Hangisi iyi;
Gerçeklere gözlerini kapamak mı, ya da gerçeklerle yüzleşmek mi?
Bu soru sorulduğu zaman insana romantik gelen ‘gerçeklerle yüzleşmek’ seçeneği oluyor.
İşin işin içine girildiği zaman insana romantik gelen yan birden farklılaşıyor, bir karabasan misali bunaltıyor, kaçmak istiyor, ya da gerçekleri öne sürenlere tepki gösteriyor, hatta işi tehdit boyutlarına kadar götürebiliyorsunuz.
Demek ki gerçeklerle yüzleşmek öyle kolay olmuyor, rahatımız kaçıyor, huzurumuz bozuluyor, bu güne kadar doğru bildiklerimizle yaşamanın rahatlığını özler hale gelebiliyor, o romantik yan gerilerde kalıyor.
Bizi rahatsız eden gerçeklerle yüzleşmek için ne yapmak gerekecek? Gerçekler yavaş yavaş mı kabullenecek ya da hiç mi gündeme gelmeden, ‘gerçek olamayanlarla’ yaşayıp mı gidilecek?
Gerçek olmayanlarla yaşayıp gitmekte öyle kolay olmayacak. O gerçek bizi rahat bırakmayacak, hep karşımıza çıkacak, en olmadık zamanlarda rahatımızı bozacak, bir süre sonra tehlikeli bir hastalık gibi bünyeyi saracak, geri dönüşü olmayan bir yola girilecek.
Yani yaşanılan masal dünyasında uyanılacak, o büyü bozulacak, karşımıza belki de içimizi acıtacak olan gerçek tüm görkemiyle dikilebilecek.
Kaçış yok.
Kurtuluş kolay değil.
Gerçeği kabul etmekte kolay olmayacak, en başından ‘ön yargılarınız’ hemen devreye girecek, savunma pozisyonu alınacak, gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra saldırıp, yok edilecek. Arkasından ise inkâr gelecek.
Tüm bunlar gerçeğin şiddeti ile doğru orantılı olarak çalışacak, gerçek ne kadar can sıkıcı ise savunma ve saldırı da o kadar şiddetli olacak.
Görülmeyen fakat varlığı hissedilen bir savaşın tam orta yerinde olabileceğiz. Savaşın sonunun ise zafer mi, hezimet mi olacağını kestirememek ayrıca sizi daha da yoracaktır.
Tüm bunlar şu veya bu şekilde yaşanabilecek, sizin kararlılığınız ve kişiliğiniz savaşın sonucuna doğrudan etki edebilecek.
Kimileri gerçeği kolayca kabul edebilirken, kimileri ise asla gerçeği kabul etmeyecek, kabul etmesi belki de uzun yıllar alabilecek.
Bu biraz da size kalmış olacak.
Fakat tüm gerçekler eninde sonunda ka-za-na-cak.
Kaçışta yok, kurtuluşta…