SOĞUKOLUK YOLLARINA DÜŞENLER
Endüstri mühendisi Ali Dinçer ile Ankara'da buluştuk.
O sırada Ürgüp Lisesi'nde öğretmenim. Yıl 1975.
Ne işim var Ankara'da ?
Artık , inanıyorum ki kaliteli bir fotograf makinam olduğuna göre, çektiğim diyapozitifleri bir konferansta değerlendirebilirim.
Bu işi yapan o denli çok sanatçı var ki.
Sanat olaylarını veren dergilerde, gazetelerde sayısız fotograf üstadı ülkemizden, dünyadan çektiği slaytları dia-show olarak sunuyor ve çok da ilgi çekiyor bu kültürel etkinlikler.
Bir fotograf sergisi açmak da var planımda.
Ali benim 1969 MTA Baykan Kampı'ndan arkadaşım.
Son derece içten bir dost, yardımsever.
İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi eski mebus İbrahim Cüceoğlu ile tanışıyormuş Ali. Önceden randevu almağa falan gerek yok. Ali'nin ünü var. Gittik o koca gökdelene.
İbrahim Bey ciddi insan. Ali ile gülüierek kucaklaştı. Benim de elimi sıktı.
Ali, anlattı isteğimizi.
'' Güney iyi bir eğitimci olmasının yanında bir fotograf sanatçısı, bir yurtsever aydın. ''
İbrahim Bey, saçları azalmış kafama, üstüme başıma bakıyor. Anlıyorum ki, beğenmiyor, belki Ali'nin anlattıklarını abartılı buluyor.
'' Bankanızın bir konferansında Güney kardeşim diyapozitiflerini sunmak ister. ''
'' Peki, olabilir. Ben, kültür sanat birimimize haber verebilirim. Başka ? ''
'' Bir de fotograf sergisi açmak istiyor İşbank Sanat Galerisi'nde.''
'' Sıraya girmek gerekiyor. Çok talep var Aliciğim. Elbet olabilir de. ''
O sırada sekreterinden telefon geliyor. İbrahim Bey dikkatle konuşuyor.
'' Konuklarım var , fakat gelsinler bakalım.''
Biz kalkmağa davranıyoruz.
'' Oturun bakalım. Daha çayımı içmediniz.Bu olayı izlemenizi isterim, '' diyor.
Merak ediyoruz. Neler oluyor !
İçeri bir genç adam, başörtülü bir hatun giriyor. Süklüm püklüm. Derin üzüntüler içinde oldukları belli. Kadın genç, güzel, fakat ağlaya ağlaya gözlerinin şişmesiyle çirkinleşmiş.
Gelen yeni konuklar bizlere bakıyor. İbrahim Bey, güvence veriyor.
'' Merak etmeyin. Buyurun oturun, onlar da dinleyebilir. Anlatın meseleyi,'' diyor.
Genç adam tutuk başlıyor konuşmaya, giderek açılıyor.
'' Efendim, ben avukatım. Bu hanım da avukat arkadaşımın eşi. İş Bankası'ndan kredi almıştı , ödeyemedi. ''
'' Neden, ne oldu ? ''
'' Mazbut bir aile babasıydı arkadaşım. Baraj istimlakları sürecinde DSİ'ni mahkemeye vererek, iki kat, beş kat daha fazla para kazandırdı müvekkillerine. Bu arada aldığı krediyle birden bahçeler aldı, villalar yaptırmağa başladı. Banka sıkıştırıyordu ödemesi için. Bu arada birçok lüzumsuz adam, boş gezenin boş kalfası gagguş, arkadaşımdan nemalanmağa başladı. Tuzsuz koyun tuzlu koyunu yalaya yalaya eritirmiş. Arkadaşım kendini içkiye verdi. Lüks bir otomobil aldı. ''
Sözünün burasında durdu, ağlamamak için kendini zor tuttuğu belli oluyordu. Zorlukla konuştu yine de.
'' Pek düzenli bir aile hayatı vardı. Taa İstanbul'a gidip Hukuk'u orada okuduk. Ne Sirkeci Anadolu Sazevi, ne Galata meyhaneleri. Tek bir kez gitmişliğimiz yoktu. O sapısilik gagguşlar yoldan çıkardı arkadaşımı. Taa İskenderun'a gidip Soğukoluk'ta bir fahişeyi bulmuşlar. İlçe merkezinde bir lüks daire kiralamışlar. Orada karı koca hayatı yaşamağa başlamışlar. İskenderun ile Elaziğ arasında gidip gelirken bir trafik kazasında arkadaşımız arabasıyla dereye uçuyor, ağır yaralı, hastanede...''
Kadın bu sırada hıçkırıyor, elindeki mendili ıpıslak...
'' Bir hafta sonra öldü. Dünya tatlısı bir insandı. O çevresindeki asalaklar mahvetti arkadaşımı. Öldü, toprağa verdik. Bankanıız hemen borcunu istiyor. Haklı da. Talebimiz bunu yapılandırmanız. Taksit taksit ödeyeceğiz. Arkadaşım, ölmeden önce son söz olarak ailesini bana emanet etti. Bazı yarım kalmış villaları, dükkanları satıp borcunu ödeyebileceğiz. ''
İbrahim Bey etkilenmişti olaydan. Telefon etti, kredi işleri müdürünü istedi. Bize, yeni konuklara çay geldi. Şekerini karıştırmadan içtik. 5 dakika sonra bir genç geldi. İbrahim Bey ona da anlattı kredi durumunu, ödeyememe, gecikmeyi. Müdür not aldı.
'' İnceleyeceğim efendim,'' dedi '' Gerekeni yaparım. ''
Avukat ve genç kadın minnettarlıkla baktılar İbrahim Bey'e. Yaklaşıp, kadın elini öptü. Avukat tokalaştı. Vedalaştılar, odadan çıktılar.
Bir süre konuşamadı İbrahim Bey.Derin bir üzüntü içindeydi.
'' Görüyorsunuz, değil mi ! '' dedi '' Parasızken mazbut aile babası, servet sahibi olunca nasıl değişiyor. Türk aile yapısı...Nerede yanlışlık yaptık, nasıl bu hale geldi bu memleket, bu halk ! Anlaşılır gibi değil. Buna benzer o denli çok olay, öyle çok istek var ki, anlatmak imkansız. Bunlar eski bir parlamenter olarak beni çok, pek çok üzüyor. ''
Vaktini fazla almak olmaz. Müsaade istiyoruz. Ali ile kucaklaştılar. Ben de kartımı verdim, elini sıktım. Odadan çıktık.
İkisi de yaşamıyor artık bu değerli insanların. İbrahim Cüceoğlu'nu, iyi dostum Ali Dinçer'i rahmetle, özlemle anıyorum şimdi.
------------------------------------