Nüfus Hizmetleri Kanununun da yapılan değişiklikle Doğum bildirimlerine getirilen yeni düzenlemelere ilişkin Genel Sağlık-İş’in görüşleri, Anayasa Mahkemesine taşınmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna sunuldu.
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Genel Sağlık İş Sendikası Nevşehir İl Temsilcisi Sadık Doğrul, “Nüfus Hizmetleri ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 03 Kasım 2017 tarih ve 30229 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Kanun’un 5. Maddesi ile değişen Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 15. Maddesinin 3. ve 4. Fıkraları “Doğum bildirimlerine” ilişkin düzenlemeler içermektedir.
Nüfus Hizmetleri Kanununun da yapılan değişiklik ile; sağlık tesisinde veya sağlık personeli nezaretinde gerçekleşmeyen doğumlarda doğum bildiriminin gebelik sırasında gebeyi takip eden tabip ve sağlık mesleği mensubunun düzenleyeceği rapor veya belge ile yapılacağı düzenlenmiştir. Bebek ile anne ve baba arasındaki organik bağ DNA testi ile sağlanabilmektedir. Buna karşılık düzenlemede anneyi gebeliğinde takip etmiş olan tabip veya sağlık meslek mensubunun beyanına göre nüfus kayıtlarını düzenleme hukuki olmaktan uzaktır. Annenin tabip veya sağlık mensubu tarafından takibinden kastedilenin ne olduğu kanun metininden anlaşılamamaktadır. Gebeliği boyunca anneyi bir kez gören tabip veya sağlık mensubunun da bu düzenleme gereğince bebekle ilgili rapor veya belge düzenleme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum tabip veya sağlık meslek mensuplarını hukuki sorumluluk altına sokacaktır. Hukuki belirsizlik içeren kanun hükmü Anayasa’ya aykırıdır. Hukuki güvenlik ilkesine göre Tabip veya sağlık mesleği mensubu gebeyi takip etmekle birlikte doğumda yanında bulunmamışsa; bu durumda annenin gebeliğini takip ettiği için nüfusa kaydedilecek bebeğin anne tarafından doğurulmuş olduğu karinesini tabip ve sağlık meslek mensuplarına yüklemek hukuki olmaktan uzaktır. Dolayısıyla düzeleme Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 15. Maddesinin 4. Fıkrası “Sağlık personelinin takibi dışında doğan çocukların doğum bildirimi nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla yapılır. Her sözlü beyanda mülki idare amirinin emri ile aile hekimlerince beyanların doğruluğunun araştırılması zorunludur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Nüfus müdürlüğüne yapılan sözlü beyan üzerine bu beyanın doğruluğun aile hekimi tarafından araştırılması görevinin aile hekimine verilmesinin hiçbir tıbbi ve hukuki gerekçesi yoktur. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 2. Maddesinde aile hekiminin tanımı yapılırken görevinin vatandaşa sağlık hizmet sunmak olduğu belirtilmiştir. Ancak yapılan düzenleme ile aile hekimine kolluk görevi verilmiş ve sözlü beyanının doğruluğunun araştırılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasa koyucunun amaçladığı sözlü beyanın doğruluğunun araştırılması konusunda aile hekimine bu görevin verilmesinin hukuki ve tıbbi gerekçesi yoktur. Aile hekiminin sözlü beyanı tıp bilimini kullanarak doğrulayamaz. Aile hekiminin tıp bilimini kullanarak beyanı doğrulamasının tek yolu adli tıp imkânlarını kullanarak anne ve baba ile çocuk arasındaki organik bağı tespit etmektir. Dolayısıyla aile hekimine kolluk görevi verilmesine ilişkin düzenleme Anayasa’nın 2. Maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır” dedi.