NİMET MİNNET KÜLFET
"Nimet, Minnet, Külfet" kavramları üzerine düşünülmeye, duygusal ve toplumsal bağlarımızı güçlü tutmaya yarayacak Ahlaki değerlerimizdir. Yaşam, önümüze serilmiş somut gerçeklerle akıp gidiyor. Bu üçlü; Bolluk, bereket, sağlık, sıhat… diğeri borç, ödev, görev… ötekisi ise yük, zahmet, zorluk… temsil ederler. Bu kavramlar arasındaki ahengi kurabiliyor muyuz, dejenere etmeden hayatımızı sürdürüyor muyuz?
Sahip Olduklarımızın Farkında Mıyız! bolluk, sağlık, aş, iş, su, hava, eş, evlat en mutlu anımızın verdiği huzur, sevdiklerimizin varlığı, soluk alıp verebilmek, düşünebilme lütfunun bilincinde olmak. Hak olarak görmeye başladığımız o anların bir nimet olduğunun farkındalığımızı gerçeğini unutmadan, çağın handikabına kapılamayarak, sıradanlaştırmadan nimeti olgunlaştırmak. Körleşmek, duymamak, görmemek, hissetmemek nimetin ve nefsimizin bir düşmanıdır.
Yük olarak görmeyip, nimetin bize verdiği hazın sonucunda duyduğumuz hislerimiz. Zaafımızın olmadığı, borç, mecburiyet, zahmete olarak görüp büyüklük taslamamak, böbürlenmemek. "Minnet etmek" deyimi, nedense olumsuz anlaşılır. Gerçekte minnet, bir zayıflık değil, bir olgunluk, pişmenin sonucudur. Şair Abdurrahim Karakoç şöyle diyor:
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.
Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.
Bitkinin toprağa, dalın ağaca duyduğu minnet doğal olanı. Yani başkasına karşı duyulan minnet bizleri küçültmez; bizi insan kılar. İçimizi aydınlatan nur gibi minneti görmek, yük taşımak gibi sırtımızı incitmez, hayatımıza anlam katar.
Külfet, sorumluluklar, yükümlülükler, zorluklar... Bu olguları olumsuz anlamıyla düşünmek büyük hatamız. Bizi büyüten, güçlendiren, karakterimizi oluşturan, insani değerlerimizin unsurdur. Birilerine yardımcı olmak, sorumluluk üstlenmek, işini yapmaya gücü kudreti taka atı olmayana el uzatmak... külfet dediğimiz kavramı değerli kılar. Külfeti sorun olarak görmek ondan kaçınmak, yük olarak görmek adaletsizliğimiz ve sevgisizliğimiz el ele olamayışımız, birlikte olmamızın sonucudur. Nimeti külfetsiz olarak aramamız, bencillikten kaynaklanır, yalnızlaştığımızın farkın da varamayız.
Mesele dengeyi kurabilmekte, nimeti kendimizden sayıp, minnetsiz bir hayat düşünerek külfetinden kaçınmak kıymet bilmemek sonucuna götürür. Zahmet ve zorluğu göze almazsak, nimet ve minnet duygusuna ulaşamayız. Değerlerimizin uğrunda katlandığımız külfetin bizlere nimet ve minnetin katlanarak döndüğünü görürüz. Buda hayatımızı oluşturur.
Bir siyasi lider şöyle demişti;
Bir değer uğruna ölmeyen beden
Gömülür toprağa, bir ceset olur.
Yapılması gereken, nimetleri, minneti ve külfeti anlamak, tanımak. Nimetleri hakkımız olarak değil, lütuf olarak görüp, minnetti güç, kudret, bağlılık olarak idrak edip, külfeti zayıflık, zahmet olarak görmeyip, bizleri insan kılan, fıtratımızın farkına varmak olgunluğumuzdandır.
Yazımı sonlandırırken dimağımdan gelen hislerimi buraya aktarayım. Su toprakla buluşur, kuru tohumlar filizlenir nebata dönüşür. Su topraktan minnet beklemez, toprak tohumdan minnet beklemez. Kuru tohum onca zorluklardan sonra bizlere nimet olarak döner. Tohum onca güçlük ve zorluklara karşı bizlere sunduğu nimeti, külfet görmez.
İhsan BİÇKİN
23.10.2025