İSTİDA, ARZIHAL, DİLEKÇE

İSTİDA, ARZIHAL, DİLEKÇE

Bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk,bir Alman, bir Rus adres değiştirmiş. Öbür dünyanın giriş kapısının önünde beklemeğe başlamışlar. Bir tebliğci gelip bildirmiş :

'' Yanınıza en çok gerekli, önemli gördüğünüz iki eşya alabileceksiniz. Üçüncüsü yok.''

Bunlar hemen harekete geçmmişler, bulup buluşturmuşlar. Artık hazırlar.

İngiliz yağmurluğunu ve piposunu almış.

Fransız bir şişe şarabını ve baget ekmeğini almış.

Alman bir sosis-jambon ile saatini almış.

Rus bir şişe votka ile bir arpa somunu almış.

Türk bir dilekçe ve 16 kuruşluk damga pulunu almış.

.................

Bugün dilekçeye damga pulu yapıştırılmıyor artık. Bu bir devrim- reformdur.

İstida da denirdi. Arzuhal- doğrusu arzıhal...Durumu sunmak'tan. Arzuhal eski lügatlerde kalmış: Bir iş zımnında resmi bir makama verilen tahrirat, istida ( Türkçe Kamus. Raif Necdet Kestelli ) .

Arzıhal deyince ; kaymakamlık, valilik, adliye önlerinde sıra sıra , taburelerde ya da duvarlarda eski tip daktilolarıyla arzıhalciler olurdu. Genellikle emekli devlet memurları...Bilirler onlar dilekçe nedir, nasıl yazılır. Ne yapsınlar, geçim zorluğu içindedirler, bir ek gelir sağlamaktır erekleri. Gidip kahvehanede mi vakit geçirsinler ! Yaz kış beklerler. Günde 10 dilekçe yazdıkları da olur, tek bir tane yazamadıkları da...

Bana gelince, ömrüm boyunca dilekçe yazmışımdır.

Taa lise öğrenciliğimden başlayarak...

Bir ay, iki ay sonra karşılığı gelir.

'' Damga pulu olmadığından istidanız işleme konulmamıştır. ''

'' Bila imza, bila tarih, bila kifayetsiz adres...''

Bila olumsuzluk öneki...İmzasız, tarihsiz, yetersiz adres.

Unutkanlık başa bela. Adres yetersizmiş. Sanki köyde gökdelenler var da, postacı adresi bulamayacak.

'' İstida adabına muvafık gelmeyen ifadeler kullandığınızdan istidanız geçersiz sayılmıştır. ''

TBMM Dilekçe Karma Komisyonu Başkanlığı'na yazıyorum.

'' 1976 yılında kurulan ÇİMKO adlı Arsa Sahil Yapı Kooperatifi'ne 279 no ile üye olmuştum. Ayda 100 TL ile aidat ödemeğe başladım ( Bugün 100 TL'nin değeri kalmamıştır. o tarihte 100 TL ile kaç gram altın alınırdı; finans kapitalciler, kuyumcular, borsa uzmanları hesaplayabilir ). Arsa olarak gösterilen arazi Dikili Çandarlı'da idi. Burası Orman Genel Müdürlüğüne ait imiş. Bildirilmedi. Zaten öğrenseydim üye olmazdım. Kuruluşu şaibeli olan bu sahte kooperatifin faaliyetine hangi makam izin verdiyse, o da suça ortaktır. 1976 yılında AP- Demirel Hükümeti işbaşındaydı. Kooperatiflerle o tarihte hangi kurum meşgul idi. 2015 yılına değin yüzbinlerce TL aidat ödedim. İstenilen her miktar parayı havale ettim. 2024 yılı ocak ayında mail göndererek kooperatifin durumunu sordum. Beni üyelikten çıkarmışlar. 3 kişilik bir sahtekarlar komisyonu durumumu incelemiş: 735 TL borcum kalmış, ödememişim. Bu gerekçe yanlıştır. Yönetim Kurulu Kararı bana gönderilmedi. Noterlikten iki kez üyeliğimin sonlandırıldığını bildiren yazı gönderilmeliydi. Bu da yapılmamıştır. Günümüzde bu şaibeli kooperatif TASFİYE HALİNDEdir. Bu ifadeyle mağduriyet perdesi arkasında vergi de ödemedikleri için kamu zararı doğmaktadır. Benim devletim asıl benim mağduriyetime izin vermemelidir. 45 yıl eğitim vermiş emekli öğretim üyesiyim. Noterden vekaletname çıkaramam. Avukata verecek param da yoktur. Sık sık adalette reform yaptık deniliyor. Görkemli adalet sarayları yapılıyor. Benim haklarımı kim savunacak. Şimdi adı geçen bu kooperatifin bana 5 milyon TL ödemesini talep ediyorum. Haftada iki mail göndererek soruyorum, istiyorum, yanıt verilmiyor. Şaibeli kooperatif suç işlemeğe devam etmektedir. ''

Bakalım, bu dilekçeme yanıt verme gereği duyacak mı , bir yurttaşının isteğini dikkate alacak mı, bir işlem yapacak mı Yüce Kamutay ?

Bekleyip göreceğiz.

.....................

Köyde Ahmet'i dövmüşler. Perperişan, kanlı, yara bere içinde ilçe merkezine gidebilmiş sürüne sürüne.

Adalet Sarayı önünde bir arzıhalci var, Ahmet'i o halde görünce sevinmiş. '' Ekmek parası çıktı. ''

Ahmet zor konuşuyor. Çökmüş oraya.

'' Yaz arzıhalci efendi, beni dövdüler. ''

Daktilosuna kağıdı takmış arzıhalci. Bir sayfa, iki sayfa, beş sayfa...Yazmış da yazmış.

Ahmet bekliyor acı içinde kıvranarak.

'' Hele bi oku,'' demiş '' Ne yazdın ! ''

Arzıhalci okumuş. Beş dakika, on dakika...

Ahmet ağlamış, ağlamış...

Çevreye toplananlar sormuşlar: '' Niye ağlıyorsun yav ! ''

'' Meğer bana neler yapmışlar da benim haberim olmamış. Ona ağlıyom. ''

---------------------------

24 Eylül 2025. Ürgüp