KARA TOPRAK

KARA TOPRAK

Hep duyarız; "Topraktan geldik, gene toprağa gideceğiz" diye, kulağımız ve düşüncemiz alışıktır bu söze.

Alışkanlık halinde söylediğimizin bu sözün gerçek manası üzerinde uzun boylu düşünmez, onu söylendiği gibi kabul ederiz çoğunlukla.

Dokuz ay karanlık bir ortamdan ışıklı ve renkli bir ortama geçen bebek ağlayarak dünyaya merhaba der. Hani ‘topraktan gelmiştik!’ diye sorulabilir burada, hani ‘topraktan geldik’ diyordunuz ama geldiğimiz yer anne karnı?

Hayır, hayır!

Sakın yanılmayın, görünüş size aldatmasın!

Topraktan geldiğimiz doğrudur, bu yargı gerçeğin ta kendisidir.

Annenin karnında sadece bir hücre iken, bu hücrenin mütemadiyen bölünüp insan denen canlının meydana geldiğini tekrar etmeye gerek yok. İşte tek olan bu hücre annenin aldığı besinler ve havanın oksijeni ile birleşerek hem anneyi, hem de annede varlık bulan bu tek hücreyi beslemektedir.

Annenin aldığı bu besinler, süt, yağ, şeker, karbonhidrat, vitamin vb. hepsinin kökeni topraktandır, ha geriye oksijen kalıyor, oksijeni üreten de toprak ile beslenen bitkilerdir, bizler bitkilerin ürettiği oksijeni kullanır dışarıya karbondioksit veririz, bitkiler de bu karbondioksit ile beslenir, varlıklarını sürdürürler.

Nasıl ki bebek anneye göbek bağı ile bağlı ise bizde toprağa aynı şekilde göbekten bağlıyız adeta.

Toprağın olmadığı bir dünyada, canlıların olabileceklerini düşünmek sadece bir yanılgıdan ibaret olacaktır.

Tüm canlıları meydana getiren maddelerin varlığını araştırarak ortaya koysak, isimlerini tespit etsek, tüm bu maddeler ile toprağı meydana getiren maddelerin bire bir aynı olduğunu görür, şaşkınlıktan donakalırız belki de.

Her canlının bir yaşam süresi vardır, buna ömür diyoruz, işte bu ömrün sonunda ise gideceğimizi yer, bir buçuk metre derinliğinde, 2 metre uzunluğu, 1 metre eni olan ve adına mezar denen topraktan çukurdur.

Yani yaşamımızın sonunda gene geldiğimiz yer olan toprağa dönüş yaparız.

Aslında biz toprağız, toprak da biziz, ayrılmaz bir ikiliyiz adeta.

Ünlü ozanımız rahmetli Aşık Veysel bunu şu dizelerle ne güzel anlatmıştır; “Benim sadık yarım kara topraktır” diye.

Tüm bunlar halkın bilincinden süzülüp gelen ve kabul edilen o muhteşem yargıyı; Topraktan geldik, toprağa gidiyoruz sözünün hayatımızın ne kadar büyük bir gerçeği olduğunu kimi zaman acı çekerek, kimi zaman düşünerek, kim zaman gözlemlerimizle öğrenir, onunla yaşar gideriz…