REFİK BAŞARAN’IN ANKARA VE AYAŞ YILLARI
Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ
Orta Anadolu’nun özgün sesi Refik Başaran’ın kısa sayılabilecek ömrünün çok önemli bir kısmını Ankara’da ve Ayaş ilçesinin köylerinde geçirmiştir.
Refik Başaran’ın evden ayrılışı 1929-1930 yıllarına rastlar. Bir gün evdekilere haber vermeden Ankara'ya gider, dört yıl kalır. Bu süre içinde kendisinden haber alınamaz. Orada Hayriye adında bir kadınla yaşar. Bu sırada oğlu Hikmet, dört yaşındadır. Damsa’da yaşayan eşi oğlunu sünnet ettirmek için Ankara'ya haber gönderir, Refik, köyüne gelir. Bir ay kaldıktan sonra tekrar Ankara'ya gider. Bu gidiş-geliş sürer gider. Köyünde birkaç ay kalmasına karşın, yıllarca Ankara'da ve İstanbul'da kalır.
Ömrünün çoğu gurbette geçen Refik Başaran, 1935'li yılların başında eşi ve çocukları ile Ankara'ya göçmek istemiş fakat eşinin razı olmaması üzerine Ankara’ya taşınamamıştır. Bunun üzerine tek başına Ankara’ya giderek Ankara'da han köşelerinde sıkıntı, efkâr, özlem ve çileyle yoğrulmuş bir şekilde yaşamıştır. Nallıhan, Bâlâ ve Ayaş'ın köylerinde kısa süreli evlilikler yaptığı bilinmektedir. 1945'de düğün için gittiği Ayaş'ın Anayurt köyüne yerleşmeye karar vermiş oradan bir ev almıştır.
Başaran’ın hayatındaki asıl ilginç yönlerden biri de, Ankara’nın bazı köylerinde ikamet etmesidir. Nallıhan ilçesinin Meyil Hacılar Köyü, Bala’nın Oğulbey, eski adıyla Çakal köyü, Ayaş’ın Başayaş Köyü, Sinanlı Köyü ve yine Ayaş’ın Anayurt Köyü bunlardan belli başlı olanlarıdır.
Ürgüplü Refik Başaran Ankara Güdül ilçesi Çağa Köyünden Ayaş’ın Anayurt Köyüne eşekle gelirken 11 Mayıs 1945 (veya 4 Mayıs olabilir) tarihinde Abdulselam Dağı’nda mola verdiği sırada rahatsızlanarak vefat etmiştir.
Dr. Doğan Kaya tespitlerine göre; “Refik Ankara’dayken, üç ay kadar da Ankara Radyoevi’nde mahalli sanatçı olarak çalışır. Onurlu, kimseye boyun eğmeyen ve gönlü tok biridir. Öyle ki Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, İtfaiye Meydanındaki kahveleri teftiş ederken karşılaştığı Refik Başaran’a, o zamana göre hiç küçümsenmeyecek bir meblağ olan 50 TL. verirse de ona türkü söyletemez. Tıpkı bunun gibi Bala’da da bir düğün sırasında istenilen türküyü söylemekte sopa yemesi ve iki ay hastanede yatması bahasına inat eder, yine de söylemez (Şahin). Refik, gurbetteki ömrünün beş yılını da Ayaş’ta geçirir. Onun uzun müddet Ayaş’ta kalması üzerine halktan bazı kişiler, niçin memlekete gitmediğini sorar. O da; “Tarla bağ alacağım, ev yaptıracağım, diye karıma söz verdim. Parayı da bir türlü denkleştiremedim. Yüzüm yok, onun için gidemiyorum.” der.
Refik Başaran’ın sanatçılık yılları Ankara ve Ayaş’ta kaldığı süreçte olmasına rağmen türkülerinde genellikle memleketi Ürgüp ve yöresine ait derlemeler ve ağıtlar vardır. Refik Başaran'ın türkü repertuarında, eşi Fadime ile köylüsü Hacer ve Fadik isimli kadınların büyük katkıları olmuştur.
Refik Başaran'ın gurbet hayatı ölmekle de bitmez. 1977 yılının yazında, tam otuz yıl aradan sonra, mezarı kendi köyü olan Taşkınpaşa'ya (Damsa) nakledilene kadar.
Ankara’da Hacer Buluş, Safiye Ayla gibi dönemin sevilen sanatçılarının katıldığı, Atatürk için düzenlenen bir konsere Refik Başaran da çağrılmış, konserin sonunda Atatürk,Refik Başaran’ı çok beğenmiş, 'Başaran' soyadını kendisine vermiştir.
Ürgüp Belediyesi bir kadirşinaslık örneği göstererek ilçe merkezine heykelini dikmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
KAYA,Doğan ; Ürgüplü Refik Başaran,Milli Folklor Dergisi Bahar 1993
SAPMAZ, Gürbüz; Şen Olasın Ürgüp-Refik Başaran-Hayatı-Türküleri, Ankara.
ŞAHİN, Hasan; Ürgüplü Refik Başaran, Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1991/1, Ankara.