LANET NEDİR?

LANET NEDİR?

Saç kaynak yaptırmak, kaş aldırmak, dövme yaptırmak…

Kur’an-ı Kerîm’de “Allah’ın laneti, meleklerin laneti üzerlerine olsun” ifadeleri pek çok ayette geçer. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de birçok hadisinde bazı fiiller için açıkça “lanet vardır” buyurarak ümmetini uyarmıştır. Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Lanet nedir?

Lanet, Arapça “la‘n” kökünden türemiştir. Aynı kökten gelen “lain” ve “melun” kelimeleri Türkçede de kullanılır; “melun şeytan” ifadesi buna örnektir. Lanet; kovmak, uzaklaştırmak ve mahrum bırakmak anlamlarına gelir. Dini literatürde ise kulun Allah’ın rahmet ve mağfiretinden uzaklaştırılması demektir.

Allah bir kulundan yardımını çekerse, o kişinin dünyası bile cehenneme döner. Hayırdan ve rahmetten nasibi kesilen, Allah’ın kapısından kovulan bir kimsenin sığınacağı başka bir kapı yoktur. Bu nedenle lanet meselesi son derece ciddi bir konudur. Günlük hayatta farkına varmadan söylenen “Allah’a yakın olsun, benden uzak olsun” gibi ifadelerin bile nereye varabileceği iyi düşünülmelidir.

BEDENE MÜDAHALE YASAKTIR

Lanet gerektiren fiillerin önemli bir kısmı, insana emanet edilen bedenle ilgilidir. Allah Teâlâ insanı en güzel surette yaratmış ve bu yaratılışa keyfî müdahaleyi yasaklamıştır. Bir mümin, Allah’ın razı olduğu ve gazaplandığı fiilleri öğrenmekle yükümlüdür.

DÖVME YAPTIRMAK LANETTİR

“Dövme yapan ve yaptıran kadınlara Allah’ın laneti vardır.”

(Buhârî, Libâs, 87)

Dövme başlangıçta kadınlar arasında süslenme amacıyla yayılmış, zamanla erkekler arasında da normalleştirilmiştir. Oysa dövmenin tarihsel arka planı estetikten çok daha farklıdır. Dövme, birçok kültürde suçluları ve tehlikeli kimseleri toplum içinde ifşa etmek için kullanılan bir damgalama yöntemidir. Özellikle eski Japonya’da suç işleyen kişiler, kimlikleri bilinsin diye dövmeyle işaretlenmiştir. Günümüzde de Orta Amerika’daki kartellerde ve Japon mafyası Yakuza gibi yapılanmalarda, öldürülen kişi sayıları, işlenen ağır suçlar ve örgüt içi konumlar vücuda yapılan dövmelerle sergilenmektedir. Bu yönüyle dövme, tarih boyunca çoğu zaman masum bir süs değil; suç, şiddet ve başkaldırı sembolü olmuştur.

Toplumumuzda da ibretlik örnekler az değildir. Kocasının ismini dövme yaptırıp boşandıktan sonra kolunda eski eşinin adıyla dolaşanlar vardır. Kimileri de bedenini bir ilan panosu gibi çocuklarının isimleriyle doldurur. Oysa beden kamyon kasası değildir. Allah bu konuda açık bir yasak koymuştur.

Elbette bu yasağı bilmeden özenerek yapan, sonradan pişman olup tövbe edenler için Allah’ın merhamet kapısı açıktır. Ancak asıl sorumluluk, bu özentinin yayılmasını engellemek ve evlatlarımızı bu anlayıştan korumaktır.

SAÇ KAYNAK YAPTIRMAK

“Saç ekleyen ve ekleten, takan ve taktıranlara lanet vardır.”

(Buhârî, Libâs, 83)

Peruk takmak ve saça saç kaynağı yapmak caiz değildir. Ancak burada önemli bir istisna bulunmaktadır. Aslına döndürme amacıyla yapılan müdahalelere cevaz verilmiştir. Nitekim savaşta burnu kesilen bir sahabeye önce gümüş, daha sonra gümüş koku yaptığı için altın burun taktırılmasına izin verilmiştir. Kaybolan bir uzvun eski hâline getirilmesi, altınla bile olsa caiz görülmüştür. Bu ölçüden hareketle, normalde var olan saçın tamamen dökülmesi hâlinde, eski hâline döndürmek amacıyla yapılan saç ekimine cevaz verilmiştir. Bu işlem süslenme değil, aslına iade olarak değerlendirilmiştir. Ancak peruk takmak ve saça saç kaynağı yapmak bu kapsamda değildir; bu konuda yasak nettir.

KAŞ ALDIRMAK

“Kaşını alana ve aldırana lanet vardır.”

(Müslim, 3/2678)

Kaş aldırma meselesi günümüzde yalnızca kadınlarla sınırlı değildir. Erkekler arasında da kaş inceltme, kaş şekillendirme, hatta kaşı tamamen kazıtıp dövme ile yeniden yapma yaygınlaşmıştır. Bakım ve estetik adı altında yapılan bu uygulamalar, zamanla fıtratı değiştirme noktasına varmaktadır. Kadınlar ise çoğu zaman moda, sosyal baskı ve “daha güzel görünme” kaygısıyla bu fiilleri sıradanlaştırmaktadır. Oysa Allah Teâlâ insanı en güzel surette yarattığını bildirmiştir. Yaratılışta kusur aramak, imanla ilgili ciddi bir probleme dönüşebilir.

Bir davranış eşin, çevrenin ya da toplumun hoşuna gidebilir; ancak Allah razı değilse mesele büyüktür. Allah’ın hoşnut olmadığı bir güzellik anlayışı, kişiyi hayra değil zarara götürür.

Velhasıl lanet meselesi hafife alınacak bir konu değildir. Herkes ailesinden sorumludur. Evladını gerçekten seven, onun geçici hevesler uğruna Allah’ın gazabına uğramasını istemez. Bu sebeple uyarmak, anlatmak ve dua etmek gerekir.

Allah’ın gazabını çeken bir ümmet olmamak dileğiyle…