OSMANLININ NEZÂKETİ

Bosna Hersek’in rahmetli CumhurbaşkanıAliya Izzetbegoviç; “geçmişi unutma ama geçmişte kalma” der. Bilge kralın bu sözü çok önemlidir.

Tarih bir milletin hafızasıdır. Hafıza kaybı yaşayan millet/kişiler, ilerlemiş yaşta ortaya çıkan, bazı yetilerde bozulma meydana gelen alzaymır hastası gibidirler.

Gururla söylemeliyim ki, Türk milleti olarak geçmişimizde utanacağımız hiçbir dönemimiz yoktur. Bazen sevindiğimiz bazen de üzüldüğümüz kısa süreli dönemler olmuştur. Tarihimizde münferit olarak yanlışlar yapan bazı yöneticilerimiz olsa da genel anlamda büyük örneklikler ortaya konmuştur.

Türkler kendilerine duydukları saygı kadar düşmanlarına da saygı göstermişlerdir. Bu durumu art niyetli olmayan, hasımlarımız dahi itiraf etmişlerdir. Türkler İslam’ı kabul ettikten sonra gerçek kimliklerine bürünmüşlerdir. Tarih boyunca hiçbir zaman fanatik olmamışlar, uçlarda bulunmamışlardır. Ehl-i sünnet’ten (sevâd-ı a’zam) ayrılmamışlardır.

Yazının ahengi bozulmaması için isimlerini yazmadan,Batılıların hakkımızdaki görüşlerini özetleyerek vermek istiyorum:

  • Türkler nadiren gülerler. Konuşmaları ciddidir. Kısa söz söylerler. Kendilerine de kısaca meram ifade edilmesini isterler.
  • Türkler son derece terbiyelidirler ve terbiye kaidelerine tamamen riayet ederler… Hele saray mensuplarının birbirlerine karşı muameleleri ve hitap tarzları, yeryüzünde tasavvur edilebilecek en ince terbiye ve nezaket kaidelerinden geri değildir.
  • Türklerde nezaket insanların tabiatı icabıdır. Avrupa’daki sahte, yapmacık nezaket şekli bilinmez. Türklerde nezaket milli bir karakterdir. Türkler sakin, temiz, kıyafetleri itinalı bir millettir… Musikiyi sessizce dinlerler.
  • Padişah kızları, sultanlar yüzlerini örtmezler. Erkeklerle bile yüzleri açık konuşurlar. Dışarı çıkarken de yüzleri görülecek şekilde şeffaf tül takarlar.
  • İhtiyarlık Türkiye’de olduğu gibi hiçbir yerde hürmete mazhar değildir.
  • Çocuklar ebeveynlerine karşı çok saygılıdırlar. Bir çocuk babası otur demeden oturmaz. Ona hitap ederken unvanına göre; “efendibaba”, “ağa baba”, “bey baba”, “paşa baba” diye seslenir.
  • Türkler vaatlerine ve yeminlerine mutlaka sadakatgösterirler.
  • Zengin Türkler bol sadaka verirler. Zaruretlerini söylemekten kaçınanları arayıp bulurlar, bilhassa onlara yardımdan zevk alırlar. Borçlunun borcunu öderler. Yoksul komşularını gözetirler.
  • Herhangi bir hayvanın acı çekmesine asla izin vermezler. Köpek ve kediler için vakıf yapanlar bile vardır. Onların tedavisi için hayvan hastaneleri yaptırıp vakfetmişlerdir.
  • Çok cömert olan Osmanlılar hasislerden hiç hoşlanmazlar.
  • Merhamet ve müsamaha Osmanlı ahlakının temel hasletlerindendir. Osmanlı’nın merhamet hisleri çok gelişmiştir. Bu hissin temelinde Allah korkusu yatar. Zekât, fitre, sadaka ve hayratlarını hiç ihmal etmezler.
  • Osmanlının, yirmi türlü din ve mezhepteki yirmi milleti ahenk içinde yaşatabilmesini ve gösterdiği müsamahayı, Avrupa hükümdarlarına ve kendi kralına örnek göstermektedirOn sekizinci asırda İstanbul’da İngiliz büyükelçiliği yapan Porter, bu durumu kralına örnek gösterir; dünyada en iyi asayişin Osmanlı devletinde olduğunu, hiçbir devlet teşkilatının bundan daha düzenli olmadığını söyler.
  • Türkler işçilerine, hizmetçilerine iyi davranırlar. Onlara aile efradı gibi muamele ederler. İftiradan korkarlar. Mecbur olmadıkça ağaç kesmeyi barbarlık kabul ederler.
  • Türklerin bu denli güzel hasletlerini dile getiren Batılılar, şu olumsuzlukları söylemekten degeri durmamıştır. Napolyon’un İstanbul büyükelçisi Mareşal Kont Sebastian,“İstanbul’da devlet adamlarının bakalımsözü asabımı bozuyor” der. Bir gün III. Selim’le görüşürken, “Majesteleri, Türklerin İngilizler ve Ruslardan çok daha kuvvetli üç düşmanı vardır”, dediğinde Padişah; ‘ne demek istiyorsunuz? Bizim için İngiltere ve Rusya’dan daha büyük düşman olması mümkün değildir’ der. Sebastian; “evet Majesteleri, Türkler’ in üç büyük düşmanı,İnşallah, Allah kerim, bakalım”Merhum Malik bin Nebide İslam Davası kitabında ‘Müslümanların en büyük hastalığının nemelazımcılık’ olduğunu söyler.
  • Türkler kadere inanırlar ve rıza gösterirler.
  • Yabancı bir ülkeye sığınan hemen hemen hiçbir Türk yoktur. Padişahlar tahtan indirilirken karşı koymazlar. ‘Allah’ın takdiri ne ise öyle olur’ derler. Türkler kaza ve kadere inandıkları için atıl ve hareketsizceve zaman mefhumundan gafil olarak yaşarlar. Bol dua edip her şeyi Allah’tan beklerler.
  • Emanete hıyanet Türkler nezdinde korkunç bir şeydir. Halk çok dürüsttür. Padişah korkusu o derecedir ki, imparatorluğun en ıssız yerinde bir torba altınla gezmek mümkündür. Bununla beraber rüşvet büyük devlet görevlileri arasında yaygındır.”
  • Çocuklar da çok dürüsttür. Sokakta bir şey bulsalar derhal sahibini aramaya başlarlar.
  • Temizliğe gelince; Osmanlıya göre temizlik imandan gelir…
  • Avrupa’da görülen beden kusurları, mesela topallık, hele kamburluk Türklerde fevkalade azdır. Türkler sıhhatli, kuvvetli ve uzun ömürlüdürler. Az hasta olurlar. Hastalarına çok ihtimam gösterirler. Oburluk etmezler. Az ve ölçülü yerler. Sık sık yıkanırlar…
  • Türklerin tuvaletleri çok temizdir. Dünyanın en temiz insanlarıdır. Yemekten önce ve sonra mutlaka ellerini ve ağızlarını yıkarlar.

Tarihçi Zafer Toprak Osmanlının dil zenginliğinden bahsederken,‘eskiden saray, tekke, askeri ve halka yönelik olmak üzere dört farklı hitap şekli vardı. Günümüzdedeğişik hitapları tek dillekullandıdığımız için ogüzelliği ve ahengi vermiyor’ diyor.

Türkler sosyal hayatın hemen her alanında öylesine güzel bir sistem kurmuşlardır ki, siyasi olumsuzluklar vuku bulsa dahi halk fazla etkilenmemiştir. Çünkü Osmanlı’da işiler kişilere göre değil sisteme göre çalışırdı.Ahmet Belada

(Osmanlı Devleti Tarihi –Medeniyet Tarihi- Yılmaz Öztuna; Türkiye Büyük Millet Meclisi; 2018; Cilt II. S.204-212)