CHP Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan, TBMM Genel Kurulunda Polis Yüksek Öğretim Kanunu hakkında (CHP) Parti Grubu adına konuştu.

"Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri sizleri saygı ile selamlıyorum.

İstanbul’da meydana gelen Terör saldırısında kaybettiğimiz canlarımıza Allahtan rahmet ailelerine ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Terör olaylarının arkasında duran onlara destek veren emperyal güçlerle onların maşaları bilsinler ki Türk milletine de Türk devletine de dünde diz çöktürememişler, bugünde diz çöktüremezler.

Bu yasa teklifine genel olarak baktığımızda Cumhurbaşkanlığı sisteminin İçişleri Bakanlığında uygulanmasının bir örneğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti devletini sanki Meclis yokmuş gibi kanun hükmünde kararnamelerle yönetiyorsa getirmiş olduğunuz bu teklifte de sizler yönetmelikle İçişleri Bakanlığını yönetmek istiyorsunuz. Bakın, ek madde 15 "Personelin ödevleri, hak ve sorumlulukları ile görevin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda personel tarafından uyulması gereken kurallar, sahip olunması gereken vasıflar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir." Diğer bir madde, madde 8 "Personelin ödevleri, hak ve sorumlulukları ile görevlerin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda personel tarafından uyulması gereken kurallar, sahip olunması gereken vasıflar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığa tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir." Madde 10 Akademiye alınacak öğrencilerin nitelikleri, giriş esas ve şartları ile polis yüksek okullarına dikey geçiş yapılmasına ilişkin usul ve şartlar yönetmelikle belirlenir. Anayasa Mahkemesi 24/02/2022 tarihinde esas (2022/12) numaralı dosyada 442 sayılı Türk Köy Kanunu'na, 5673 sayılı Kanun'un 2'nci maddesine eklenen ek madde 18'e ilişkin bir iptal kararı verdi. Bakın, iptal kararında ne diyor: "Temel hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğine izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir. Esasen temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasa'nın 2'nci maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Dolayısıyla Anayasa'nın 13'üncü maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa'nın 2'nci maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır." Yani bunu ben söylemiyorum burada, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bu karardan alıntı yapıyorum. Yani siz getirmiş olduğunuz bu teklifte bu kadar yönetmelikle yönetmeyi eğer içinize sindirebiliyorsanız, Anayasa Mahkemesi bunu içinize sindirmemeniz lazım, bunların kanunla düzenlenmesi lazım diyor. Neye göre diyor? Hem Anayasa'nın 2'nci maddesine göre hem de 13'üncü maddesine göre diyor. Bu getirdiğiniz kanun teklifi eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu şekilde geçecek olursa Anayasa Mahkemesi yeniden bu kararı iptal eder, onun için burada boşa zaman ayırmış oluruz. Oysa  Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti ise ki hukuk devleti olduğuna inanıyoruz, bu hukuk devletindeki yazılan anayasal kurallar hepimizi bağlar. Anayasal kurallar gereği biz burada yönetmeliklerle değil, kanunlarla bunun çerçevesini çizmemiz gerekir.

Sayın Milletvekilleri bu yasa teklifinin sunumunu yapan sayın başkan 2015 tarihinde fetö terör örgütünün okulu ele geçirmesinden dolayı  kapatıldığını çok açık, sarih bir şekilde ifade etti.Bilindiği gibi Emniyet teşkilatının amir ihtiyacını karşılamak amacıyla 2001 yılında 4562 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu çıkarılmıştı. Bu kanunla Polis Akademisi bünyesinde 4 yıllık lisans eğitimi vermek üzere Güvenlik Bilimleri Fakültesi kurulmuştu. Ak Parti hükümetleri, tüm Emniyet teşkilatlarıyla birlikte, Polis Akademisi, Polis Koleji ve Polis Okullarının tüm hakimiyetini Fethullahçı Terör Örgütünün eline bırakmıştı. Böylece Ak Parti ve yandaşlarının o dönemde “hizmet cemaati” olarak gösterdikleri FETÖ, bu okullara örgüt mensupları dışında kimsenin öğrenci olarak kabul edilmesine olanak tanımamış, bu yolla da Emniyet teşkilatındaki hakimiyetini pekiştirmiştir. Bunun sonucunda kapatılan Polis Koleji ve Güvenlik Bilimleri Fakültesinden atılan 2 bin 146 öğrenciden 2 bin 120’sinin FETÖ’ye tam bağlı olduğu ortaya çıkmıştır. FETÖ’nün Polis Akademisi ve Polis Koleji gibi eğitim kurumlarını tam hakimiyeti altına alması,  iktidarın bu eğitim kurumlarına girecek öğrencilerin seçiminin sublektif kurallarla ve şeffaf olmayan süreçlerle belirlenmesine olanak tanımasıyla olmuştur.

Bu konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2016 yılından önce Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden defalarca   eleştiriler gelmişti. Eğer o eleştiriler göze alınsaydı  2016 yılında yaşanan olaylar  Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına gelmezdi. Şimdi, siz aynı hatayı tekrar ediyorsunuz. Nasıl tekrar ediyorsunuz Bakın, "Öğrencilerin fakülteye devam-devamsızlık durumları ile fakültede verilecek olan dersler ve süreler yönetmelikle düzenlenir." Madde 12, ek madde 1: "Genel Müdürlükçe belirlenecek en az dört yıl süreli fakülte mezunlarından yapılacak sınavda başarılı olanlara ilk derecede amirlik eğitimi verilir. Bu merkezin kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları merkeze alınacak öğrencilerde aranacak şartları giriş sınavıyla eğitim-öğretime ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." Geçici madde 2'yi okuyorum, burayı hepimizin dikkatle takip etmesi lazım çünkü 2016 yılı öncesi gibi olabilir. 2016 yılında nasıl ki torpille girenler, farklı tarikat mensupları, İçişleri Bakanlığına değişik şekillerde gelmiş, girmiş daha sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına bela olmuşsa yine aynı şey olabilir demiyorum, çok güçlüdür, olma ihtimali vardır diyorum. Neden?

Şimdi, diyorsunuz ki  "Genel ve özel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen ve belirli bir yetişme programı sonrası yeterlilik sınavına tabi tutularak müfettiş, denetçi, denetmen ve kontrolör kadrolarında yardımcılık veya stajyerlikle geçen süreler dâhil en az beş yıl görev yapmış olanlar arasından dikkatinizi çekiyorum yazılı veya sözlü sınav sonucunda başarılı olanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde durumlarına uygun Göç İdaresi denetçiliği kadrolarına naklen atanabilirler. Bu şekilde atamaların sayısı yediyi geçemez." Şimdi, biz bu maddede şöyle bir şey getirsek, desek ki: Buraya alınacaklara yazılı sınav yapılır, bu yazılı sınav sonucuna göre... Bizim kaç tane ihtiyacımız var? örneğin bin tane ihtiyacımız var, bin personele ihtiyacımız var. Kaç kişi sınava girmiş? 20 bin kişi sınava girmiş, biz, bu aldıkları puan durumuna göre 100, 95, 94, 93, 92, neyse, sıralamasına göre ilk bine girenler polis olarak atanır ya da amir olarak atanır hükmünü burada koysak hak eden hak ettiği yere gelir, toplumun vicdanı da rahatlar. Mülakata ısrar etmek demek ben torpille adam alacağım demektir. Benden olanı bana yakın olanı alacağım demektir.Bu da yetenekli zeki çocukların yerine farklı tarikat mensuplarının buralara yeniden yuvalanması demektir. Sayın Milletvekilleri  Mülakatta ne soruyorsunuz? Mülakatta sorduğunuz sorular tamamen o kişinin torpiline göre değişiyor; gerçekleri konuşalım, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşıyoruz. Peki,  mülakata ne gerek var? Millî İstihbarat Teşkilatı  araştırma yapıyor, Emniyet istihbaratı araştırma yapıyor, savcılık bu göreve gelecek arkadaşlar hakkında araştırma yapıyor. Zaten onlarla ilgili gelecek güvenlik araştırmalarında olumsuz bir şey varsa isterse 100 üzerinden 100 alsın, bunu almıyorsunuz, almamanız da normal, son derece doğal. Mülakatta ısrar ediyorsanız gerekçenizde İçişleri Bakanlığının belli kıstasları var- bakışını anlayacağız, duruşunu tespit edeceğiz." Peki, tamam, mülakatı zorunlu kılıyorsanız o zaman şöyle bir madde ekleyelim buna: Mülakat yapılan odanın her bir köşesine kamera sistemi koyalım. Bu kamera sisteminde kim, kime hangi soruyu sormuş, kim, hangi cevabı vermiş ve verilen hangi cevaba göre hangi puan verilmiş; bunların kıstasını koyalım. Burada kendisinin hak ettiğine inanan, yazılıda örneğin 95 almış bir arkadaşımızın "Sen torpilli değilsin." diye mülakatta  örneğin5 puan verilip  toplam 100 puan yapıp 2'ye bölünce  50 puanla elenmesine neden yaratıyorsunuz bu sistemden vazgeçip vicdanen de ahlaken de hukuken de her birimizi üzmeyecek kamera sistemini getirelim var mısınız buna? Biz de buna destek verelim.  Böyle bir değişiklik yapmanızın  zararını Türkiye Cumhuriyeti devleti çekecek. Yine sinsi sinsi bir kısmı da açık-sadece oy kaygılarıyla göz yumulan tarikat mensuplarının Devlet içinde, emniyet içinde örgütlenmesinin yolu açılır.

Hükûmet gelir geçer; Bakanlık bizim de Bakanlığımız, Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devleti. Bu devletin varlığını sürdürebilmesi, gelişimini sürdürebilmesi, dünya standartları ölçüsünde ilk 10'lara, ilk 5'lere girebilmesinin koşulu layık olan insanların layık olduğu şekilde bir yere gelmesinden geçer. Bir tarikat mensubu eğer İçişleri Bakanlığında etkin bir yere geliyorsa o tarikat mensubu devletin değil, tarikat mensubunun söylediklerini yerine getirir. Geçmişte olduğu gibi tarikatların, cemaatlerin önerdiği sizlerin de alnı secdeye değenden zarar gelmez bizim de buralar oy depomuz diye torpilli öğrenci almaktan vazgeçin.

Sayın Milletvekilleri İçişleri Bakanlığına bağlı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile ilgili Bazı Kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi üzerinde konuştuğumuza göre İçişleri Bakanı hakkında da birkaç şey söylemek isterim.

İçişleri Bakanı soylu ne zaman Türkiye de Terörist sayısı konusunda konuşma yapsa, sivillere karşı bir terör eylemi gerçekleşiyor. Hatırlar mısınız; Türkiye’deki Teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliyorum dedi, hemen arkasından Mersin de polislerimize saldırı oldu şehit verdik. Bırakın ayakkabı numarasını bir isim açıkladı onu da CHP’ye yapıştırdı  oda yalan ve yanlış çıktı.

İki gün önce İstanbul da yine bir terör saldırısı oldu. Bu milletin evlatları emniyet mensupları teröristi yakaladı, teröristin isim vermesi üzerine 50 kişi gözaltında. Peki sayın Bakan soruyorum bu gözaltına aldığınız kişiler 110 kişi diye sayı verdiğiniz tetöristlerin içinde mi? Yoksa bunlar sizin bildiklerinizin dışında mı? sizin  hangi sözünüze güvenecek bu millet 40 gündür İstanbul sokaklarında dolaşan bir işlerine girip çalışan, Suriye den sınırı geçerek 1150 km yolu geçip  İstanbul’a kadar gelen bir teröristin bırakınız ayakkabı numarasını bilmeyi, isminden, cisminden haberiniz yok.

Önce Bog Başkanlığı ile başlayıp Amerika’nın Ortadoğu da yıkıp politikasına alet oldunuz sonra da İdeolojik saplantılarla yaptığınız dış politikalar sonucu 4 milyondan fazla Suriyeliyi ülkemize taşıyarak Türkiye’nin etnik yasasıyla oynadınız. Sizin kendi söyleminizle 40 milyar dolar parayı gerçekte ise milletin 60 milyar dolarını bunlara harcadınız. Üstelik bir de her türlü terörü ülkemize, şehirlerimize taşıdınız.

Önce size Suriye sınırındaki mayınları bir bir temizlettiler neden temizlediğinizin farkında bile olmadınız, sonra da bu sınırlarımızı kevgire çevirdiniz, yol geçen hanına döndü, önce açılıp kapanamadığınız gibi şimdi de sınırlarımızı kapatamıyorsunuz. Biz Suriye de EmeviCamiinde namaz kılacağız derken Suriyeliler Türkiye’ye getirdiniz. Bu yaptıklarınızın hesabını halka nasıl vereceksiniz.

İstanbul’daki terör saldırısının arkasında Amerika Birleşik Devletlerinin olduğunu ve gereken mesajı aldığınızı söylüyorsunuz, Bu mesaj size mi? Türk milletine mi? verilmiştir. Mesajdan ne anladınız, nasıl cevap vereceksiniz. Türk milleti adına soruyor ve cevabını bekliyoruz. Türk askerinin kafasına Amerikan askeri tarafından çuval geçirilirken nerelerdeydiniz. O günlerde nota vermeyi müzik notası olarak algılayan lideriniz Bidenin  başsağlığı mesajını kabullendi, siz yine boşluğa düştünüz. Grup Başkan vekiliniz sizin ruh halinizi tahlil edip bu sözleri ruh halinize göre söylediğinizi söyledi buna cevabınız nedir bekliyoruz. Büyük laf ederek büyük adam olunacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. İstifa etmeyi düşünüyormusunuz.?

Değerli Milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan hangi mevki ve makamda olursa olsun hiç kimseye suç işleme hakkı vermez. Bir kişi bir suç işlemiş ise yargı önünde hesap vermek zorundadır. Yine mevki ve makamı ne olursa olsun hiçbir amir memurlarına yasalara aykırı emir ve talimat veremez.

Sayın İçişleri Bakanı size suç işleri Bakanı demiyorum ama; konuşmalarınızla, verdikleriniz emirlerle suç işliyorsunuz diyorum. Kamuoyu önünde bir mafya liderinin her ay onbin dolar verdiğini söylüyorsunuz bu konuyu bildiğiniz halde savcılığa gidip suç duyurusunda bulunmuyorsunuz. Bu rüşvet olayını söyleyip savcılığa suç duyurusunda bulunmayarak birilerine mesaj mı vermek istiyorsunuz. Türk ceza kanununun 279 maddesinin ikinci fıkrası çok açık “………… tamda bu maddeyi ihlal ederek suç işliyorsunuz. Emrinizde çalışan memurlarınıza suçluları yakaladığınızda ayaklarını kırın diye kamuoyu önünde talimat veriyorsunuz. Ali kıran baş kesen misiniz? Unuttuysanız hatırlatayım siz Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanısınız. Bu verdiğiniz emirlerle TCK’nun 24.maddesi ile Anayasa’nın 137.maddesini ihlal ediyorsunuz.