Selçuklu ve Osmanlı sivil mimari yapıtlarında önemli yeri olan hanlar tasarımlarına uygun olarak ticari amaçlı kervanların, seyahat halinde yolcuların, geceyi rahat ve emniyet içerisinde geçirebilmeleri için inşa edilmiş aynı zamanda hem misafirhane, hem de pazar olan, harp zamanlarında da erzak ve mühimmat ambarı olarak hizmet veren önemli abidevi yapılardır. Hanların ticaret yolları üzerinde, araları ticaret kervanın bir günde alacağı mesafede inşa edilenlerine de Kervansaray denir. Dış görünüşleriyle bir kaleyi andıran hanların, içine girildiğinde bir ticaret kervanının her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecek sosyal tesisle karşılaşılmaktadır. Burada değişik yöre insanları birbirleri ile sosyal temasları neticesinde kendi kültürlerini diğerlerine bilinçli veya tabii olarak aktarırlardı. Gaziantep ili günümüzde olduğu gibi eskiden de ekonomi ve ticaret şehri idi.

Günümüze kadar ulaşabilen hanlar ilimizin nasıl bir ticaret merkezi ve ticaret kafilelerinin uğradığı bir kent olduğunu göstermektedir. Hanlar iki kısımdır; Menzil adı verilen yapılar, ulaşım yolları üzerinde inşa edilenlerdir. Birde şehir hanları vardır. Şehir hanları tamamen ticari amaçla kullanılmaktadır. Hanın bir bölümünde genelde üst katta gelen misafirlerin (tüccarların) konaklamaları için odalar bulunur, diğer bölümünde ise ambarlar ve geniş avlular yer alırdı, genelde giriş katta olan ahırlar ise bu malları taşıyan katırcı kervanlarının hayvanları ile dolup taşardı. Gaziantep’te vaktiyle 31 Han vardı. Bunlardan bir kısmı yıkılarak yok olmuş, bir kısmı ise mimari yönden değişikliğe uğrayarak varlıklarını devam ettirmektedir. XIV. ve XV. yüzyıllarda yapılıp günümüzde eski fonksiyonlarını kısmen veya tamamen sürdüren, hanlar şunlardır. Şıra Hanı, Tuz Hanı, Paşa Hanı (Lala Mustafa Paşa Hanı) Mecidiye Hanı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, Belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni Yüzükçü Hanı, Tütün Hanı, Hacı Ömer Hanı, Büdeyri Hanı, Millet Hanı ve Yeni Han’dır.

1-Nevşehir Kapadokyada bulunan kervansaraylar...

Kapadokya İpek Yolu’nun üzerindeydi. Ticaret yolu olan bu yolda konaklama kervansaraylar ile sağlanıyordu. Bölgede iki önemli kervansaray var ve her ikisi de ziyarete açık. Saruhan, Nevşehir'in Avanos ilçesine 5 kilometre kuzeyinde, 1217 yılında Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat tarafından inşa ettirilmiş. Ağzıkarahan ise, Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde, 1231’de Selçuklular tarafından inşa edilmiş.

Sarıhan (Saruhan) kervansarayı, doğu-batı bağlantısını sağlayan Aksaray-Kayseri güzergahının Nevşehir sınırları içinde kalır. Avanos ilçesinin 5 km güneydoğusunda, Ürgüp'ün ise 6 km kuzeyinde, Damsa vadisinde yer alır. II. İzzettin Keykavus zamanında - belki de onun tarafından - 1249 yılında yaptırılan Sarıhan 2000 m²'lik bir alanı kaplamaktadır.

Sarıhan'da yapı malzemesi olarak sarı, pembe ve devetüyü renginde, oldukça düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Gerek anıtsal portalin, gerekse iç portalin kapı kemerlerinde iki renkli taşlar kullanılmış, böylece dekoratif bir görünüm sağlanmıştır. Üst kısımları yer yer yıkılan han, 1991 yılında restorasyonu tamamlanarak orijinal haline getirilmiştir. Selçuklu sultanları, sultanhanların en son örneklerinden olan Sarıhan'dan sonra han yaptırmamışlardır.

Ağzıkarahan ;Aksaray-Nevşehir karayolu üzerinde, Aksaray'a 17 kilometre uzaklıkta olup, Anadolu'daki en önemli hanlardan birisidir. 

2-Nevşehir Hanları...

Nevşehir’de bir zamanlar olup şimdi yerleri de unutulan hanlardan bahsedelim. Sonrasında da bu hanların yapıları, fonksiyonları üzerinde duralım.İl genelinde toplamda 7 nin üzerinde hanların bulunduğu belirtildi.

Pamukçu Hanı varmış. Bu günkü Fişekçi sokağın köşesi olarak geçmektedir.

Günümüzde Görgünler Pasajıda eksiden han olarak kullanılıyormuş.

Ali beyin Hanını birçok insanımız anımsar. Yeri Meterist ti. Günümüzde etrafları dükkân ve ortası araba garajı olarak kullanılmaktadır.

Kavaklı Han Aşağı Beddik Camisinin alt tarafları olarak geçmektedir.

Bugünkü İş Bankasının olduğu yerde hanmış. İnşaatı sırasında temel kazılarında handan kalan kalıntılar görülmekteydi. Bu hanın mermer sütunları ve üç katlı olduğu kayıtlarımdadır. Güzel bir han olduğu söylenir. Bu han “Burunsuzun Hanı “ olarak anılırmış.

Ada mahallesindeki Hocanın Hanı (Bekir Efendi Camisinden, Belediye Caddesine çıkan yol)

Han altının altında, Eski hastane karşısında ki han.

Beylik Hanı Kurşunlu Camii altında

Göreme Oteli civarında Yusuf Beyin hanı varmış.

Vakıflar bankasının olduğu yerde “Ağaç aynalı Zühtü Ağanın hanı” Genellikle otobüsler buraya konurmuş.

Hilmi Atay’ın olduğu yerde eskiden hanmış. (Ada Mahallenin yukarı sağ tarafı)

İsmini bulabildiğimiz hanlar bunlardır. Yer itibarıyla göz önünde bulunduracaksak karşımıza Türk mekânları çıkmaktadır. Yöresel tarihimizde ne Rumların, nede Ermenilerin hanlarının olmadığı görülmektedir.

Motorlu araçlar çıkmazdan önce yöremiz insanları at arabaları ile nakliye yapmaktaydı. Transit geçen at arabaları veya yöremizde ticaret yapan kimselerin at arabalarının barındığı mekânlar hanlar olarak geçmektedir. Hanlar aynı zamanda deve kervanlarına da barınma sağlamışlardır.  Barınma sağlamanın yanı sıra çeşitli lojistik destek sağlamaları Nevşehir’de çeşitli iş kollarının da hayat bulmasına vesile olmaktaymış. Saraçlık, nalbantlık, Keçecilik gibi sanatları saya biliriz.

Yöremizde ticaret nakliye ile sınırlı kalmamıştı.  Üretilen birçok üründe ticaret malzemesiydi. Hayvancılık vardı. Bu yüzden celepte gelişmiş, dericilik, yün üretimi, halı kilim gibi ürünlerin yanında; Buğday, arpa gibi hububat ürünleri de ticaret ürünleri arasında yerini almıştı. Borus Çayının üzerinde bulunan su değirmenleri un ticaretini de geliştirmişti. Yöremizde taş çeşitliliği değirmen taşı imalatını gündeme getrmiş bunlarda imal edilip şehir dışlarına satılmıştı. Yapılmış bir değirmen taşının Afyon Kara Hisar’a dört atlı arabayla götürüldüğünü duymuştum.

Bu arada Nevşehirli pirinci at arabalarıyla Samsun’dan getirmeleri, Mersinden turunç ve portakalı getirmelerini dinlemiştim. Ticaretin canlılığı Nevşehir’i tüm Anadolu’da çok önemli bir mevkie taşımıştı. Avrupalı bir seyyah bu konu üzerinde hatıraları bulunmaktadır.

Kervanlar büyük yükleri uzaklara götürürmüş. Celep hayvan ticareti demektir. Çerçi ise gündelik kullanım eşyaları ve yiyecekleri satanlara denirmiş. Nevşehir çerçilik açısından da ticaretin zirvesinde olan memleketlerden biridir. Zira bu ticareti yapan 300 esnaf olduğu söylenmektedir.

İğne, iplik, şeker, leblebi, bardak, sürahi vs. gibi malzemeleri Eşme Kaya’ya kadar götürürlermiş, Eşme Kaya, Konya’nın, Sultan Hanı civarıdır. Sattıkları malzemeleri para ile alamazlarsa; Tiftik, yün yapağı, hurda bakır, buğday gibi malzemelerle takas yaparlarmış. Bu tür ticaretin daha işlevsel olduğuna inanıyorum. Zira o devirlerde az bulunan paranın yerine kendi ürünü olan ve fazla bulunan başka bir ürünle değiştirmesi yapabileceği kısıtlı ticaretin önünü açmaktadır.

Genellikle maddi açıdan az gelirli olan çerçiler yılın 12 ayı çalışırlarmış. Soğuklar, sıcaklar, eşkıyalar, vahşi hayvan saldırıları, değişik ufuklar, başka yerler, değişik insanlar tanımış,  genellikle güngörmüş kişilerdi.

Tüm bu ticaretle uğraşanlar, yolcular, garibanlar hanlarda kalırdı. Hanlar, bir nevi kimsesiz insanların kimi ve mekânlarıydı. Bu düzen yüzlerce hatta binlerce yıldan beridir böyle sürmüş gitmişti. Edebiyatımızda bile hanların ayrı bir yeri vardı. Bizler ve büyüklerimiz medeniyetin bir fay kırığına denk geldik. Motorlu araçların çıkmasıyla gidilecek yerlere daha çabuk gittik. Yüklerimizi daha büyük kütlelerle daha kolay taşıdık. Günümüzde hanların fonksiyonu kalmamıştır.

Bir zamanlar memleketin ve sahiplerinin zenginlik unsurlarıydı. Bir insanı överken;            ” Hanları, hamamları vardı.” Derlerdi.  Bu günkü insanlar artık başka şeylerle övünmek zorundadır.

Günümüzde alış veriş merkezlerine halkın alakasının daha fazla olması, bunun yanında çarşılara ilginin azalması hususunu da düşünmemiz gerekmektedir. Tarihimize bakacak olursak, AVM’lerin kültürümüzde olduğunu görürüz. Bunu örneklerle izah edelim; Ayakkabıcılar çarşısı, Kapalı çarşılar, bakırcılar çarşısı v.s. uzar gider. Burada insanımız mal alımlarında mukayese edebilme kolaylığı bulunmaktadır. Bu özel çarşılarda dinlenme yerleri, vakit geçirme yerleri de bulunmaktadır. Gazi Antep’te Bakırcılar Çarşısının canlılığı ve özelliği hâlâ devam etmektedir.

Aynı durumu Nevşehir’e özdeşleştirip duruma bir göz atalım. Yollar dar, bununla yetinilmeyip kaldırım kenarlarına araçlar park etmiştir. Dükkânlar malzemelerinin belli bir kısmını dükkân önünde sergilemektedir. Bu sayede insanlar kaldırımlardan tek sıra geçmek zorundadır. Bu şartlar içinde dâhi dükkân önüne iskemle koyup oturan kimseleri gayet sıklıkla görüyoruz. Çarşılarımızda; Ayakkabıcılar, kuru yemişçiler, manifaturacılar gibi bir yere toplanıp halka seçenekleler sunmada yok, çarşı peyzajı da yok, yorulan halkın oturup dinleneceği bir yer de bulunmamaktadır. Her caddede her çeşit esnafı bulunmaktadır. Zaten internetin satış reyonları geliştiği günümüzde halkımız genel olarak fiyatları bilmektedir. Sözün kısası çarşının albenisi olması lazımdır. Alış veriş merkezlerinde bu var ki halk buraları tercih ediyor. En azından gezmeye gidiyor.

Bu açıdan yine Nevşehir’in tarihine bir bakalım. Sarraflar çarşısı, manifaturacılar çarşısı, ayakkabıcılar çarşısı mevcuttu. Bunlardan ayrı Nevşehir’in bir kapalı çarşısı bile vardı. Pırtı pazarı, peynir pazarı, buğday pazarı ve sebze pazarı aynı mekânlardaydı. Köylerden, kasabalardan gelen insanlarımız satacağını satar alacağını yine aynı mekânlardan alırdı. İşin ilginç tarafı Nevşehir pazarı tüm Anadolu’da isim yapmış bir Pazar yeriydi.

Şehrimizin çarşısı küçük olmasına rağmen peyzaja o zamanki şartlar içinde önem verilmiş çarşı ağaçların ve üzüm asmalarının içinde çok güzel bir görüntü verdiği söylenmektedir. Bu yöresel peyzaj mahalle aralarında daha da güzel görünmekteydi. Peyzaj kelimesi o zamanlar kullanılmasa da, temizlik ve güzellik Nevşehir’e hâkimdi.

Bu konuda bazı geleneklerimizi hatırlatmak isterim.

Evin beyi sabah camisine gittiği zaman, evin hanımı kapının önünü süpürmesi geleneğimizdi.

Mal alım satımlarında söz en güçlü senetti.

Esnaflarımız özellikle bazı çarşılar sabah namazından sonra dualarla açılırmış.

Bağ ve bahçe satımlarında en çok parayı verene değil de, bağı harap etmeyecek, bakacak kimseler tercih edilirmiş.

Kıtlık günlerinde olan evlerden olmayan evlere erzaklar gidermiş.

Hitap şekilleriyle de insanlar onurlandırılırmış. Ağa, aba, efendi, Gücca (Küçük ağa) gibi hitap şekillerine çocukluğumda da şahit olmuştum.

Hiçbir şeyin değişmediğine inanıyorum. Birlik, samimiyet, şeffaflık Nevşehir’i ve tüm insanlarımızı daha ileri medeniyetlere götüreceğine eminim. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Okuyucularımıza Sayın Nihal ATSIZ’ın kaleme aldığı “İbn-ü Batuta’nın seyahat namesini okumanızı tavsiye ederim. En iyi günler sevgili Milletimin olsun.

Nevşehir Vilayet olduğu vakit. Halk evinin önünde konuşmalar. Belediye Başkanlarımızdan Ahmet Kemal Dedeoğlu. Dedeoğlu arşivi

Eski Nevşehir’de bir çalışma anı. Dedeoğlu arşivi

Çarşıda kemerli bir inşaat çalışması. Dedeoğlu arşivi

Eskiden kullanılan petrol istasyonu. Eski sanayi mevkii. Petrol varillerden emme basma pompası vasıtasıyla araç depolarına aktarılırmış. Dedeoğlu arşivi.

Nevşehir’in vilayet olması için uğraşan heyetlerden örnekler. Dedeoğlu arşivi

Nevşehir’de askere gidenler ve aileleri. 09.10.1944 Dedeoğlu arşivi.

Celal Bayar Nevşehir ziyareti. Dedeoğlu Arşivi.

Enteresan bir fotoğraf. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından önce çekilmiştir. Çıkartmanın tarihi 20 Temmuz olması güzel bir tesadüf olmuştur. Dedeoğlu Arşivi.

Eski Hükümet Caddesinden bir görünüş. Dedeoğlu Arşivi.

İş Bankasında bir tören (Büyük ihtimalle açılış töreni) Dedeoğlu arşivi.

İnsanlarımız...

FİB Haber/Bahadır Dedeoğlu arşivi.