MUHANETE MUHTAÇ OLMAMAK YA DA HİNİ HACET

Dr. Faruk GÜÇLÜ

Çocukluğumda sık sık beynime kazına sözcüktür “Allah muhanete muhtaç etmesin” sözcüğü. Dedem Hasan Güçlü, babam ve annemden çok sık duyduğum sözcüktü. Muhanet; TDK sözlüğüne göre eli sıkı, kimseye yardım etmeyen anlamına gelmektedir. Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Narköylü Dr Esen Ağlı’da babasından duyduğu “hini hacet” sözcüğünü sık sık telaffuz ederdi. Yani gerektiğinde, aradığında kendinde bulabileceğin ,başkasından isteme gereksiniminde bulunmayacağın anlamında idi.

1960-1970’li yıllar henüz teknolojinin tam gelişmesi, tarımın ilkel sayılabilecek usullerle yürütüldüğü, ulaşımın oldukça zor olduğu yıllardı. Çoğu il ve ilçe merkezinde doktor bulmak dahi sorun idi. O nedenle köyler kendi yağıyla kavrulmak, kendi gereksinimlerini kendileri karşılamak için alabildiğine bağışıklık kazanmışlardı.

Çocukluğumun geçtiği Kozluca Köyünün ünlü taş ustaları var idi. Hiçbir inşaat ve mimari eğitim almadığı halde çok sağlam binalar yaparlardı. Kozluca Köyünün ünlü taş ustaları, hepsi rahmetli oldular ; Dayım Mustafa Göktaş, Musa Koca, Sadık Soylu ve Sadettin Yiğit belli başlı taş ustaları idi.

Köyde boğaz ağrımasına “boğaz düşmesi” denirdi. Rahmetli Ali Osman Çevik amca iki parmağı boğaza sokar üst damağı yukarı doğru kaldırır ve ağrı geçerdi. O yıllar Acıgöl’de hastanenin ve doktorun bulunmadığı yıllardı.

Ali Osman Çevik

Kahya diye bilinen rahmetli Mehmet Türk, köyün ve çevre köylerin sınıkçısı idi. Ayağı burkan kolu çıkan, bir yeri kırılan ona gelirdi. Siyah üzümü ezer kırık yere sarar ve hastalar çoğunlukla sağlığına kavuşurdu.

Kahya

Kahya amca kimseden bir ücret talep etmeden bu işi severek yapardı.

Hepsi rahmetli oldu, Efe Ali diye bilinen Ali Gök, Askerde sağlıkçı olduğu için “Sıhhıya” diye bilinen kardeşi, rahmetli Şaban’ın Mehmet (Mehmet Solmaz) köyün belli başlık iğne vurucuları idi.

Mehmet Solmaz

Erkek çocukları Ortaköy’e bağlı Kümbet Köyünden gelen sünnetçiler tarafından sünnet edilirdi. Köyün tellaliye işlerini rahmetli İhsan Ünal yapardı.

Köye henüz devletimiz ebe yollayamadığı yıllarda köyümüzün yaşlı kadınları Elif Güçlü, Kerzi Aslan ebelik yaparlardı.

Okuma yazma oranının oldukça düşük düzeyde olduğu yıllarda, köyün senet, dilekçe işlerini yani şimdi çoğu noterlerin yaptığı işleri Mehmet Ali Güçlü yapardı.

Mehmet Ali Güçlü

Marangoz işlerini Yusuf Göktaş, Demirci işlerini rahmetli Şevket Göktaş yapardı. O yıllarda yapılan masa,sandalye dolaplar ve oraklar, at nalları halen kullanılmaktadır.

Şevket Göktaş

O yıllarda dostluk ve dayanışma en yüksek seviye de idi. Para çok nadir kullanılır ,insanlar birbirini severdi. İnsanın hey gidi günler diyesi geliyor.