Hoş geldin Ramazan...
İnsanlık tarihinde ender rastlanan bir sürece giriyoruz. Bu yıl Ramazan ayı ve Koronavirüs sürecini iç içe yaşamayı deneyimleneceğiz. Bu nedenle Ramazan ayının ve oruç ibadetinin anlam ve hikmetinin daha derin ve farklı boyutlarda ortaya çıkacağını umuyorum.
Bu olağanüstü salgın süreci bir yandan yaşanan hastalık ve ölümlerle insanlığı tehdit ediyor, acı ve üzüntümüzü artırıyor, ama bir yandan da hiç öngörmediğimiz farklı ve olumlu bir değişimi ve umudu da beraberinde getiriyor.
Tüm dünyada uygulanan karantina, sokağa çıkma yasağı, sosyal mesafe, seyahat kısıtlamaları, hijyen kuralları, çalışma ve mesai düzenlerindeki değişiklikler, birçok sektördeki üretimin durması, fosil yakıt tüketiminin azalması bile ekolojik dengede, doğal hayatta olumlu işaretler vermeye başladı.
Örneğin İstanbul Haliç’te Yunus balıkları görüldü. Birçok ülkede ve şehirde hava kirliliğininde önemli azalmalar kaydedildi. Tüm dünyadaki uçak seferlerinin asgari düzeye inmesi belki de bu yıl göçmen kuşların sayılarında da artışa yol açacak...
Yani insanın dünya üzerindeki tahrip edici gücü ve etkinliği azalınca; hep daha fazla kazanma, hep daha fazla üretme, hep daha fazla tüketme güdüleri, varlığı ancak mikroskopla görülebilen bir virüsün tehdidi ile sınırlanınca dünyadaki ekolojik denge hızla düzelme işaretleri vermeye başladı.
Daha doğrusu tabiat, ona karşı ihanetimizin sonuçlarını ve boyutlarını acı biçimde yüzümüze vurdu. Bize düşen de bundan gerekli dersleri çıkarmak, insana, doğaya ve geleceğe dair planlarımızı yeniden revize etmektir.
Ramazan ayı ve oruç ibadeti de eğer doğru anlaşılır ve iyi değerlendirilirse inananlar için müthiş bir deneyimdir. Şöyle ki yılda bir ay süren bu maddi ve manevi onarım süreci sonunda insan, hayatın hızlı ritminden, günlük rutinlerinden biraz uzaklaşır, biyolojik varlığını yeme, içme, cinsel hazlar konusunda belli sürelerde sınırlayarak bu duygularını kontrol edebilme yeteneği kazanır ve güçlendirir.
Bu ayda insan, hayatın süregiden hengamesinden, telaşesinden, baş döndüren hızından, gereksiz ayrıntılarından ve aşırılıklarından bir süreliğine de olsa uzaklaşarak kendi iç dünyasına yönelip, önce kendisi ile yüzleşmeli, geçmiş bir yılın muhasebesini yapmalı, Yaradan ile arasındaki münasebeti gözden geçirmeli; ailesi, akrabaları, sosyal ve doğal çevresi ile arasındaki aksayan ya da bozulan ilişkileri yeniden onarmalıdır.
Bu ayda insan, yoksulu, işsizi, düşkünü, yaşlıyı, hastayı, borçluyu, akrabayı, komşuyu görüp gözetmeli, elinden geldiğince maddi ve manevi imkanlarını, desteğini seferber etmelidir.
Eğer böyle değerlendirilirse, Ramazsn ayı ve oruç ibadeti insanın bozulan maddi, manevi ve sosyal dengesini onarmasına fırsatı veren kadim bir tecrübeye dönüşecektir.
İç içe geçmiş bu iki sürecin tüm insalığa barış, adalet, yardımlaşma, sevgi, huzur ve güzellik getiren yeni bir dönemin başlangıcı olmasını diliyorum.
Bugünün tarihi bir günü daha yaşıyoruz elbette. Emperyalist işgale karşı Milli Kurtuluş Savaşımızın en önemli safhalarından olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin açılışının 100. yıldönümü ile Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Vatanımızın kurtuluşunda ve millet iradesinin tecellisinde büyük bir tarihi rol üstlenen Gazi Meclis’imizi, Mustafa Kemal Atatürk’ü, mücadele arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi şükran, minnet ve saygı ile anıyorum.
23.04.2020
Mehmet Biçer