MİDE RAHATSIZLIKLARINDA DOĞAL ŞİFANIN İZLERİ

Mide yediğimiz yemeklerin geçici olarak depolandığı, sindirime hazırlandığı yerdir. Yiyecekler açısından bakacak olursak bir cehennem tasviri de yapa biliriz. Mide asidik bir yapıya sahiptir. Salgılanan asit mideye gelen yiyecekleri eritir. Asit, midenin koruyucu bariyerleri olmasa mideyi bile eritecek güçtedir. Mide vücudun saati gibidir. Yemek zamanı geldiğini haber verir. Bu saati önemsemezsek tüm vücudu rahatsız eder. Yok eğer fazla yersek, yanlış yersek bu seferde vücudu yine rahatsız eder. Dış etkilerden en çok yine mide etkilenir.

Hani derler ya; İnsanın neresi acıyorsa canı ordadır. Mide ağrısı daha bambaşka bir marazdır. İnsanın gücünü keser. Çalışma bir yana, düşünemez bile… Aşırı sıcak yemek bir yana, yediğin yemeğin midede üşümesi daha başka bir beladır. Bir dostuma zorla limonlu bamya yedirmişle ve mideyi üşütmüş. Hayatında bir daha bamyayı ağzına koymamış. Geçti dedim. Bir daha olmaz… Hayır dostum bamyayı her görmemde o anı hatırla veriyorum. İşte böyle… Mide fesadı da kendine özgü bir derttir. Mide sıdalanıp, insanı rahatsız etmesi için mutlaka bir mazeret bulur. Hiçbir şey yoksa gaz yapar. Ülser olur, olmadı reflü olur, gastrit olur, olur da olur. Mide dış etkilere ne kadar açık olursa olsun genelde dümen o mideyi kullanan insandadır. İnsan onu iyi kullanırsa, rahatsız etmezse o da insanı rahatsız etmez. Bu yüzden vücut sağlığını bir disiplin olarak görmemiz gerekmektedir. Gençken yapılan hatalar zamanı geldiğinde ne yazık ki karşımıza çıkıyor. İnsan o zaman keşke diyor. İhmaller yaşamın kalitesini düşürüyor. Bu yüzden ihtiyar delikanlılarla karşılaştığımız gibi genç yaşlılarla da karşılaşıyoruz.

Vücudu bir araç gibi düşünecek olursak, fren telinin yıprandığını bildiğimiz halde, hidroliğin gittikçe azaldığını bildiğimiz halde “Adam sende” Dersek, kaza ile karşılaşırız. Motor yağının eksikliği büyük arızalara neden ola bilir. Bir problem küçükken gerçekten küçük ve kolaydır. Büyüdükçe zorlaşır.

Tıbbı Nebevi sunduğu tedavi yöntemlerinin yanında çok güzel ve stratejik bir çözümden bahseder. Mideyi üç kısımda değerlendirmemiz gerektiğini bildirir. Bunlardan birincisi yiyecek, ikincisi su, üçüncüsü havadır. Tıka basa yemekte fayda olmadığını yazar. Mideye çalışma alanı bırakmamız gerekmektedir.

Doktora gitmenizi tavsiye ederim. Zira bilimsel tedavi şarttır. Mide rahatsızlığı çeken inat bir arkadaşım karbonatçıydı. Yanında devamlı taşır ve hemen ağzına bir parça alırdı. Kendisine de doktora gitmesini söylemiştim. İnatçı bir kişiliği vardı. Gitmeyeceğini söyledi. Sonradan duydum. Hastaneye, doktora gitmemiş fakat götürülmüş. Midesinin belli bir kısmı alınmış ve çok sıkıntı çekmişti. Başka bir dostum mide kanserinden öldü. Hadi bakalım ottan çöpten birçok bildiğin var midemi iyi et…. Doktora dedim, doktora git. Olan rahatsızlık tedavi olmazsa her geçen zaman büyüme eğilimindedir. Hasta olmadan önlem almak, çeşitli bitkilerle mideyi rahatlatmak, sağlıklı yaşamın yollarını aramak aslında tüm insanlığın görevidir.

Mide için yararlı bitkilere ve fonksiyonlarına bakacak olursak yine doğanın insanlara sunduğu birçok özellikle karşılaşırız. Elbette bitkilerde şifa vardır.

Anason, Zencefil Kaküle, Rezene, Papatya, Nane, kekik, sarı kantaron, Ebe gömeci, Çoban çantası (Kuşkuş ekmeği), Kudret narı der uzar gider.

Başka kaynaklarda daha başka bitkilerin adları geçmektedir. Genel anlamda şifa için kullanılan bitkilere baktığımızda bir toplumun fertleri olan ailelere benzetirim. Hem esas konusunda işe yararken, başka rahatsızlıklarda da kullanılan birçok bitki vardır. Bu durum bize seçeneklerin zenginliğini de göstermektedir. Rus kökenli bilim adamlarının mide rahatsızlıkları için sundukları bitkilerden; Oğul otu, sarı kantaron, anason, dere otu gibi bizlerinde sıklıkla kullandığı, en azından literatürümüzde yazan bitkilerle de karşılaşmaktayız.

Yöresel kültürümüzde mide rahatsızlıkları için kullanılan bitkiler ve yöntemler.

Yöremizde mide rahatsızlıklarında, ara hastalıklarında kullanılan en baş ucu bitkisel terkip; Nane-Limondur. Bundaki amaç mideyi soğukluktan kurtarmak, üşütme de olsa insana rahatlık vermektir. Kullanım amacı gerçekten mükemmeldir. İşe yarar. Lâkin yöremizde bu terkibi yaparken oldukça sert hazırlanır. Karışım biraz yumuşatılsa aynı çay gibi lezzetli olduğu görüldüğü gibi, sabah ve akşam içmelerinde vücuda hatırı sayılır katkılarının olduğunu da görürüz. Unutmadan bu terkip devamlı kullanılırsa kilo kontrolü de yapacaktır. Bu terkip hem ülkemizde hem de dışarlarda yaygın olarak kullanılmakta olduğunu biliyorum.

Yine per yıvışanından bahsedeceğim. Güneşli tepelerde, üzüm bağlarında, kayalık altlarında bolca bulunur. Bu işi bilenler ve uygulayanlar tarafından toplanır, kurutulur. Ve kışın kullanılır. Ara hastalıklarına iyi geldiği gibi mide içinde kullanılmaktadır. Özellikle çölyak denen maraz ve mide fesadına çok iyi gelmektedir. Çölyak hastalığına iyi geldiğini bir hasta tarafından denendi ve faydası görüldü. Hani hastalığın temelini bilmem ama krizlerini yok ettiğine bizzat kendim şahidim. Mide fesadında ise; Dini bayramlarda çerezler, tatlılar, yemekler derken mide oldukça rahatsız olmaktadır. Yöremizde ikram ısrarında bulunulması ister istemez mideyi fesada sürer. Ziyaretlere çıkmadan hemen evvel birkaç tutam per yavşanını çiğner yutarım. Şu an şeker hastasıyım, şeker rahatsız ettiğinde de yine per yavşanına müracaat ederim. En azından rahatlatma etkisinden yararlanıyorum.

Mide rahatsızlıklarının şifalı bitkilerle çok enteresan bir ilişkiler yumağı içinde olduğunu düşünürüm. Örneğin Acı biber (Capsicum ssp.) Garip bir şekilde mideyi tedavi etmektedir. Biber ve mide ilişkisi ilk bakışta olumsuz gibi görünmektedir. Mide ağrısı ve tedavisi için kendimizin de uyguladığı bir formülden bahsetmek isterim. Çanak domatesi rendelenerek kavanozun orta noktasını geçecek şekilde rende domatesle doldurulur. Cin biberleri yıkanıp temizlendikten sonra bu karışımın içine atılır. Ne sirke ne sarımsak kullanılır. Her yemekte küçük bir tabakla ortaya konur. Hatta kahvaltıda bile zevkle yenile bilinir-ki, sofra bir seçenek daha zenginleştirilmiş olur. Eşim bu yüzden hastanede de yatmıştı. O günden sonra hiç mide sıkıntısı çekmedi. Acı biberin mideye faydalarını sonradan Dr. James Duka’nın “Yeşil eczane” kitabında okudum.

Lahana (Brassica Olearacea) Günümüzde lahananın mide ve on iki parmak bağırsağı tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu rahatsızlıklar için 4-5 hafta sürecek lahana öz suyu kürü oldukça yardımcı olacaktır. Lahana öz suyu taze yaprakların incecik doğranıp mutfak robotunda çekilmesiyle elde edilir.

Bu özsu aynı zamanda ince ve kalın bağırsak iltihaplarına da oldukça yardımcıdır. Onunla da kalmaz bağırsak florasını da iyi yönde etkiler. Lahana ayrıca, ergenlik sivilceleri, nezle, romatizmalı ağrılarda da kullanılmaktadır. Eskiden yelkenli gemilerde mürettebatın sağlığını korumak (Özellikle iskorpit hastalığından) için lahana turşuları bulundurulurmuş. Tıbbı Nebevi’de aynı durumdan bahsetmektedir. Buradan şunu anlıyoruz. Sağlığımız için lahana da tüketilmesi gereken gıdalardandır. Ara sıra kendi uyguladığımız yöntemi sizlerle paylaşalım. Akşamları televizyon seyrederken çerezlik yerine üzerine limon sıkılmış lahana yaprakları ve maydanoz yeriz. Hem çerezin verebileceği ağırlıklardan kurtulmuş oluruz hem de lahana-maydanoz ve limonun şifalarından yararlanmış oluruz.

Sinirsel mide ağrılarına karşı önceki makalemde de anlattığım kedi otu kökü tavsiye edilir.

Midenin güçlendirilmesi için Eyir kökü çayı soğuk demlemesi tavsiye edilmektedir. Bunun için orta boy bir su bardağına incecik doğranmış eyir kökü suya eklenir. 8-10 saat bardağın üstü kapalı olarak bekletilip içilir. Su soğuk ise ılıtıla bilinir.

Kekik ağır yemeklerde mideyi rahatlatmaktadır.

Sarımsak buna keza. Mide ve bağırsak güçlendirici, mikropları yok edici etkileri bulunmaktadır. Soğanda mide güçlendirici olarak geçmektedir.

Zencefil birçok yararlarının dışında mide rahatsızlıklarına özelliklede mideyi güçlendirmede de kullanılmaktadır.

Mide rahatsızlıkları ne kadar çok olursa olsun bitkiler ve şifa dünyasında mutlaka bir karşılığı olmaktadır. Yeter ki geç kalmayalım. Yeter ki mideyi rahatsız edecek gıdalardan uzak duralım. Yeter ki doğal olup doğayı okumaya çalışalım.

Yıllar önce bilgiler ve kaynaklar kısıtlıydı. Bitkiler de kısıtlıydı. Birçok şifacının elinde sadece kıraçtan topladığı materyaller vardı. Tarçın, karanfil, zencefil, aktarlardan alınırdı. Kahve dahi kısıtlı ve pahalıydı. Çocuklara içirmemek için, kahve çocukları karartır denirdi. İnsanımız buna da çare bulmuştu. Nohudu kavurur kahve yapardı. (Günümüzde kahve katkısı olarak kullanılmaktadır. Harika bir şekilde kahveye köpük katmaktadır. Tavsiye ederim.) Aktarlardan alınan bu kadim baharatları toz haline getirmek macunlarda ve iksirlerde kullanmakta oldukça zordu.

Osmanlı sarayı bilge insanları bünyesinde barındırır ve tarihi terkiplere imza atardı. (Başka bir makalemde bu formülleri sizlerle paylaşmak isterim.) Anadolu’nun ücra köşelerinde kendilerini yetiştiren şifacıların da kendilerine özgü akılı almaz formülleri vardı. Bu yüzden konusunda uzmanlaşmış ve falanca köyde bulunan bir şifacı devamlı aranırdı. Bazen makalelerimde bunları da sizlerle paylaşıyorum.

Zaman içinde birçok formül kaybolup gitti. Kendimde kulunç ve terma ocağıyım. Bu kalıtımsal mirasımda zaman içinde kaybolmaya yüz tutmuştur.

Özellikle Avrupa’da kullanılan ve zamanımızda bize iğrenç gelen formüllerde vardı. Terkipleri bilimden uzak ve oldukça asparagastı. Günümüzde şifacılık bilimsel temellere oturmuştur veya oturmak üzeredir. Formülleri kitaplardan veya internetten de bula bilirsiniz. Hem sizin için güzel bir etkinlik olur. Şifacılıkta uygulama esastır. Okumak öğrenmeyi getirir o kadar.

Bu hafta sizlerle çeşitli formüller paylaşayım. Bitki tanıtımlarına daha sonra devam edelim.

Anti ülser meyve kokteyli; Ananas, muz, çay üzümü veya yaban mersini, toz tarçın, toz karanfil, toz zencefil. İsteğe bağlı bal. Bu malzemeler doğranıp mikserden çekilir. Tercihe ve içilecek miktara göre yukardaki meyvelerin adedi azalıp çoğaltıla bilir. Mikserden çekilen meyvelerin üzerine hazırladığımız baharatlar katılıp servis yapılır. Bu kokteyl hem tatlıdır hem ikramlıktır hem yaralıdır. Aynı zamanda mide için etkili bir yardımcıdır.

Meyan kökü- zencefil içeceği; Bir önceden zencefil kaynatılıp demlenir. Demlemeden sonra içindeki partiküller süzülüp hazırda bekletilir. Bu hazır demleme ile meyan şerbeti soğuk demlenir. (20-30 dakika) daha sonra şerbetin içindeki meyanlarda alınır. İçilir. Bu terkip hatırı sayılır bir mide koruyucu olarak kayıtlardadır. Bu sayede zencefilin ve meyanın öteki faydalarından da yararlanmış oluruz. Bu tür şerbeti tarçın ve karanfille yapmıştım.

Meyan kökünü yapacağınız her türlü bitki çayına ufak ufak karıştıra bilirsiniz. Meyan kökünü abartılı bir şekilde kullanmak vücuda zarar verir.

Mide yanması; 1-2 tatlı kaşığı elma sirkesi bir su bardağı suya karıştırılıp içilir. Bu kür 2-3 hafta devam eder.

Patatesin taze suyu yarım bardak olarak yemeklerden önce ve sonra içil bilmektedir.

Hepinize sağlık ve sıhhatler dilerim.