SİGARA, BAŞIMIZIN BELASI
Elma attım duvara
Yuvarlandı kenara
Oğlanın yakışığı
Tüttürdüğü sigara.
Bir kurban bayramının, yazın en sıcak günlerine rastladığı bir yıl, Göre ilkokulunda öğrenci olan Yücel ağabeyim, arkadaşlarının ısrarıyla bir sigarayı tüttürmeğe başlıyor. Daha ilk nefeste fenalaşıyor; düşüp bayılıyor. Feryat figan, yüzüne şamar vurarak, su dökerek ayıltıyorlar.
Bu olay bizim çocukluğumuzda her bayram öncesi anlatılırdı.
Babam Bafra ve Tatlısert tütünü alır, kağıda sarar içerdi. Fakat aşırı bir tiryakiliği yoktu.
Bayramlarda ferfene için evimizden börek, kaygana, baklava, sütlaç, incir dökmesi gibi yemekleri getirir, şakalaşarak , fıkralar anlatarak yerdik. Aramızda beşer onar kuruş para toplar, bakkal Abdullah Ağa’nın dükkanından sigara alırdık.
Birinci, İkinci sigaraları vardı. Köylü de katıldı sonra aralarına. Vatan hizmetini yapanların da belli bir sigara hakları vardı. Askerden dönenler, hoş geldin ziyaretine gidenlere Asker adlı sigara armağan ederlerdi.
Sağlam karton kutularda Hisar, Yenice, Bafra, Sipahi vardı. Ortaokulda öğrenciyken bakkal İsmail Sucu amcanın dükkanına,Nevşehir’den ayrılan bir mühendis çok sayıda Amerikan dergisi bırakmıştı. Yağmaladık onları. Sayfa sayda tararken filtreli sigara reklamlarını gördüm: Pal Mall, Marlboro…Avcılar, balıkçılar, jeep sürenler havalı havalı tüttürüyordu sigaralarını bu resimlerde. Daha bizde üretilmiyordu ‘’süzekli’’ sigara. Ancak 1964’te Çamlıca çıktı da ülkemiz insanı filtreli sigarayı tanıdı.
Bayramlarda ortaklaşa aldığımız sigarayı ne yapardık. Birer tane alırdık kutusundan. Muhtar çakmağıyla ya da kibritle yakardık. Fakat beni hemen bir öksürük tutardı. O anda aklıma ağabeyim gelirdi. Bu dumanın neden olduğu öksürük beni öldürebilirdi. İlk nefesten sonra söndürür, kutusuna geri bırakırdım. Benle alay edenlere, gülenlere aldırmazdım.
Lisede öğrenciyken, binbirzorlukla , doğru dürüst beslenemeyen köylü arkadaşlarımın sigara tiryakisi olduklarını izler; üzülürdüm. Hiç de ucuz değildi sigara. Sonra tehlikesi de vardı. Müdür ya da yardımcısı sabah denetiminde sigara araştırırdı. Nöbetçi öğretmenler de tuvaletlerde duman var mı, ona bakardı. Cebinde, çorabının içinde, kitaplarının arasında sigara yakalatan öğrenci zor durumda kalırdı. Velisine bildirilirdi.
Üniversitede okurken de ders kitabı almayan, gazete, dergi okumayan birçok arkadaşım sigara tiryakisiydi. Kimi kızlar da tüttürürdü bunu.
Bir şey dikkatimi çekerdi: Tiryaki illa bir arkadaşını da kandıracak, sigaraya alıştıracak…Bunu Ereğlili arkadaşım Eyüp açıkladı : ‘’ Otlakçılar yapar bunu. Olur ya, parası yoktur sigara alacak, seni alıştırır ki, cebindekinden istifade etsin.’’
MTA Enstitüsü’nde Siirt, Baykan, Bitlis Mutki köylerinde çalışırken gözlediğim şuydu. Yöre tütünü üstün özelliklere sahipti. Toprak yapısı, su, iklim. Virginia tip tütün üretiliyordu ve köylü için önemli bir gelir demekti bu. Sarı boyaklı kızsaçı tütün, tiryakisi için dayanılmaz bir lezzetteydi. Ergen insanlar ceplerinde bir kalıp tütün taşıyorlardı. Bir de tahta, keskin bir ustura, bıçak. Tüttürmek istedikleri zaman durup oturup hemen orda kıyıp o tütün demetinden bir parça –pastırma doğrar gibi- Papier de Damas marka kaçak(!) sigara kağıtlarına sarıp içiyorlardı.
Köylerde okul yoktu. Çocuklar doğada, özgürce yaşıyorlardı. Dedeleri, babaları nasılsa, onlar da öyle bir yaşam düzenini sürdürüyorlardı. Diyelim baba kendisi için bir tüttürmelik tütünü kağıda sardı, başladı içmeye. Yan gelip yatmış oğlu da babasında istiyordu o kalıp tütünü, becerikli devinimlerle kendisi için de sigara hazırlıyor; baba oğul böyle karşılıklı tüttürüyorlardı.
1960 sonlarında Bitlis’teki Doğu Sigara Fabrikası üstün nitelikli Bitlis tütününden sigara üretiyordu ve belki 50-60 kişi çalışıp evine ekmek götürüyordu. Kutusu pek basit, dağılgan olan bu sigaranın yaygın bir ünü vardı. Bölgeyi tanıyanlar, askerliğini buralarda yapanlar pek düşkündü bu sigaraya. Ne yapıp edip elde ediyorlardı taa İzmirlerden, İstanbullardan…
Öğretmenliğim sırasında, beslenme bozukluğu çeken köylü öğrencilerin sigara tiryakisi olduklarını gözlemlemişimdir. Ne denli sıkı denetlerseniz denetleyin; alışmışlar; bırakamazlardı.
1958-64 arasında öğrenciyken tanık olduğum tiryakilikleri 1970-78 arasında öğretmenlik yıllarımda da daha ilerlemiş, yaygınlaşmış olarak izledim, gözledim.
Eğitim Fakültesi öğrencileri girişin basamaklarına oturmuşlar, keyifle sigara tüttürüyorlar. Kız erkek karışık. Ders girmek de neymiş! Baktım, yanlarında geçerken, söyledim.
‘’ Azerbaycan’da sigaraların üzerinde ne yazıyor; biliyor musunuz?’’ dedim.’’ Papiros çekmek sağlığıza ziyan vurur.’’
Anladılar. Güldüler ve tüttürmeyi sürdürdüler.
Günde, diyelim bir paket sigaraya 10-15 TL verebilen gençlerimiz, ayda 10-15 TL verip kitap almayı gereksiz görüyorlardı.
Bu öğrencilerin yaş aralığı 18-23,24 idi ve öğretmen adayı idiler.
…………….
‘’ Hocam, bizim bölüme bir kontenjan ayrılmış, Rektörlüğün ücretsiz yemek yiyebilecek öğrencilerin listesini istediğini duyduk. Bölüm Başkanı olarak benim adımı yazar mısınız? Zor durumdayım da.’’
Demek, dikkatsiz davranmış; gizlemeyi unutmuş. Gömleğinin ön cebinde, piyasadaki en pahalı Amerikan sigarasının kutusu görünüyor.
‘’ Günde kaç tane içiyorsun? ‘’ dedim.
Telaşlandı, elini atıp sigarayıordan alıp ceketinin iç cebine koydu.
‘’ Günde bir paket gidiyor hocam,’’ dedi. ‘’ Alışmışız, bırakamıyoruz.’’
‘’ Yavrum, hem ücretsiz yemek hakkından yararlanmak istiyorsun, hem de en pahalı sigaraya para harcıyorsun. Burada bir terslik yok mu? Sağlığına zarar veren bu sigarayı tüttürmek yerine, rahatça öğlen yemeği için kaynak bulmuş olursun.’’
Utandı, kızardı, bozardı; süklüm püklüm odamdan çıktı, gitti.
…………….
Eşim 1985-86’da Alipaşa İlkokulu’nda öğretmenken 11,12 yaşındaki çocukların sigara içtiğini üzüntüyle görmüş. Okula gidip gelirken, evlerin önünde rastladığı kişilerle konuşmuş. Ana babalarını uyarmış. Hiç aldırmamışlar.
‘’ Erkektir lo! İçecek helbet!’’ demişler.
Sonra öğrencilerle konuşmuş.
‘’Yavrum, bu sigara sağlığınıza zarar verecek …’’
Bilgiç bilgiç karşılık vermiş bir çocuk.
‘’ Valla, ben hiç zararını görmedim.’’
……………………..
Mehmetçik İlkokulu öğretmenler odasında orta yaşlı bir eğitimci dert yanıyor arkadaşlarına.
‘’ Çocuklarım iyi beslenemiyor. Ayda bir kez bile et yediremiyorum. Okullarında bu yüzden başarılı değiller.’’
Önce kendini yutuyordu. Konuşurken ağlamağa başladı.
‘’ Ne yapacağımı bilmiyorum. ‘’
Sonra, cebinden pahalı bir yabancı marka paket çıkarıyor. Alışkın elleriyle sigara çekip alıyor, çakmağıyla yakıyor.
Dumanaltı.
İki paket sigara parasıyla yarım kilo et alınabilirdi.
…………………………..
Jeomorfoloji Uygulama Atlası adlı kitabım yeni çıkmıştı. Yayınevi ilk olarak 50’lik bir paket göndermişti. Bir tane alıp yanıma, derslikte tanıttım. Deneyimlerimle biliyorum; öğrenci, armağan edilen kitabı önemsemiyor, unutuyor, yitiriyor. Ve bundan üzüntü duymuyor. Fakat, eğer para verip alırsa, özen gösteriyor; yitip gitmesine izin vermiyor.
Dersten sonra, odama gelen öğrencim Fatih, kitabı istedi. Bedeli 5 TL idi. Verdi parayı, aldı, götürdü kitabı.
Ertesi gün sabah, odamın önünde beni bekler buldum. Derse girmeğe hazırlanıyordum . Utana sıkıla dedi ki,
‘’ Hocam, kusura bakmayın. Ben bu kitabı alamayacağım.’’
Önceki gün bıraktığı 5 TL masanın çekmecesinde duruyordu. Neden diye sormadım, parasını geri verdim.
Kitabı inceledim. Terli elleriyle ıslanmış, içine adını yazmış, tarih atmış. Olsun, bir bildiği var ki, kitabı geri getirdi.
Dersten sonra odama gelen öğrencilere Fatih’in bu tavrını anlattım. Adını belirtmeden. Yoksul muydu, neden 5 TL’lik kitabı almak istememişti.
‘’ Hocam,’’ dedi bir öğrenci hayret ve şaşkınlıkla. ‘’Fatih mi, kuyumcudur babası. Pek cimri olduğunu biliyoruz. Fatih de günde bir paket en pahalısından filtreli Amerikan sigarasından içer.’’
Genelleme yapmak doğru değil …
Ama…Öğretmen olarak ilerde, eğitim verecek gençlerden birisinin hali pür melali bu işte…
…………………….