Osmanlı’da esnaflık anlayışı ve verilen cezalar
 
 Ecdat yadigarı Osmanlıdan günümüze gelen değerler kültürümüz inancımıza göre adalet duygusuyla birer motif gibi işlenmiştir.Günümüzde esnaflık ve Osmanlıda Esnaflık anlayışını siz değerli FİB Haber okurlarıyle paylaşmak istedim.Umarım bir şeyler çıkartırız…
Osmanlı esnafı, işlediği suçlardan dolayı, çeşitli müeyyidelere tabi tutulmuştur. Osmanlı hukukunda, esnafı ilgilendiren cezaları çeşit­li bölümlere ayırmak mümkündür. Buna göre, bedenî cezalar başlı­ğı altında idam, uzvun kesilmesi ve dayağı; malî cezalar başlığı altında para cezalarını;  manevî cezalar başlığı altında ise, suçlunun tekdir edilmesi, azarlanması ya da nasihat yoluyla ikaz edilmesini  sayabiliriz. Bu yazımızda yukarıda anılan suçlar ve bu suçlara verilen cezalardan bir kaçına değineceğiz.
 
1-Belirlenen Nizama Uymayan Esnafa Önce Uyarı Cezası Verilirdi
 
Esnafın işlediği suçlarda en sık uygulanan ceza, uyarıydı. Ceza konusunda, ikaz etmek, bir daha yapmamasını tavsiye etmek, kamu otoritesinin en çok başvurduğu yoldu. Genellikle ilk ihlâlde suçlu­lar ikaz edilmekteydiler. Ancak cezalar, suçun tekrarı halinde daha ağır olurdu. Uyarı cezasının, bütün esnaf suçlarında ilk anda yapılan bir uy­gulama olduğu anlaşılmaktadır.


 
2-Hileli Mal Üreten Esnaf Çarşı ve Pazarda Teşhir Edilirdi
 
Osmanlı esnafının muhatap olduğu cezalardan biri de, rencide edilecek şekilde çarşı pazarda dolaştırılmasıydı. Hileli mal üreten esnafın malının teşhir veya tahrip edilmesinin yanı sıra, kendisinin de, kafasına tahta külah koyularak eşek üzerinde dolaştırılmasındaki maksat, esnafı pişman olmaya sevk edip caydırmaktı. Mesela ekme­ğin fiyatını  belirlenen fiyata aykırı bir şekilde düşüren ve bu yol­la, haksız kazanç elde eden fırıncının aldığı cezalardan biri de buy­du.
 
3-Çevreye ve Halka Zarar Veren İş Yerleri Kapatılırdı
 
Çevreye ve halka rahatsızlık veren işyerlerinin de kapatma ce­zasına tabi tutuldukları ile ilgili yaygın örnekler arasında, bozahaneler gelmekteydi. Bu kapsamda, bazı bozahaneler, içki sattıkları için ve buralara uygunsuz kişilerin girmesi dolayısıyla, fitne yuvası haline geldiklerine hükmedilerek kapatılmışlardı. Yine, cami yakınlarında faaliyet gösteren bozahanenin müdavimle­ri, fazla gürültü yaparak cami cemaatini rahatsız ettiklerinden, söz konusu bozahanenin kapatılması için fetva verilmişti.
 
4-Kötü Söz Söyleyen Esnaf Meslekten Çıkarılırdı
 
Kadı tarafından esnafa, bazı durumlarda meslekten çıkarma ce­zasının verildiği olmuştur. Meslekten ihraç edilmeyi gerektiren suç­lar arasında, iş yapmamak, esnafın ödemesi gereken vergilere işti­rak etmemek, fitneye sebebiyet vermek, sahtekârlık yapmak, ahlak­sızca davranışlar sergilemek ve diğer esnafa kötü sözler söylemek gibi durumlar yer almaktaydı.
 

5-Kaçakçılık Yapan Esnafın Malına El Konurdu
 
Özellikle İstanbul'a getirilmesi gereken zahirenin daha çok para kazanmak maksadıyla, dışarıya götürülerek yabancı tüccarlara fazla fiyata satılması, önemli bir suç olmanın ya­nında, sıkça görülen bir yolsuzluktu. Böyle zamanlarda zahireyi sa­tan esnaftan, parası geri alınarak yabancı tüccarlara iade edildikten sonra, zahireye de devlet tarafından el konulurdu. Yine gemileriyle İstanbul'a zahire getirmekle görevli tüccarın mala yabancı maddeler katmasından dolayı, gemileri Tersane-i Âmirede bağlanırdı. Geçi­ci olduğu anlaşılan bu ve benzeri cezalarla, zahire kaçakçılığına ve hileli mal satma işine bulaşan esnafın caydırılmasına çalışılırdı.
 
6-Fırının Önünde Asılan Fırıncılar
 
Osmanlı İmparatorluğu'nda en fazla kontrolü yapılan ürün ekmek ve et idi. Eğer ekmek kanunnamede belirtilen gramajın altındaysa fırıncının kafasına suçlu olduğunu belirten tahta bir külah geçirilir veya para cezası verilirdi. Gramajda meydana gelen yüzde 5 oranındaki sapmalar beşerî bir yanılma olarak görülüp ekmekçi esnafına herhangi bir ceza uygulanmaz ancak sapmalar bu oranı aştığı zaman ekmekçiler ikaz edilirdi. Eğer devletin belirlediği gramaja aykırı tutumlar tekrar ederse ceza uygulanmaya başlanırdı.
 
Ekmek sıkıntısına veya ekmekteki yolsuzluklara karşı alınan en sert önlem fırın işletmecisi veya çalışanlarının işyerlerinin önünde asılmasıydı. 21 Mart 1772'de Üçüncü Mustafa Vezneciler'de bir ekmekçinin tezgâhtarını başkalarına ibret olması için astırmıştı. 8 Mart 1774'te de Kaymakam Süleyman Paşa Vefa Meydanı'nda bir ekmekçiyi idam ettirmişti.
 
7-Ekmeği Yeterince Pişirmeyen Fırıncı Kulağından Duvara Çivilenirdi
 
Esnafın kulağından duvara çivilenerek cezalandırılması, çok sık karşılaşılan bir ceza yöntemi değildi. Ancak yine de nizama aykırı iş yapan fırıncıların kulaklarından duvara mıhlandıkları olmuştur. Bu ceza, daha çok sadrazamın beraberindeki­lerle kola çıkması esnasında uygulanmaktaydı. Bu konu ile ilgi­li sadrazamın bir yazısında, tebdil-i kıyafetle şehri gezerken, fırınların çıkardıkları ekmeğin kalitesini kontrol ettiğini, bir fırında gördüğü ekmeklerin yeterince pişkin olmadığını, cezalandırmak ve başkala­rına ibret olmak üzere, fırıncıyı kulağından dükkanının duvarına çi­vilediğini söylemektedir. Osman Nuri Ergin de Mecelle-i Umur’ı Belediye adlı eserinde bozuk veya eksik ekmek çıkaran fırıncıları dükkânlarının önünde kulaklarından duva­ra çivilemek suretiyle cezalandıran sadrazamlar bulunduğunu belirt­mektedir.