KALP HUZURU
Tevfik İleri, 27 Mayıs İhtilalının mazlumlarından ve Menderes’in ‘A’ takımındandı. On yıllık Menderes Hükümetlerinin değişmeyen bakanlarındandı. Vatansever, çalışkan, idealist, düzgün, dürüst bir devlet adamıydı. Bir yığın hizmetinin yanı sıra, belki de en önemli icraatı İmam-Hatip Liselerini açmasıdır. Bu yaptıklarıdır ki, ardından gelenler onun adına okullar ve kültür merkezleri açmak suretiyle ismini yaşatmaya çalışmaktadır.
İhtilal sonrasında oda, bütün Demokrat Partililer gibi insanlık dışı muameleye tabi tutulanların başında gelmekteydi. Nihayet gerek yapılan yanlış muamelenin psikolojisinden ve gerekse var olduğu sanılan hastalığından dolayı yaklaşık bir yıl sonra hastalanıp hayatını kaybetti.
Yassı Adada yattığı yıllarda eşine ve çocuklarına yazdıklarını “YASSIADA’DAN MEKTUP VAR” ismiyle kızı Cahide Aksoy, kitaplaştırdı. Bu kitabı okudum. Okuduğunuzda birbirinden dramatik hadiselerin yaşandığını, göreceksiniz.
Tevfik İleri, başta Kuran ve Peygamberimizin Hayatı olmak üzere yığınla kitap okumuş. Listesini yaptığım bu kitaplardan bazılarını temin etmeye çalıştım. Maalesef çoğunu bulamadım. Bulduğum “Kalp Huzuru” (1)nu da zevkle okudum.
KALP HUZURU: Kitabın baş kısmında: “İnsanlar çok kere üzüntü ve sıkıntılarını lüzumundan fazla içlerinde saklarlar; çünkü öğüt almak için nereye başvuracaklarını bilemezler… Oysa dindar bir adamın kaleminden çıkmış bir eserin, fikir âleminde bocalayıp duran insanlara çok yardımı olabilir…”derken, okuyucuya kalp huzurunun nasıl sağlanacağının yolunu göstermektedir.
Yazar; ‘vaktiyle lüzumunu hissettiği ve kendinde eksikliğini gördüğü, konuların listesini yapıp bunları uygulamak ister. Hayatını ona göre yönlendirmeyi düşünür. Listesinde: Sıhhat, sevgi, güzellik, istidat, kudret, zenginlik, şöhret… ve bunların dışında bir hayli unsurlar…
Hazırladığı yani, hayatta bir insanın uygulaması gereken veya bir insanda bulunacağına inandığı bu hususların yazılı olduğu listeyi, itibar ettiği, saygı duyduğu öğütçüsü Muhterem Hocasına götürür. Üstadı sabırla listeyi gözden geçirirken, göz köşelerinin hafifçe kırıştığını görür. Liste herhalde hoşuna gitmiş olacak ki, sıralanmış unsurları düşünerek tekrar gözden geçiren Hocası:’ “Mükemmel liste doğrusu!” der. Böylesine iş çıkarttığını düşünerek gururlanır yazar.
Hoca devamla: “Tasnif güzel, makul da sıralanmış. Şu kadar var ki, genç dostum; galiba en mühim unsuru dışarıda bırakmışsın. Unutmuş olmalısın ki, onsuz bütün varlıklar, mallar, mülkler, çirkin bir azaptır. O olmadan senin bütün listen çekilmez bir yük olur.”
Sesine bir kabadayılık çeşnisi vererek sorar: “Eksik olan bu unsur ne imiş?”
Elindeki ufacık kurşun kalemle benim listemin üzerine çaprazlamasına iki çizgi çizerek. Benim ilk gençlik hayalimin mahsulünü böyle bir kalemde parçaladıktan sonra, üç kelime yazdı: “Peaceof Mind” (Kalp Huzuru)
Ardından bak dostum: “Bu kalp huzurunu, mevhibeyi (ihsan-bağış) Allah sevgili kullarına saklar. İstidat ve güzelliği çok kimselere verir. Servet adî bir metadır. Şöhret ise nadir bulunan şey değildir. Fakat kalphuzuru işte bu, Cenabı-ı Hakkın rızasının nihaî alameti olan bir mükâfat, sevgilisinin en büyük alametidir. O bunu çok idare ve ihtiyatla ihsan eder. Birçok insan bu nimeti hiç göremezler; bazıları, bütün hayatları müddetince, evet, tâ iyice ihtiyar oluncaya kadar bu nimetin geleceği saati beklerler.” Dedi.
Dedi demesine ama kendim için iyi gördüğüm hususların yerine göre ne kadar da anlamsız olduğuna, Hocam gösterince anladım. Hanı bir söz vardır ya; ‘bin bilsen de bir bilene danış’ diye işte benimkide öyle oldu.
Düşündüm de, bu hikmet sahibi insanlar, ayrı ayrı aynı sözleri söylüyorlar:
DUA: “Ey cümle kâinatın Rabbi olan Allah! Dünyevî atiyelerini (büyüğün küçüğe verdiği armağan, bahşiş) ahmak adamların önüne yığ. Benim başımın üzerine ancak sükûnu, tatlı sularını dök. Bana fikir rahatlığı, kalp huzuru mevhîbesini ihsan eyle.”
Kalp huzuru Cenabı Hakkın kendisinin hususiyetidir. Her zaman hayatın derinliğini arayan kişilerin ülküsü olmuştur. Ağır ağır ve acı tecrübelerle öğrendim ki, kalp huzuru bir kulübeyi büyük bir konağa; bunun eksikliği ise bir Kral sarayını, daracık bir zindana çevirebilir.
Din, kalp huzuru için mutlak bir zarurettir. Çünkü din, hiçbir ilmin bize veremeyeceği bir takım derunî mevhibeleri bize bahşeder. Şöyle ki:
*Dünyadaki gayemizi anlama kudreti,
*Allah’a mensubiyet hissi,
*Bizim kendi ufak benliklerimizi büyük ve manevî gayelere tabi kılma kabiliyeti vs.
Kalp huzurundan uzak, iç azabı çeken ve üzüntülü hislerin yükü altında inleyen insanlar Allah’a, iyi kulluk edemezler. Bir korku haline dönüşmüş olan bugünkü dünya, eskinin cevheri ile yeninin ışığını birleştirip huzur ve sükûn veren bir imana dayanmak ihtiyacındadır. Böyle bir iman vardır; onun kuvvetli aletleri de elimizin altındadır. Yeter ki biz ona yönelelim ve gereğini yapmaya çalışalım.
Bilindiği gibi Dinin katî gayesi, ulvî hayata erişmektir. Bu gayenin doğruluğu ise, hiç münakaşa kabul etmez bir keyfiyettir. “Ulvî hayat” tapınma, tevazu veya arınmakla bulunabilen bir ahlakî gaye olmadan mümkün değildir. O halde sınırsız özgürlüğün kazanılması Rabbin öğretilerine kulak vermek ve onların gereğini yapmaktan geçer.
VİCDAN: İnsan yağmacı, yırtıcı ve günahlı olmakla beraber, bir takım ideallere sahip olmadan da yaşayamaz; karşı konulmaz bir zaruret onu iyilik ve hakikati aramaya sevk eder. İnsan böyle yaratılmıştır. Meyve vermek bir ağacın tabiatı icabı olduğu gibi, insanoğlunun tabiatı icabı da, hem iyiliği hem de kötülüğü bilmek ve yapmaktır.
İnsan ahlakî kaideye göre yaşamaya Muaffak olamayınca, insanın kendini suçlu hissetme kabiliyeti onun vicdan ve ruha malik bir yaratılışı olduğunu gösterir.
Bu manada birçok iyi denilen kimseler var ki, bunlar eşlerine, çocuklarına veya cemiyete türlü türlü eziyetler çektirmek suretiyle hayatlarındaki muazzam iç yalanının acısını çıkarırlar. Allah’ın fıtraten bizlere bahşettiği melekeleri makul ve uygun şekilde kullanmak, en tabi hakkımızdır. Bunu yaparken de başkalarının hakkına tecavüz etmemeliyiz.
Fıtratımızın aksi, kendimize zulümdür. Sürekli oruç tutmanın, namaz kılmanın, evlenmemenin dinimizce uygun olmadığı gibi…
Gördüm ki, o insanların yani Tevfik İleri ve onun gibilerin, okudukları kitaplarda güzelmiş. Kitabı çok sevdim. Mümkün olsa, mevcudu bulunsa da alınıp okunabilse. Tabi sizde diyeceksiniz ki, bırakın mevcudu olmayanı, elimizin altındakileri dahi okumuyoruz ki; ne diyeyim sizde haklısınız.
Kalp Huzurlu, kitaplı günler dileğiyle,
------------------0------------------------------
1- Joshua Loth Lıebman’ın yazıp, Sofi Huri’nin Türkçeye çevirdiği kitap, Amerikan Board Neşriyat Dairesi tarafından bastırılmış.