Şevket Yücel : Değerini bilemediğimiz  bir yazar, şair

Şevket Yücel : Değerini bilemediğimiz  bir yazar, şair

Bir kafanın içinde özgün gündüzler görsem

Gelir dolar içime kavun kokulu sevinç

Sevginin yıldızları akar damarlarından

Acılar uçar gider karlı dağlar ardına

O anda şu yaşamı tutup öpesim gelir

Bir insanın sözünde ışıksa dakikalar

İnsanlar geçiyorsa beyaz bakışlarından

Bir güzel şenlik düşer göğsümün koyağına

Her yanım güzelleşir

Bir insanın yüzünde güneşli yollar görsem

Uygarlık ışığıyla aydınlanır günlerim

Dünyayı bir bardaktan tutup içesim gelir  (1)

Cumhuriyet kurulalı yedi yıl olmuştur. Maraş’ın Süleymanlı  Nahiyesinde bir çocuk doğar. Adını  Şevket koyar ailesi. Zeytun Fırnıs anıları tazedir. Fransız sömürgenlerine, yerli işbirlikçi Ermenilere  atılan zorlu dayak anlatılır sık sık. Edik giyen Edeler yiğittir o diyarda.  Şevket’in ailesi, soyadı yasası çıkınca 1934’te, Yücel’i benimser. Atatürk’ün öğretmenleri yetiştirir Şevket’i. Sayıları azdır onların, ama ulusal bilinçleri yüksektir; canla başa çalışırlar, Cumhuriyetin genç kuşaklarını yetiştirme yolunda özveriyle görev yaparlar. Şevket, ilkokuldan sonra ( 1945 ) Diyarbakır- Ergani Dicle Köy Enstitüsü’nde okur. Yüzyılın ortasında, 1950’de okulunu bitiren Şevket, artık ilkokul öğretmenidir. Öğretmenlerinden öğrendiği Kemalist bilinci öğrencilerine aktarır. Dokuz yıl öğretmenlik yapar kendi yöresinde. Sonra köy öğretmenleri üniversitesinde yeniden başlar öğrencilik. Yıl 1959…Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü’nde okur ve başarıyla bitirerek Türkçe öğretmeni olur. Maraş Ortaokulu’nda, Lisesi’nde  yıllar ve yıllar boyu çocuklarımıza Türkçe’nin öz damarından sevgi dağıtır.1981’de emekliye ayrılsa da boş duracak insan değildir; 1984-95 arasında özel dersliklerde Türkçe, yazın öğretmenliğini sürdürür.

Eğitimciliği  sürerken, yazılar hazırlar Yücel. İlk kez  Varlık’ta 1964’te görülür.Ömrü boyunca ülkemizde çıkan hemen tüm Türkçe, yazın dergilerine şiir, öykü, deneme, anı gönderir: Türk Dili, Hisar, Edebiyat Dergi, Ilgaz, İmece, Güney, Meltem, Edebiyat Cephesi, Hakimiyet Saat, Ozanca, Oluşum, Sesimiz, Yeditepe, Yaba, Ekim, Kıyı, Şiir-ykü, Damar, Çağdaş Türk Dili, Yansıma, İnsancıl, Söylem, Kiraz, Karşı, Şiir Ülkesi, Abece, Öğretmen Dünyası, Türk Dili Dergisi, İnsan Saati, Martı, Dolunay, Sentez, Atın Külah…

Yücel,  şiirini özgün bir yapıya kavuşturmağa çalışır. Yaşadığı ortamın binbir olayını keskin bir gözlem gücüyle, duyumsayarak kağıda döker. 1966’da ilk öykü betiği  olan Görmeden Gidenler’i  armağan eder yazın dostlarına. 1967’de Kuş Gölgesi yayımlanır. Bu ilk şiir betiğidir. Yaşadığı ortamdan, eğitimci olarak izlediği yörelerden  damıttığı öykülerini kaleme alır. 1966’da Görmeden Gidenler; 1970’de Güneşin Parmakları yayımlanır.  1970de  TRT Sanat Ödülleri  yarışmasında bir denemesi başarı ödülü kazanır. 1976’da çıkan  Kendini Yenilemek, denemeler toplamı bir güzel güldestedir (2). Boşta Bırakanlar da bir denemeler toplamıdır. Bir Sevgi Adamı (1983), Şiirlerini topladığı Umut Bir Gül Uzatırken (1986), Beyaz Sesler bir denemedir. Sevgi Güneşi (1994) diger öykülerinin toplandığı betiktir. Sözcüklerle Öpüşmek, son denemelerini topladığı yayını olur. Güz RengiAyrılıklar adını verdiği şiir betiğini  de 2000’de çıkarır. 2002’de Kültür Bakanlığı Şiirle Gelen Aşk adlı eserini yayımlar.

Ödülleri çoktur Yücel’in. Emeğinin karşılığını akçe olarak değilse de, onurlandırılarak görür. 1993’te Zonguldak 100. Yıl Vakfı’nın yarışmasında öykü, şiir mansiyonları kazanır.

1986’da Tercüman gazetesi röportaj mansiyonu alır.

Genç Yetenekler Kulübü şiir, öykü birincilikleri kazanır.

1992’de Milli Eğitim Bakanlığı Çocuk Kitapları Yarışması’nda Öykü Dalı 2. liği alır.

1994’te Çağdaş Eğitim Vakfı, Akçadağ Köy Enstitüsü ödülünü kazanır.

Sen şarkı söylerken

Ben

Okşuyorum dünyanın göğüslerini

Sesinde zerdaliler ve yaseminler

Sesinde bir beyaz gemi

Süzülüp gidiyor bir sevda denizinden

Sen şarkı söylerken

Bilsen nasıl değişiyorum

Gıdıklanıyor içim

İşte tam o sırada

Güvercinler geçiyor gözlerinden

Sen şarkı söylerken

Yanaklarında pembelikler

Yansıyor yüzüme

Ve dünya çiçekleniyor birden

Sen şarkı söylerken

Bembeyaz bir geziye çıkıyorum ben

İçimde kuşlar uçuyor (3)

Sevgiyle bakar çevresine şairimiz. Gördüğü her şeyde güzellikler keşfeder. Umudu bire yüz veren tarladır, hoşgörü ve barıştır.

Bir güler yüz alır götürür beni

Bir sevgi dağının doruklarına

İçimde akışır bir mavi şenlik

Bir şeker söz kanat takar belim

Dağılır günüme çöken yoğun sis

Bir sevinçtir her yanımda büngülder

Bir dost bakış değiştirir günümü

Dünya o sırada sanki bir çiçek

Bir esriklik sarar beni inceden

Bir güneşli kafa ondurur beni

Birkaç sözü bile yol olur bende

Bir beyazdan bir beyaza geçerim

Nerede bir erinç, güzellik görsem

Gönenirim  devinirim bir anda

Dallarımda sarkan pembe kirazlar

Sarar dört yanımı nane kokusu

Göğsümdeki ovalara yaz gelir.

Bilirim yücedir kendinden sunan

Kendini kendine geçen bir kişi

Hoşgörü ve barış varsa özünde

Bu denli olanı nerde görsem

Tarlamdaki ekin bire yüz verir (4)

Yüzyıllar ötesinde Anadolu’nun ermişlerine, ozanlarına seslenir Yücel. Yunus’la, Karacaoğlan’la, Mevlana ile yarenlik eder; yaşamın güzelliklerinden dem vurur.

Bugün günlerden Salı

Bahçemde ak zambaklar

Ben onları koklarken

Yanımda Yunus’u gördüm

Elini uzattı elime

Konuştu benimle biraz

Aktım güneşe döndü

O yalın sözcükleri

Sonra baktım yanımda duruyor Karacoğlan

Göğsünde meydan sazı

Bir dokundu tellere

Hem çaldı, hem söyledi

İçime doldu sevdalar

Derken bir de baktım ki

Az ötemde Mevlana

Oturmuş konuşuyor dünya ve insan üzre

O ışık sözlerini tutup öpesim geldi

Dinledim şiiri, sazı

Gezindim düşüncede

Bir an geçtim kendimden

Yaşamak ne kadar güzeldi

Gün kuşluktu bahçemde

Dinledim, dinledikçe

Yaşattı Karacaoğlan

Düşünürdü Mevlana

Bala döndüm Yunus’ta (5)

Düzlüğünde  saz biten ördek öten, dağında kekik biten keklik öten güzel Maraş diyarında yoksulluklar Yücel’i düşündürür. Sorgulayıcıdır . Neden sürüp gitmekte bu yoksulluk !  Neden başak tutmaz ekini yoksulun !

Öyle yoksulsunuz ki

Bir çiçek yok sesinizde

Ne aman yan yana gelsek

Üşütüyorsunuz

Kaflarınız yanlış

Ötmüyor kuşlarınız akışlarınızın dallarında

Kimler uçurmuş onları

Yoksa hiç yok muydular

Besbelli

Açılarınız dar

Başak tutmamış ekinleriniz

Bir yerleriniz susuz sizin

Bir yerleriniz kayalık

Gün değmemiş sözcüklerinize

Hani ak yerleriniz

Sevileriniz nerede

Bir yanınız bencillik

Bir yanınız sıkıntı

Güzellikler konuşmuyor sizinle

Kırılmış ayakları sevginizin   (6)

Özlemleri vardır Yücel’in. Sevdiğinin  boyak boyak, çiçek kokularıyla gelmesini ister.

İster yeşil gel bana, ister mavi, ister beyaz

Değişmez

Ama siyah gelme

Gelirsen eğer

Bir yaz yeli gibi gelebilirsin

Bir elinde bir dal reyhanla

Bir ün uç gel

Bir keklik misali

Çık gel bir gün habersiz

Gel

Ve bir daha gitme

Yüzün karışıyor gözlerimde

Kulaklarımda sesin

Süzül gel

Bir bahar güneşinde

Biraz portakal rengi karıştır gelişine

Biraz leylak kokusu

Özledim (7)

Öğretmen, ozan, yazar Şevket Yücel…Akdeniz’in, Doğu Anadolu’nun, Gündoğu diyarının kesişme noktasında , adına Maraş denilen , Ahir Dağları ile sazlı, batak ovanın dokanağındaki bir diyarda  ömür sürdü. 2001 yılının 3 Şubat günü Yücel’in yaşamı sona erdi. İyi bir  eğitici idi. Temiz bir Türkçeyle, özenle dokudu şiirini, öyküsünü, denemesini. Marifetmiş gibi anlaşılmaz şiirler “karalayan” gösterişçi – medyatik şairlere (!)  inat, O sevgisini döktü kağıda, şiirini herkes okur, anlardı. Bu dünyadan göçüp gitti. Sessizce…Öğretmen dostları dışında kimsenin haberi olmadı. Maraş dışında tanıyanı da azdı. Karacaoğlan toprağında temiz şiirler üretti. Zaman zaman karamsar olsa da, şiirlerinde hep umut havasını tazeledi, yineledi. Bu, betiklerinin adlarına da yansıdı.

Bugün Kahramanmaraş’ta bir üniversite var.

Bu üniversitenin Türkçe, Türk Dili Edebiyatı bölümleri var.

Peki, araştırma görevlisinden profesörüne dek, öğretim elemanları Şevket Yücel adlı bir garip ozanın o diyarda yaşadığını, kendince şiir ürettiğini, betikler yayımladığını biliyorlar mı? Acaba, hiç ilgilenen çıktı mı? Şiirinin özellikleri, denemelerinin nitelikleri, öykülerinin kurgusu hakkında bir çalışma yapmak gereğini duydular mı? Ölüm yıldönümünde bir “Şevket Yücel Sempozyumu” düzenleme çabası gösterdiler mi?

Soruların yanıtı var mı?

Aramızdan ayrılmasının onbirinci yılında saygıyla anıyoruz Yücel Öğretmenimizi.

……………………..

1.         Bir güzel kafa görsem. 1994 kasım-aralık. Türk Dili Dergisi. S. 45. İstanbul,

2.        Behçet Necatigil. Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. 1978.Varlık Yayınevi. İstanbul,

3.        Sen söylerken. Çağdaş Türk Dili. 1992. Şubat. S.557. Ankara,

4.        Mutluluk dizeleri. 1992 ekim. Çağdaş Türk Dili. S. 19, Ankara,

5.        Bir aşktı sundukları. 1994. eylül. Çağdaş Türk Dili. S. 26. Ankara,

6.       Hani sizin ak yerleriniz. 1992 mart, nisan. Türk Dili Dergisi. S. 19. İstanbul,

7.        Bir renkli özlem. 1994. ocak. Çağdaş Türk Dili. S. 49. Ankara