Prof Dr REŞAT İZBIRAK :

Büyük Bir Coğrafyacı

Dr Emrullah Güney

‘’ Bir bayram günüydü. Evden çıktım, kentin orta yerine, Kale çevresine doğru yürüdüm. Baktım davul zurna çalınıyor. Çocuklar sevinç içinde koşturuyorlar. Anamın verdiği bir mecidiye (20 kuruş) cebimde, yitirmemek için sıkı sıkı tutuyorum, elim cebimde. Yürüdüm. Koca kalpaklı adamlar birikmiş, bazılarının önünde defter var…İnsanlar yaklaşıp altın, saat, pangınot (banknot), madeni para veriyorlar. Tanıdığım bir bakkal emmi de oradaydı. Sordum, ne oluyor diye. İzah etti. Yunan Ordusu Ankara’ya yaklaşmış. Bizim askerlerimiz için yardım topluyormuş o kalpaklı emmiler. Birden, içimde bir ferahlık duydum, hiç düşünmeden cebimdeki bir mecidiyemi teslim ettim. Adımı sordular, söyledim. Deftere yazdılar. Eve geldim. Annem, parayı nasıl harcadığımı sordu. Anlattım. Baktım; ağlıyor. Beni kucakladı, öptü.’’ İyi yapmışsın oğlum, aferin! ‘’ dedi. ‘’

10 yaşındaki Reşat’ın anlattığı olay TEKALİF-İ MİLLİYE çalışmasıdır. TBMM Reisi, Başkumandan Kemal Paşa’nın halkımıza ilk duyurduğu yardım isteğidir.

Baba Cevdet Bey; anne Tayyibe Hanım…Padişah Mehmet Reşat’ın adı verilmiş doğan çocuğa. 1911 Harput … Reşat, 1921’de Sakarya Savaşı öncesinde , ailesinin Kayseri’ye taşınmış olması nedeniyle buradadır; Erciyes’in gölgesinde.

Reşat ilk, orta, Liseyi bu kentte okur. Kayseri Lisesi’ni bitirdiğinde ev sorumluluğunu üstlenmiş bir delikanlıdır; evlendirilmiştir.

İstanbul Üniversitesi Coğrafya Darül Mesaisi’ne kaydolur. 4 yılda bitirir. 1934’te aile İzbırak soyadını alır. O yıl, Avrupa’ya gönderilen öğrencilerin arasındadır ( Sedat Alp, İhsan Ketin, Mustafa İnan, Sadi Irmak ,Ekrem Akurgal gibi ). Berlin Üniversitesi’nde yeniden öğrenci olur. Hitler Nazizmi yıllarıdır. 2. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine, doktorasını bitiremeden Ankara’ya dönmek zorunda kalır. Türkiye’ye sığınmış Alman coğrafyacı Ord Prof Dr Herbert Louis gözetiminde tezini tamamlayarak Dr unvanını kazanır.

………………..

1940 sonları,50 ve 60’larda İlk, orta, lise öğrenciliğimde Göre’deki evimizde elden ele geçen bir kitabın yazarının, gün gelecek Üniversite’de benim öğretmenim olacağını elbette düşünemezdim.

Osman Emmim ,Göre Muhtarı. 1952-53’te Halkevleri kapatılıyor ve tüm mallarına el konuluyor. Göre Halkevinde ne var? Kitaplık var. Nevşehir’den gelen bakkallar çuvallara doldurup götürüyorlar. Zeytin, helva sarmak için. Muhtar emmim bazı kitapları kurtarıyor, alıp eve getiriyor. Onlardan biri işte bu: YURDUMUZDA NASIL YERLEŞMİŞİZ. Küçük boy, ak kara resimli, güzel bir kitap. Yazarı Doç Reşat İzbırak

1964 yılının Ekim ayında artık üniversite öğrencisi olmuştum. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne kaydımı yaptırmıştım. Alnında Gazi Atatürk’ün sözü olan ‘’ Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir’’ yazan pembemsi Ankara taşından yapılmış görkemli yapı, 4 yıl boyunca benim ocağım, yurdum, yuvam, meskenim olacaktı. Kitaplıklarında zaman geçirecek, yalnız coğrafya değil, etnoloji, Fransızca, Sanat Tarihi bölümlerinin derslerini de izleyecektim.

Ankara’da, Reşat İzbırak adını ilk nerede gördüm ?

Fakülteye girişte geniş boşlukta-hol- cam kaplı büyük kutularda kitaplar sergileniyordu. Tarih, arkeoloji, etnoloji, paleontoloji, sanat tarihi, Türk Dili ve edebiyatı konulu eserler…

Günümüzde lise coğrafya kitaplarında jeomorfoloji tanıtılır. Biz bunu görmemiş, öğrenmemiştik. Çünkü ders kitaplarımızda bu terim geçmiyordu. DTCF çıkışlı coğrafya öğretmenlerimiz Muzaffer Sofuoğlu, Ahmet Akyürek de bu konuda bilgi vermemiştiler.

Kitapların arasında Reşat İzbırakın eserleri de vardı : Uzunyayla, Yukarı Kızılırmak Havzası, Cilo Dağları, Develi Ovası gibi…

17 yaşında çocukluğun sonunda bir genciz. Dünya görüşümüz sınırlı. Hayretler içindeyiz. Bir insan nasıl bu denli çok kitap yazabilir ?

Daha kendisini görüp tanımadan, kitaplarından sevdim büyük Hocamızı.

Coğrafya Bölümü en üst kattaydı. Çıktım, adının sonradan Dr Özdoğan Sür olduğunu öğrendiğim genç bir asistan kitap okuyordu. Yanında bir hanım vardı. Onun da adının Ayhan Onur olduğunu ilerleyen günlerde öğrenecektim.

Özdoğan Bey’e kitaplardan söz ettim. Dolabı açtı, Reşat Bey’in tüm kitaplarını masanın üstüne koydu. Bedellerini hesapladı. Ödedim. Ucuzdu. 600 TL aylığı olan öğretmen babamın gönderdiği 200 TL içinden kitaba kolayca para ayırabilecektim demek ki.

Kitapları çantama koydum. Gururla, sanki kuyum işi eserleri taşırmışçasına taşıdım. Bunları tümüyle okuyacak, vaktimi iyi değerlendirecektim. Kendime söz verdim: Asla boş durmayacaktım.

Yücel ağabeyimin Cebeci’deki evine varınca kitapları özenle çıkardım çantadan. İlk incelemede fotoğraflara baktım. Açıklamaları okudum. Haritaları gözden geçirdim. Kitapların bazılarında yalnızca Dr, bazılarında Doç Dr yazıyordu. Demek, hocamız daha 1940’lı yıllarda Anadolu yollarına düşüp incelemeler yapmıştı. Hayranlığım giderek arttı.

……………………….

Ders programını gözden geçirdim. Bölümün dar geçeneğindeki camlı dolaplarda duyurular vardı. Cep defterime kaydettim. Hangi gün hangi dersleri göreceğiz, öğrendim.

Teorik ve pratik dersleri vardı İzbırak Hocamın. Hafta içinde Analitik ve Umumi Jeomorfoloji , cumartesi günü de 11-13 arasında Taş Laboratuarı ( Bu derse asistanları da katılıyordu).

Reşat Bey’in ilk dersinde ben bir gerginlik duyuyordum.

Bunca kitaplar yazmış bir insan acaba nasıl ders anlatacaktı ?

1964 yılında 52 yaşındaydı Hocam. İlk ders Tarhan Dersanesindeydi. Anfi biçimli geniş. Ünlü şair Abdülhak Hamit’in adı verilmiş. İlk kez orada gördüm Onu. Canlı, çevik, gülümseyerek sıraların arasından geçti, kürsüye ulaştı, bir süre koca salonu gözden geçirdi. Biz bekliyoruz. Nasıl giriş yapacak derse !

‘’ Günaydın evlatlarım !’’

Ürkek, çekingen , karmakarışık sesler yükseldi biz öğrencilerden.

‘’ Günaydııın, sağoool !’’

Reşat Bey, çantasını kürsünün yanındaki uzun masaya koydu. İçinden kitaplarını çıkardı. Tebeşir kutularını çıkardı. Bunlar mavi, kırmızı, sarı boyaklı tebeşirlerdi.

Upuzun kara tahtaya büyük harflerle JEOMORFOLOJİ yazdı. İşlek, bitişik harflerle. 1928’de Osmanlıcadan yeni Türk harflerine geçenlerin ortak yazı biçemi…Bir yaş küçük babam da aynı işleklikte yazardı yazılarını…

Jeomorfoloji nedir, nasıl bir bilimdir? Bir ders boyunca anlattı Reşat Bey.

Tebeşirlerle güzel şekiller çizdi. Profiler, jeolojik kesitler, blokdiyagramlar… Her çizim özenli; hayran kalıyorum. Açıklamaları hep öz Türkçe. Terimlerin Almanca mı, Fransızca mı olduğunu da belirtiyor.

Daha ilk derste sevdim Reşat Bey’in ders anlatım tekniğini ve dersin kendisini.

Hep en önde oturarak, dikkatle dinleyip harita, metod defterime boyaklı kalemlerle şekiller çizerek.

Dersler ilerledikçe, yalnız dinlemekle öğrenmenin yeterli olmadığının ayırdına vardım. Araştırdım ve anladım ki, Reşat Bey’in ders kitapları var. Ankara’daki özel basımevlerinde çıkarıldığı için onlar Fakülte girişinde sergilenmiyordu.

Bir ders sonrası, Hocamı izledim. Odasına girdikten birkaç dakika sonra kapısını tıklattım. Ders anlatarak yorulmuş olmalı, çay içiyordu. Gülümseyerek yüzüme baktı. Birden, Onu bir yakınım, ailemden biri gibi duyumsadım.

’ Hocam, eserlerinizi almak istiyorum, ‘’ dedim.

Gülümsemesine mutluluk eklendi. Bunu izledim. Dolabı açtı. 4 kitap çıkardı:

Analitik ve Umumi Jeomorfoloji, Sular Coğrafyası I-II, Taşları Tanıma Bilgisi, Bitki Coğrafyası.

‘’ Aferin,’’ dedi. ‘’ Görüyorum, sen hevesli bir gençsin. En ön sırada oturup dersimi dinliyorsun, notlar alıyorsun.’’

Beni tanıdığına sevinmiştim.

‘’ Bir kitabım daha var. Fakat onun dağıtımını Harita Umum Müdürlüğü yapıyor: Sistematik Jeomorfoloji. O müessese nerede, biliyor musun ?’’

Bilmediğimi söyledim. Dikimevi, Abidinpaşa’daymış.

Teşekkür ederek ayrıldım odasından. Birkaç gün içinde belki 4 yıllık öğrencilerin bile sahip olamayacağı kitapları elde ederek donanımı tümlemiştim.

Bir hafta sonra Harita Umum Müdürlüğü yayını olan Sistematik Jeomorfoloji kitabını da alacak, kolleksiyonum varsıllaşacaktı. Bu , lüks kağıda basılmış, harika hava fotoğraflarıyla bezeli Avrupai kitap coğrafya dersleri verirken liselerde, en çok yararlandığım kaynak eser olmuştur.

……………….

İzbırak Hocamın dersleri nasıl geçiyordu ?

Doktorasını Almanya’da yapmıştı. Alman jeomorfoloji literatürünü biliyordu, fakat Alman ekolüne bağlı değildi. En doğru bilgi nereden sağlanabilir, bize onu veriyordu.

Onun derslerinde tek bir dakikanın gereksiz sözlerle geçtiğine tanık olmamışızdır. Dersi öyle bir canlılıkla işlerdi ki, can sıkıntısı, uyuklamak…mümkün değildi.

Türkiye’de gezdiği, incelediği yerler…Kendisini konuk eden insanlardan duyduğu sözler… Dersin uygun bir yerinde kullanırdı. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin tüm ciltlerini okuduğunu, pek yararlandığını anlatırdı. Anılarında öğrencileriyle yaptığı geziler; Göreme ‘yi gezerken eşkıya ile karşılaşmaları, Cilo Dağlarını araştırırken buzul sularından geçişte boğulma tehlikesi…Erciyes’in doruğunda (3917 m) öğrencilerinin yüksekliğe bağlı davranış değişikliği göstermesi, Alim değil; arif olan köylümüzün konukseverliği, kurnazlığı, çıkarlarına verdiği önem …Yer yer duygulu, gülmeceli anlatırdı.

Almanya’da eğitim…Sınavlarda ciddiyet…Asla ve asla bir hocanın en yakınına, akrabasına ‘’torpil ‘’ yapmaması…

Almanya’daki öğrencilik günlerini özlemle anlatırdı. İnsan elinin, çalışmanın bir yöreye kattığı üstün değerler, toplumun yararına sunulması…Fakat sözünü bağlarken , karşımızda bir Türkiye sevdalısını görürdük: ‘’ Evet, şuurla Avrupalı çok şeyi değiştirmiş, tabiatı bozmadan insanileştirmiş, ulaşımı kolaylaştırmış, refah seviyesini yükseltmiş, iklimin menfi tesirlerini müsbete çevirmiştir ama, bizim ülkemiz, bizim Anadolumuz, Trakyamız dünyanın en güzel, gelişmeye, kalkınmaya en müsait coğrafi mevkiinde yer almaktadır.’’

……………………

‘’ Bir komşu hanım eşime demiş ki, elektrik faturanız çok yüksek geliyordur. Görüyorum, ışığı yanık bırakıyorsunuz.’’

Hayır. Boş yere yanmıyor o ışık. Reşat Bey, meslek yaşamının en önemli ürünü olan bir COĞRAFYA TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ hazırlamaktadır. Burada geniş kültürü, yurt incelemeleri, Osmanlıcaya vakıf olması, Almancayı, Fransızcayı iyi bilmesinin yararı olmuştur. Fakat enstitülerin, bilim ekiplerinin altından kalkamayacağı zor bir iştir ciddi sözlükçülük. Reşat Bey bunu başarmıştır:

Fiziki coğrafya terimleri…

Beşeri Coğrafya terimleri…

Ekonomik coğrafya terimleri…

Siyasi coğrafya terimleri…

Kartoğrafya , haritacılık terimleri…

Ülkeler coğrafyası terimleri…

‘’ Eşim komşuya demiş ki, ‘ Bizim Bey, sabahlara kadar çalışıyor, bir sözlük hazırlıyor.’’

Ankara’da özel bir basımevi kitaplaştırmıştır bu dosyayı. Fiyatı o günün koşullarında hiç de ucuz değildir : 40 TL. Ben, İç Cebeci ile Fakülte arasındaki yolu yürüyerek, öğlen yemeği yemeyerek, modaya uygun bir süveter gibi giysileri satın almadan , arttırdığım birikimle bu kitaba sahip oldum.

Coğrafya Terimleri Sözlüğü benim ufkumu açan, genişleten bir kitap oldu. Her terimin kökeni açıklanmıştı. Hangi dilden gelmiş, ne gibi değişiklikler geçirmişti? Bu nedenle etimolojik bir değer de taşıyordu.

Kitaplara duyduğum ilgi kimi arkadaşlarımı şaşırtıyor, kimileri de alaycı sözlerle küçümsüyorlardı. Ben onlara hiç aldırmadım. Madem ki, bu kitabı edinmişim, içindeki bilgileri tümüyle belleğime yerleştireceğim.

Nasıl bir yol izledim ?

Her gün bir harfin maddelerini okuyor, küçük kağıtlara yazıp onları, cebime koyuyordum. Otobüs yolculuğunda, öğlen yemeğinde, ders arasında çıkarıp bakıyordum. Yinelemenin en iyi öğrenme yöntemi olduğunu böyle anladım.

Ayın ilk günü A harfiyle başlıyor; ayın son günü Z harfinin maddeleriyle bitiriyordum.

Bir süre ara veriyordum. Sonra Z’den A’ya doğru okuyordum maddeleri…

Bir coğrafi terim Osmanlıca mı, Arapça mı, Farsça mı, Portekizce mi, Sırpça mı? Artık biliyordum.

Bilgi güçtür. Öğrendikçe, bilgilendikçe özüme güvenim artıyordu.

Bu sözlüğün yararını daha sonra girdiğim sınavlarda görecektim. Zaman zaman başarısız olsam da, eğitim enstitüleri için açılan coğrafya öğretmenliği sınavında da, üniversite coğrafya asistanlığı sınavında da sorulara verdiğim yanıtlarda, daima bu sözlük imdadıma yetişmiştir.

…………………….

İçcebeci Şen Sokak’ta oturuyordu ağabeyimgil. Yağışlı bir sabah evden çıktım, yola düştüm. Önümde bol, kara pardesülü , şemsiye taşıyan bir adam yürüyor. Tanır gibiyim. Kimdir? Dikkatle izleyince anladım. Reşat Bey Hocam. Demek komşuyuz. Bahçesinde pek çok fidan, ağaç, çiçek olan bir evi vardı. Oradan çıkıyor, taa aşağıya, ana caddeye dek yürüyor, bir taksi çevirip biniyor, Fakülte’ye ulaşıyor.

O gün öyle geçti.

Dersinin olduğu bir gün, sabah erkenden hazırlığımı yaptım. Saat 10’da başladığına göre dersimiz, Reşat Bey 9 ‘u çeyrek geçe evinden çıkabilir. Düşündüğüm gibi oldu.

Yaklaşıp ‘’Günaydın Hocam,’’ dedim.

‘’ Ooo, günaydın yavrum. Sen de mi buralarda oturuyorsun ?’’

Hukuk öğrencisi olan, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde memur Yücel ağabeyimin evinde kaldığımı anlattım. Caddeye doğru yürüdük. Bir taksi çevirdi.

‘’ Gel bakalım, birlikte gidelim Fakülte’ye,’’ dedi.

Daha önceden çizdiğim bir şekil vardı. Göre’nin Ballıkaya’sı. Altta volkanik tüf katmanları, üstte bazalt kaş (korniş). Kuruboyayla renklendirmiştim.

’ Ben biliyorum o yöreyi. Gezdim.İlginç… Demek sen o yörenin çocuğusun,’’ dedi.

Anlattım Göreli olduğumu. Babamın köyümüzde öğretmen olduğunu…Çizdiğim şekli beğendiğini anladım. Mutlu oldum. Elinde tutup, inceliyordu kağıdı.

‘’ Güzel çizmişsin. Fransızcanı geliştir de, seni Avrupa’ya gönderelim,’’ dedi.

Bu sözü duyan 17 yaşındaki çocuk-genç ne duyumsar ? Gönlüm kanatlandı.

Fakülte’nin önünde taksiden indik. O sırada kimi arkadaşlar gördüler bizi.

‘’ Hayrola! Hocanın tuttuğu taksiyle mi geldin ?’’

‘’ Seni yağcı seniii! ‘’

‘’ Otobüs parasından kurtuldun haa ! ‘’ ( Öğrenci pasosuyla bilet 25 kuruş idi ) .

Yukarı çıktık. O odasına girdi, ben Tarhan Dersanesi’ne

………………..

Bir sabah, yavaştan alarak, Reşat Bey’in evinin önüne vardım. Bekliyorum ki, çıksın, söyleşerek ana caddeye değin bayır aşağı yürüyelim. Gözlerim evde. Hiçbir devinim yok. Dersimizin başlamasına 40 dakika kaldı. Bu saatte evinden çıkmış olurdu. Yok.

Fakülte’ye varınca arkadaşlara anlattım.Gülüştüler.

’ Artık komşun değil Hoca,’’ dediler.’’ Bahçelievler de yeni bir apartman dairesine taşınmış.’’

…………………………

Reşat İzbırak’ın etkilemediği öğrenci yoktur dersem, bir abartı sayılmamalıdır . Her öğrencinin Onunla ilgili bir anısı kesinkes vardır. Derste, ders dışında, arazi incelemelerinde, seminer ya da bitirme tezi sunumunda…

  1. yıl boyunca, Reşat Bey bize değişik fiziki coğrafya dersleri verdi:

- Bitki Coğrafyası,

- Hava Kütleleri Klimatolojisi,

- Arazi İncelemeleri, Hazırlık,

- Türkiye Jeomorfolojisi…

1968’de öğrenciliğimiz sona erse de ben, görevli olduğum beldelerden, yaz dinlencesinde yaptığım geziler sırasında Hocama, gittiğim her yerden kartpostal göndermeyi sürdürdüm.

Aradan 10 yıl geçti. Son olarak 6 Şubat 1978 günü yapılan Fırat Üniversitesi Coğrafya Asistanlığı sınavında Reşat Bey, jüri başkanıydı. Daha önce Elazığ’da yapılan sınavlar bazı fanatik kümelerin saldırgan davranışları yüzünden iptal edilmiş ve Ankara’da yeniden yapılmasına karar verilmişti. 1964’ün asistanları Özdoğan Sür, Erdoğan Akkan, Ayhan Onur Sür artık O’nunla aynı unvana sahip profesör idiler. Hepsi de jüri üyesi.

Bu sınavı kazandığımı 3 gün sonra öğrendim. Reşat Bey’i odasında ziyaret ettim. Yaşlanmıştı, yorgundu. Fakat gözleri yine sevinçle parlıyordu. Elini öptüm. Beni kutladı, başarılar diledi, doktora tezimin alanının neresi olacağını sordu. Anlattım. Orta Kızılırmak Havzası, Nevşehir-Avanos-Ürgüp…Neye gereksinim duyarsam kendisine bildirmemi istedi.

‘’ Taa 1964’te odama, buraya gelip kitaplarımı istediğin hafızamda canlandı. Sana Jeomorfoloji Tatbikat Atlası adlı yayınımı hediye edeyim. İşine yarayacaktır,’’ dedi.

Ortaokul, liselerde öğretmenliğim sırasında izleyemediğim dergilerde de çok sayıda makaleleri yayımlanmıştı. 1964’te basılan Bitki Coğrafyası adlı eseri de Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nce, kendi basımevinde nitelikli, birinci hamur kağıda yeniden basılmıştı. Hocam, bunu da ayırdı bana. Bünyan, Kayseri Bağevlerinde yaşam, günlük göç teknik bir bilim olarak jeomorfolojinin önemi ve jeomorfologların ülke kalkınmasındaki yeri…O makalelerin ayrı basımlarını da armağan etti, tek tek, hiç erinmeden, titreyen elleriyle, yine o işlek yazısıyla imzalayıp.

Teşekkür ettim. Bizleri yetiştiren, meslek kazandıran, hep olumlu izlerle belleğimizde olağanüstü değerde yeri olan hocamla vedalaştım. Elini öperken gözyaşlarımı tutamadım.

Bu, O’nu son görüşüm oldu.

DTCF’yi ziyaret etmeyi sıklaştırdım. Çünkü doktora tezimi hazırlamağa başlamıştım.

Fakat artık Reşat Bey’in odası kapalıydı. Başka bir öğretim elemanına verilmişti.

Emekli olduktan sonra , İstanbul’a taşınıp yerleşmişti. Oğlu hekim idi. 12 Kasım 1998 günü ,Hocamın , 87 yaşındayken fani dünyadan ayrıldığını öğrendik.

Prof Dr Reşat Bey, soyadı gibi iz bırakmış bir eğitmen, iyi bir öğretim üyesiydi.

Sevecen, babacan, ilgi gösteren örnek bir eğitmen…

Onu rahmetle, minnetle, özlem duygularıyla anıyorum.

……………………… 30 Ocak 2021 .Diyarbakır

*Dr Emrullah Güney, Coğrafya Profesörü (1947).