Türkiye'nin tanınmış manevi büyüklerinden Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi Nevşehir'i ziyaretinde vatandaşlara sohbet etti.

Ülkemizin önde gelen alimlerinden Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Nevşehir Boğazköy Özel Islah Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) bulunan 15 Temmuz Şehitler Camiisinde Nevşehirli vatandaşlarla bir araya geldi. Topbaş Hoca Efendi’nin Nevşehir'e geleceğini öğrenerek il merkezi ve çevre ilçelerden gelen vatandaşlar cami tamamen doldurdu.

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi Nevşehirlilere Hitap Etti...

Kanaat Zengini Olabilmek Gerçek Kulluktur ...

Kur’an-ı Kerim tilaveti başlayan programda Çanakkale Zaferi, İstiklal Savaşı, 15 Temmuz ve Afrin başta olmak üzere bugüne kadar şehit olmuş bütün kahraman askerlerimiz için dua edildi. Daha sonra Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, 15 Temmuz Şehitler Camide toplanan kalabalığa vaaz verdi.

Osman Nuri Topbaş Hoca sohbetinde “Doğuştan sosyal bir varlık olan insanoğlu, hayatı boyunca çevresindeki bütün varlıkların ve hâdiselerin -müsbet veya menfî- tesir bombardımanı altındadır. Fakat -maalesef- günümüzde mânevî bir “fetret devri” yaşanmaktadır. Yani zamanımız, insanları kuşatan şartlar bakımından, onların temayüllerini hakka, hayra ve takvaya yönlendirmek yerine; daha çok şerre, batıla ve nefsaniyete sürüklemektedir. Medya, internet, kötü arkadaşlar, kapitalist ve materyalist sistemlerin egoizmi körükleyen telkinleri ve benzeri nice menfilikler, bilhassa şahsiyet ve karakterinin teşekkül devresinde bulunan gençliği derinden yaralamaktadır.” dedi. Ardından güzel ahlak ve edeb ile kanaat zengini olmanın önemine vurgu yapan Topbaş hocaefendi sohbetinde şu açıklamalarda bulundu;
SONSUZ HAZİNE…

İnsanoğlunun bu dünyada da öbür dünyada da en büyük ve sonsuz hazinesi, sahip olduğu güzel ahlâk ve edebidir. Onun, yani insanın bütün değer ve kıymeti de ancak bu ulvî ve şerefli hazinesinin kıymet ve değeri kadardır. 

Allâh’ım! Gönüllerimizi Peygamber Efendimiz’in güzel ahlâkı ve edebi ile ziynetlendir. Dünyada ve âhirette yüzümüzü ağartacak ahlâkî davranış ve güzel amellere muvaffak eyle! Âmîn!..

Kanaat Zengini Olabilmek Gerçek Kulluktur

Cömertliğin zirvesi îsardır. Yani kendi de muhtaç olduğu hâlde, âdeta canından koparıp bir başkasına verebilmek, onu kendi nefsine tercih edebilmektir. İnsana kendi açlığını unutturup başkasını doyurmayı düşündüren, kardeşinin saadetiyle mesʼûd eden bu husûsiyet, elbette çok güçlü bir şefkat ve merhamettir. Merhamet, kalpteki îmânın meyvesidir. Merhamet, sende olanı, ondan mahrum olanla paylaşmandır…

Kötülükler, nefs-i emmâreden neş’et eder. İnsanın iç âlemini kirleten hırs, şehvet, haset, bencillik, garez, cimrilik ve kibir gibi hastalıklar; kötü davranışlara, dikenli sözlere, çirkinliklere ve fahşâya sevk eder. İç dünya temizlendikçe, takvâya sarıldıkça ve ilâhî kameraların altında olunduğunun idrâki kalpte yerleştikçe; duygular berraklaşır, dikenlerin yerine güller açar, merhamet, af, sabır, hilm ve ihsan gibi cemâlî sıfatlar tecellî etmeye başlar.

Yâ Rabbî! Bizleri nefsânî arzuların girdabına kapılmaktan muhafaza eyle, gönlümüzdeki hissiyâtı rızân ile te’lif eyle!..

O muhteşem Muhammedî ahlâktan, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in rûhânî dokusundan hisseler alabilmeyi cümlemize nasîb eyle!..

Âmîn!..

"Kurtuluşumuzun reçetesi Hakk’a güzel bir kul, topluma örnek bir müslüman olmak"

Topbaş hocaefendi, sohbetini Müslüman bir anne babanın evladına olan görevleri konularıyla sürdürdü...

Bir Anne-baba için ilk tavsiye, merhamettir. Anne-babaya; “Senin merhametin ne kadar?” denilecek. Bak, burada evlâdın ölse ne kadar üzülürsün! Yarın ise öbür tarafta evlâdınla beraber olmak istiyorsan, evvelâ kendin istikâmet üzere olacaksın, sonra da evlâdının İslâm kültür ve ahlâkıyla yetişmesi için gayret göstereceksin.

***

Bir anne-baba, çocuğu ateşli bir hastalığa tutulsa, sabaha kadar uyumaz, uyuyamaz. Doktor doktor gezer. Fakat maalesef bugün bir mâneviyat fukarâlığı başladı. Çocuklarının dünyevî istikbâlini ebedî istikbâlinden daha önemli görme gafleti, dindar dediğimiz âilelere bile sirâyet etti. Görüyoruz; üniversite imtihanlarında anne-baba gidiyor, saatlerce kapıda heyecanla bekliyor. Çocuğum kadar heyecanlıyım, diyor. Peki, bu çocuğa sen mâneviyatı için ne veriyorsun?

***

Bugün Allah yolunda yapılan hizmetler çok mühim. Meselâ bir pınarın başında bulunsanız, gelen gidene su ikram etseniz, bu çok güzel bir şey. Fakat o bir bardak suyu, çölde susuzluktan kıvranan ve ölümle burun burana gelen bir insana taşısanız, bir can kurtarırsınız orada.

Yangından bir insan kurtarırsınız.  Bugün bir mü’minin vazifesi de, uhrevî yangınlardan insan kurtarmaktır! Ve onu kurtarmaya da mecburdur. Hattâ mahkûmdur kurtarmaya! Zira mü’min, kendi kurtuluşunun, başkalarının da kurtuluşuna hizmet etmekten geçtiğini bilen, diğergâm insandır."

Türkiye'nin tanınmış manevi büyüklerinden Osman Nuri Topbaş Hocaefendi tarafından düzenlenen sohbete katılan dinleyiciler zamanın nasıl geçtiğini anlayamazken bütün Ümmetin mazlumları için yapılan dualara hep birlikte amin diyerek eller semaya açıldı.

Hocaefendi'nin sohbetine dahil olan vatandaşlar, "Nevşehir'egelerek bizleri sevindiren kıymetli Osman Nuri Topbaş hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Kendileri sohbetleri ile gönüllerimiz feth etmiş, Nevşehir'imize önemli bir vaktini ayırmıştır. Allah kendilerinden razı olsun. Sağolsun bizleri kırmayarak birçok etkinliğimize şeref verdiler. Rabbim tekrar görüşmeyi nasip etsin. Kendisi sayesinde güzel insanlarla güzel sohbetler etme fırsatımız da oldu" ifadelerini kullandı.


Topbaş hocaefendi, sohbetin ardından Kayseri'ye hareket etti. 

OSMAN NURİ TOPBAŞ KİMDİR?

1942 yılında İstanbul Erenköy'de doğdu. Babası Mûsâ Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım'dır. İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa İlkokulu'nda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur'ân eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam-Hatip Okulu'na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı'nın ulu çınarlarının bakıyyeleri sayılan M. Celâleddin Ökten, Mâhir İZ gibi üstadların, Nureddin TOPÇU gibi Batı'da eğitim almış mütefekkirlerin hocalık yaptığı önemli bir kurumdu. Amcası ve akrânıÂbidin Topbaş ile bu okulu 1960 yılında tamamladı. İmam-Hatipli yıllarda söz konusu yaşlı hocalardan başka M. Zekâi Konrapa, Yaman Dede (Abdülkadir Keçeoğlu), Ahmet Davutoğlu, Mahmud Bayram, Ali Rızâ Sağman hocalardan ders aldı. İmam-Hatip yıllarında Üstad Necip Fâzıl'ı tanıdı. O'nun yakın çevresinde bulundu, sohbetlerinin müdâvimi, Büyük Doğu dergisinin takipçisi, eserlerinin okuyucusu ve de fikirlerinin maddî ve mânevî destekçisi oldu. İmam-Hatip Lisesi'ni tamamladıktan sonra bir süre ticaret ve sanayi ile meşgul oldu. 1962 yılında askerliğini amcasıyla birlikte Siirt-Tillo'da yedek subay öğretmen olarak yaptı. Görevi sırasında gönlüne öğretmenlik sevdâsı düştü ve insanları eğitmekten ve gençlerle meşgul olmaktan haz alır oldu. Askerlik dönüşü tekrar kendini sanayi ve ticaretin içinde buldu. Ancak o, ilim ve hayır hizmetlerinden hiç kopmadı. İlim Yayma Cemiyeti'nde faal olarak çalıştı. Kendi işyeri âdeta bir hayır kurumu ve vakıf gibiydi; talebelere burs verir, fukaraya yardımcı ve destek olurdu. Âilenin hayır hizmetleri âdeta onun uhdesindeydi. Yazıhânesindeîfâ ettiği bu hizmetleri Hüdâyî Vakfı'nın kuruluşundan sonra bu vakfa taşıdı. Kuruluşuna öncülük ettiği vakfın hizmet ufkunu önce ülkelere sonra kıtalara açtı. Türkî Cumhuriyetler başta olmak üzere bütün kardeş millet ve topluluklardan gelen gençlere maddî ve mânevî destekte bulunarak yetişmelerinde yardımcı oldu. Tarih, edebiyat ve şiire merakı sebebiyle 1990'lı yıllardan sonra yazı hayatına başladı.