SESSİZLİĞİN BEDELİ

SESSİZLİĞİN BEDELİ

Biz, sustukça karanlık konuştu.
Korkularımız büyüdü, itirazlarımız küçüldü.
Bir gün geldi, yanlışın karşısında sessiz kalanların,
yanlışın bir parçası olduğunu anladık.
Kur’an, bize bu sırrı açıkça öğretir:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin,
ve sizden olan ulü’l-emre de…” (Nisâ 59)
Bu ayet, kör itaati değil, bilinçli sorumluluğu emreder.
“Minküm” — yani sizden olan, size yabancı olmayan, adaletle aranızda duran emir sahiplerine itaat edin, der.
Demek ki itaatin de bir vicdanı vardır.
Zulmü meşrulaştıran itaat, itaate değil ihanete dönüşür.

DOĞU’NUN SESSİZLİĞİ, BATI’NIN SORGUSU

Biz, doğunun çocukları…
Duygularla büyüdük, hürmetle eğildik ama bazen haksızlık karşısında fazla sustuk.
Onlar, batının çocukları…
Belki saygısızdılar ama haksızlığa karşı ses çıkarmayı öğrendiler.
Artık zaman geldi;
saygıyı sessizlikle, itaati körlükle karıştıran geleneği terk etme zamanı.
Biz itaatkâr kullar değil,
hakkın şahidi olan kullar olmalıyız.

KORKU KÜLTÜRÜNDEN SORUMLULUK KÜLTÜRÜNE
Bir milletin en büyük hastalığı korkudur.
Korku, insanın dilini bağlar, kalbini susturur, aklını teslim alır.
Ama bir kişi cesaretle konuştuğunda,
bin korkak suskunluğundan uyanır.
Hz. Ömer’in sözü kulağımıza küpe olsun:
“Allah’tan korkan, başka kimseden korkmaz.”
Vicdanı diri olan toplumlarda,
zulüm kök salamaz.
Çünkü her birey, kendi kalbinde bir mahkeme kurmuştur.

VİCDANIN DİRİLİŞİ

Vicdan, Allah’ın insana verdiği en büyük emanettir.
Ne kanunla ölçülür, ne cezayla bastırılır.
Vicdan, göklerle yer arasındaki en sessiz elçidir.
Bu yüzden her birimiz kendimize sormalıyız:
Bir mazlumun sesi bize ulaşınca ne hissediyoruz?
Bir çocuk ağladığında, içimizde bir şey sızlıyor mu?
Bir yanlış gördüğümüzde, “ben ne yapabilirim ki” mi diyoruz,
yoksa “ben susarsam kim konuşacak?” diye mi düşünüyoruz?

BİR UYANIŞ ÇAĞRISI

---Bugün burada, bir hareket değil, bir uyanış başlatmamız lazım.
---Kendimizden, kalbimizden başlayan bir diriliş…
---Bu diriliş ne bir ideolojiye, ne bir şahsa bağlı —
yalnızca hakikate bağlı bir duruş olmalı..

Unutmayalım:
---Bir toplumun dirilişi bir tek vicdanın uyanışıyla başlar.
---Bir kalp uyanır, bir ev değişir,
---bir ev değişir, bir sokak aydınlanır,
---bir sokak aydınlanır, şehir dirilir,
---şehir dirilir, millet yeniden doğar.
Haydi neredesin fetih nesli.? Neredesin Akıncı ruhu, Neredesin sahabeyi örnek alan müslüman toplum. Neredesin..ey ümmetin umut bağladığı, gelir diye her hilâlin doğuşunda dualarına kattı ayyıldızlı bayragın özgürlük muştuları neredesiniz. Ehlisâlibin akıttığı kanlar kudüste hiç kurumadı coğrafyamız kan gölüne döndü neredesiniz..? Ehlisâlip nöbeti siyonist çetelerine havale ettiğinden beri Kudüsüm kan ağlıyor . Mescidi aksamı korumak için ölecek çocuklar doğuran annelerin doğurduğu çocukları toprağa vermeye mecâli kalmadı neredesiniz?

Sen imam hatip nesli, sen ülküsü uğruna can vermeye hazır ocak terbiyesi alan ülküdaş, sen milletin umudu milli gençlik neredesin.. Alperen ruhunu yaşatmak için Ahmed yeseviyi mi bekliyoruz? Ey alperen ruhu taşıyan yiğitler neredesiniz.?
Kimbilir daha dünya yüzü görmeden kaç cenin toprağa düşecek..? Kalkmak dirimek lazım...zira suskunlupun bedeli pahalıya mâloluyor.

Allah’ım,
bize doğruyu doğru olarak göster ve ona uymayı nasip et.
Yanlışı yanlış olarak göster ve ondan uzak durmayı kolaylaştır.
Kalplerimizi korkudan değil, merhametten titret.
Dilimizi öfkeyle değil, hikmetle konuştur.
Bizi öyle kullarından eyle ki;
zulme karşı susmayan, adaletten sapmayan,
vicdanı diri, kalbi rahmet dolu olsun.
Amin.

VİCDAN YEMİNİ

Ben, bu çağın bir insanı olarak,
sustuğum her haksızlıkta payım olduğunu biliyorum.
Bundan böyle kalbimi, dilimi, niyetimi adaletle buluşturmaya söz veriyorum.
Ne devleti yıkmak için, ne zulmü örtmek için —
yalnızca hakkı hatırlatmak için konuşacağım.
Çünkü biliyorum ki,
bir milletin dirilişi bir tek vicdanın uyanışıyla başlar.