subay giysileri de yakışıyordu.

O sırada MTA Genel Direktörü Doç Dr Sadrettin Alpan idi. İriyarı, gösterişli, anıt gibi bir adam.

Maden Yüksek Mühendisi. Britanya'da öğrenim görmüş. Anlatırlardı. Hanımı da İngiliz kızıymış.

Ve Enstitü Genel Direktörü Fikret'in hemşehrisiydi; Akşehirli.

Biz kursu tamamladık. ODTÜ'den gelen Dr Teoman Norman vardı; bizi ilkokul mezunu mu sanıyordu; hiç değer vermeden, aşağılayarak, burnu yukarda ders veriyordu. Jeolojiik Haritalar dersimize giriyordu. Ders verenlerin çoğu saygın insanlardı. Mehmet Ayan, Mustafa Aslaner, Zati Ternek, Rüştü Ovalıoğlu, Ziver Öncel, Gültekin Bey, Orhan Baysal bizlere ağabeylik yapan, yerbilimlerinin değişik alanlarında iyi yetişmiş, değerli uzmanlardı, doktoralı, çoğu da doçent idi.

Gururla '' Yüksek Prospektör '' olduk. Sonra denildi ki bir yasa değişikliği gerekli ''Yüksek'' olmak için. TBMM'nin işi gücü yok da, bizi mi düşünecek. Lise mezunu prospektörlerle aynı düzeye ''indirgendik.'' Çalıştığımız kurumda Jeoloji Yüksek Mühendisleri vardı. Maden Yüksek Mühendisleri vardı. Biz de Yüksek Prospektör olmalıydık.

Hüsran...

Bizden bir önceki dönem Y. Prospektörük Kursu'ndaki DTCF ve İÜ EF Coğrafya Bölümü mezunlarıyla da diyalogumuz iyi idi. Pek değerli arkadaşlarımız vardı. Resul, Zeki gibi.

Önceleri bu kursa sadece Coğrafya Bölümü Fiziki Coğrafya Kürsüsü mezunları alınacak denilmişti. Bir de öğrendik ki, Beşeri ve Ekonomik Coğrafya mezunlları da başvurmuş ve kabul edilmişler. Bir Arkeoloji Bölümü mezununun olması da işin ciddiyetini ortadan kaldırıyordu.

Bir gün Fikret Öğdüm arkadaşımızın sivil giysiyle Genel Direktörlük makamından çıktığını gördük. Yedek subaylığı sona ermişti. Kucaklaştık. Kutladık. Hemşehrisini ziyarete gelmişti.

'' Size hiç duymadığınız, asla işitemeyeceğiniz fıkralar anlatırım. Asker ocağında boş durmadık. Fıkra dağarcığımızı dağar yaptık, zenginleştirdik, '' dedi. Biz de sevindik.

Sanıyorduk ki, sadece hemşehrisini ziyaret etmişti. Biraz sonra ''müjde''yi verdi.

'' Benim kadrom da sizinkiyle aynı. Prospektör oldum.''

Donduk kaldık. Biz bir yıl derslerle cidalleşirken, geceyarılarına, sabahlara dek haritalar çizerek çalışırken, Elazığ, Bitlis, Siirt dağlarında, eşkiya tehdidi altında maden ararken Fikret aradan askerliğini yapıp çıkarmış, sivil hayatta özgürlüğünü kazanmış, bir yıllık ek eğitime, kursa gerek kalmadan prospektör olmuştu.

Genel Direktör Doç Dr Sadrettin Alpan, yapmıştı yine hemşehriliğini.

İyi arkadaştı Fikret Öğdüm, severdik.

Bugün ikisi de yaşamıyor.

Rahmet olsun.

------------------

21 Eylül 2025