KUR'AN-I KERİM'de adı geçen EBABİL kuşu, Nevşehir merkez Güzelyurt Mahallesi, Ürgüp Caddesi yolu üzerindeki POLİSEVİ'nin balkonunda bulundu. Polis evi çalışanları tarafından bulunan Kuşun cinsinin Ebabil olduğu anlaşılınca ise inanmakta güçlük çekti. Ebabil kuşunu görenlerin bir yıl boyunca sıkıntı yaşamayacağı söylentisini bilenler kuşun yanına gelerek, ona dokunarak incelediler.

Dünyanın en nadir kuşlarından biri olan, kendine has özellikleri ile halen esrarını koruyan Ebabil kuşu Nevşehir'de merak uyandırdı. 

Nevşehir'de bulunan ve Neredeyse tüm ömrünü uçarak geçiren kuşun dünyanın en esrarengiz kuşlarından Ebabil kuşu olduğunu öğrenen Nevşehirli vatandaşlar duruma inanmakta güçlük çekti.

Nevşehir Polis Evi çalışanları," Balkonda bulduğumuz ve Yaptığımız incelemede ebabil kuşu olduğunu tespit ettiğimiz türü koruma altına alarak yetkililere teslim ettik" dedi.

 Üzerinde herhangi bir yara izine rastlanmayan EBABİL kuşu, detaylı incelemeler için Nevşehir Orman ve Su İşleri İl Şube Müdürlüğü'ne teslim edildi.

KUR'AN'DA ADI GEÇİYOR 
Ebabil kuşu Kur'an-ı Kerim’de adından söz edilen ender kuşlardan bir tanesi. 570 yılında Yemen Valisi Ebrehe, Kabe’yi yıkmak için fil ordusu ile Kabe’ye hareket eder. Kabe’nin girişinde Ebabil kuşlarından oluşan sürü gagaları ile taşıdıkları taşları fil sürüsünün üzerine bırakır. Ebrehe’nin fil ordusu atılan taşlarla yenik düşer. Fil suresinde de bu olay anlatılmaktadır.

TÜM ÖMRÜNÜ UÇARAK GEÇİRİYOR 
Ebabil kuşları diğer kuşlardan farklı olarak tüm ömürlerini uçarak geçiriyor. Sadece üremek için yere konuyorlar ve bir daha havalanmıyorlar. Kendilerine has kanat yapısı uçarken aynı zamanda uyumalarını sağlıyor. Tam canlı türlerinden kaçtıkları için nadir görülürler. Halk arasında Ebabil kuşu görenlerin o yıl hiçbir sıkıntı yaşamayacaklarına inanılıyor.

Ebabil Kuşlarının hikayesi
Habeşistan Krallığı'nın Yemen valisi olan Ebrehe, milâdî 570 yıllarında San'a şehrinde, 'Kulleys' adı verilen muhteşem bir kilise yaptırmıştı. Maksadı, Kâbe ziyaretine rağbet gösteren Arapların ziyaretlerini oraya çevirmekti. Bu duruma tepki gösteren bir adam da, gecenin birinde Kulleys'e girip içine pislemişti. Bu hakarete çok öfkelenen ve koyu bir hıristiyan olan Ebrehe, gidip Kâbe'yi yıkmaya karar verdi. Topladığı onbinlerce asker (altmış bin olduğu söylenir), Mahmud adlı büyük bir fil ve daha başka fillerle Mekke'ye doğru yola çıktı. Önüne çıkan bazı kuvvetleri de mağlup ederek ilerledi. Taif şehrine gelince askerlerin bir kısmını Mekke'ye gönderdi. Onlar da Peygamber s.a.v.'in dedesi ve Kureyş'in reisi Abdülmuttalib'in ikiyüzü aşkın devesiyle ahalinin hayvanlarını sürüp götürdüler. Bu olayın peşinden Abdülmuttalib, gidip Ebrehe'yle görüştü, develerinin geri verilmesini istedi. Ebrehe dedi ki: - Benden develerin istiyorsun da, Kâbe'den hiç söz etmiyorsun. Halbuki ben onu yıkmaya geldim. - Ben develerin sahibiyim. Kâbenin de onu koruyacak sahibi vardır! Bu görüşme sonunda develer geri verildi. Mekke halkı bu güçlü orduyla savaşamayacağı için, anlaşma gereği dağlara çekilip neticeyi beklemeye başladı. Ebrehe ordusu büyük fili önden sürerek Mekke sınırına dayandı. Kâbe'yi halatla bağlayıp fillerle çekerek yıkmak istiyorlardı. Bu sırada Ebrehe'nin yol kılavuzlarından Nüfeyl b. Habib, koca filin kulağından tutarak şöyle bir şey söyledi, sonra da koşarak dağa çıktı: - Ey Mahmud çök! Sakın ileri gitme, sağ salim geriye dön! Mekke'ye girişte büyük fil direndi, zorlanınca yere yattı. Onu bir türlü Kâbe cihetine yürütemediler. O anda sürü halinde ebabil kuşları ortaya çıktı. Her birinin ağzında ve ayaklarında nohut gibi birer taş vardı. Bu taşları ordu üzerine mermi gibi boşalttılar. Kime rastlarsa delip geçiyordu. Askerlerin çoğu öldü; 'Fil Ordusu' dağılarak Yemen'e döndü. Ebrehe de dönüşte öldü. Kâbe ise olduğu gibi kaldı. Kur'an'da Fil Suresi bu olayı anlatır.