SOL KİŞİLİK VE ZAAFLARI
Sorumluluk ya da sorumlu olma duygusu insanda farklılıklar yaratır.
Sorumluluk kişinin ikinci bir muhatabının olmasıdır. Sorumluluk sahibi kişi kendini bağımsız hissedemez ya da istediği gibi hareket edemez.
Toplumlarda kişilerin sorumluluk duygusunu perçinleyen üç önemli unsur vardır. Bunlardan biri yasalar diğerleri ise ahlak kuralları ve dindir.
Bu üç unsurdan ilk ikisinin kontrolü kişini bulunduğu çevre, din unsurunun kontrolü ise kişinin vicdanıdır. Dini sorumlulukta kişi vicdanı ile baş başadır.
Dini inancı olmaya kimi ateistler ya da dini “insan kaynaklı” olarak gören kişilerde ise vicdanının sesi ve sorumluluk anlayışı kendi çıkarlarına göre düzenlenecektir.
Bir başkasına haksızlık yapan ya da kimi insanların hakkına el uzatan kimsenin sorumluluğu ancak devlete karşıdır. Devleti atlatan kişinin sorumluluğu kendi vicdanı ile sınırlı olacaktır.
Dini terminoloji ile beslenmeyen kimi “vicdanlar” zaman içinde farklılaşacak, yozlaşacak ya da sadece kendi menfaatlerini düşünen bir konuma gelecektir.
Böyle bir gelişme kişinin yapısını değiştirecek, merhamet, yardım, iyilik yapma, olumlu düşünme, başkasının hakkını gözetme vb. gibi mefhumların aşınması, yozlaşması ya da tamamen ortadan kalkması ile sonuçlanacaktır.
Yani kişi seküler dünyanın içinde yitip gidecektir. Bu da en başta o kişiyi etkileyecek, maddi dünyanın ötesini göremeyen, fakat maddi olmayan bir yönü de bulunan insanda bunalımlara, travmalara ve şoklara yok açacak, kişi ya kendine ya da çevresine karşı şiddete yönelme eğilimleri geliştirebilecektir.
Bu risk alanının en büyük gurubu ise kendini “sol addeden” ya da materyalist felsefeye inanan zümrelerdir.
Yapılan kimi araştırmalar teknoloji ile birlikte gelişen maddeci eğilimlerin ya da kendini “sol terminolojinin” içinde gören insanların mutlu olmadıkları, yalnızlık ve iletişim sorunları yaşadıkları, dünyayı ve yaşamı anlamsız buldukları sonucuna varmıştır.
Bu çevreler mutluluğu maddede aramakta, zenginliğin kişiye refah ve huzur getireceğine, bunun da kişiyi mutlu edeceğine inanmaktadırlar.
Onların bu inancı yaşadıkları ile tezat oluşturmakta, bu tezatlık ise kişide mutsuzluk, huzursuzluk ve depresyona yol açmaktadır.
İnsan maddi değildir, manevi yönü de vardır.
Hem maddi hem manevi yönü beslenemeyen insanı, bunalım, yalnızlık ve stres beklemektedir…