T A R I M

(HZ. YUSUF ÖRNEĞİ)

Vaiz bir konuşmasında; “…kuru-yaş, canlı-cansız her şey Allah’ın ezeli ilminde (Kuran’da) mevcuttur” demiş. Namaz sonrası cemaatten biri; ‘hocam rica etsem bir çuval undan ne kadar ekmeğin olacağını Kuran’dan gösterebilir misiniz?” demiş. Hiç bozuntu ve şaşkınlık emaresi göstermeyen hoca, birlikte gittikleri fırıncıya; “bir çuval undan ne kadar ekmek olur” diye sorar. Fırıncı bir çırpıda “şu kadar olur” diye cevap verir. Hocam cevabı Kuran’dan verecektiniz” diye itiraz edince, hoca, ‘Allah, Kitabında; “…bilmediğini ehline sor…” buyuruyor’ der.

Aramasını bilen, ön yargısız yaklaşan herkes için Kuran mutlak bir kılavuz, tam bir pusuladır.

Hiç şüphesiz Kuran bir ansiklopedi değil. Fakat ansiklopediler de dâhil bütün kitaplara kaynaklık teşkil eden ilahi ve son kitaptır. Tamamlanan bir binanın “son tuğlası” olan kitabın/dinin içinde aranan her şeyin olmaması zaten düşünülemez.

Kur’an’da bahsi geçen Hz. Yusuf kıssasını, kimileri okuyarak, kimileri dinleyerek, Allah’ın “ahsenü’l gasas” -en güzel hikâye- diye bahsettiği olayı öğrenmiştir. Ben de birçok kez bu hikâyeyi dinledim, okudum ve dizisini izledim. Son olarak ta henüz yeni kaybettiğimiz, düşünce dünyamızın en önde gelen simalarından şair ve mütefekkir Sezai Karakoç’un “Yitik Cennet” ve “Ruhun Dirilişi” kitabından bir kez daha okudum.

Hemen birçok konuyu ihtiva eden Hz. Yusuf hikâyesi, özellikle Firavun ’un gördüğü rüya üzerinden tarım meselesine dikkat çekmektedir.

Hiç şüphesiz bazı dönemde bazı konular öne çıkar. Bu hep öyle olmuştur. Bir dönemde çok önemli olan bir mevzu bir sonraki dönemde ikinci ve hatta son sıralara kadar gerileyebilmektedir.

Tarıma ise; insanlığın ilk yıllarından bu tarafa hep önemli olmuştur.

Hz. Yusuf kıssasında; tarımın en belirgin şekilde yedi yıllık bolluk, ardından gelen yedi yıllık kıtlık döneminin, Firavunun gördüğü bir rüya üzerinden anlatılmaktadır.

Firavun rüyayı gördüğünde, gözü kör eden sevdanın kurbanı Hz. Yusuf hapistedir. Bütün çabalara rağmen Firavun un rüyasını hiç kimse yorumlayamadı. Hz. Yusuf’un zindandan çıkarken; “Efendinizin yanında beni anın” demesine rağmen bunu unutan zindandan arkadaşlarından biri geçte olsa Firavuna; bu rüyanın cevabını verecek birini tanıyorum’ diyerek süreci başlatır.

Hz. Yusuf, önce maruz kaldığı iftiradan kurtulmak için yöneticiler nezdinde aklanmasını istedi. Bu durum gerçekleştikten sonra, Firavun un rüyasını yorumladı. Yorumlamakla da kalmadı bu işi halledebileceğini de söyledi. Bunun üzerine geniş bir yetkiyle donatılan Hz. Yusuf derhal işe koyuldu. Devlet gücünü de ardına aldıktan sonra, zindan arkadaşlarıyla, en kısa zamanda sistemi kurdu ve işe koyuldu.

Aslında; Mısır “Aziz’i tespit etmişti Hz. Yusuf’un masumluğunu. Ama, o bir devlet adamı olarak iyi sezmişti bu kölenin devlete yönelik alınyazısını. Ona karşı koymak istedi. Çünkü: o düzeni temsil ediyordu: kurulu düzeni, yani statükoyu. Hz. Yusuf’sa değişmeyi, bir anlamda gerçek devrimi. Onun için o zindana gidecekti. *

Hz. Yusuf’un işi yola koyması çok ta kolay olmadı. Hem dinî hem de ekonomik yönden milletin ensesinde boza pişiren bir takım güruh, sultamız elden gidecek endişesiyle Hz. Yusuf’u başarısız kılmaya çalışıyorlardı. O’da esbaba tevessül ederek yapması gereken ne ise onu yapmaya çalışıyordu.

Aldığı tedbirler sayesinde yedi yıllık bolluk döneminde ekilmesi gereken ne kadar arazi varsa hepsini ektirdi. Ektirirken de çiftçileri destekledi, hasadı kaldırınca alım garantisi verdi. Elde edilen tahılın çürümemesi için saplarıyla beraber oluşturduğu dev silolara doldurdu.

Bu olayı edebi bir nazarla Sezai Karakoç şöyle anlatıyor: “kendi düşünün, (rüya) toplum ve insanların düşlerinin sınavından geçen Hz. Yusuf, son merhaleye varmaktadır. Devlet düşü merhalesine ermesi, Firavun un rüyasıyla gerçekleşmektedir. O zamanın devleti, ekonomik temel olarak ziraatı almaktadır. Halkın geçimi ve devletin sürmesi, zirai refaha bağlıdır. Firavun un rüyasındaki öküz ve başak sembol ve motiflerinin düşü donatması bundandır. Öküz tarlayı sürmeden nasıl başak çıkmazsa, öküzün sembolize ettiği zaman geçmeden, başağın sembolize ettiği hasadın sonu belli olmayacaktır.

Devlet zamanla ekmek verimini en altın oranda birleştiren kuruluştur.

Hz. Yusuf, bunda yine yol göstericiliğini yapmış, devletin ne zaman tasarruf ne zaman sarf yapacağını bildirmiştir. Refah devletinin ana çizgilerini çizmiştir.

Büyük iktisatçı Lord Keynes, devrevi) bütçe teorisinin ilk tarihi uygulamasına, Hz. Yusuf’un bu yedi yıllık planlamasını örnek göstermektedir. Yedi yıl fazlayla bağlanan devlet bütçesi, yedi yıl da açık vererek, on dört yıllık bir dönemde denkliğe kavuşturmakta ve toplum böylece kuraklık ve açlık yıllarını sıkıntısız atlatmaktadır.

İşte, kendi düşü hayatına, toplum düşleri topluma, Firavun un düşü de devlete kapı açtı Hz. Yusuf için. Dünya devleti; ama dünyacı devlet değil.

İnsanlık olarak, Hz. Adem’le yaratıldık, Hz. Nuh’la yaradılışımızın varoluşuna çevrilişini kesinleştirdik. Hz. İbrahim’le inanmışlar milletini ve toplumunu kurduk. Hz. Yusuf’la da devletini kurma ödevi belirdi. * Devletsiz ve toplumsuz uygarlık kâğıt üstünde kalmaya, tatlı bir esinti gibi gelip geçmeye mahkumdur.

Bu üç düş, böylece Hz. Yusuf’a ödevini başarıya ulaştırmada dönemeç noktaları oldu. İnsanları dünya ve ahiret mutluluğuna götürme ödevinde başarıya bu çetin dönemeçlerden dönerek ulaştı.

Skandalların sahteliği de böylece ortaya çıktı…” *

Hz. Yusuf’u tökezletmek, tuzak kurmak, iftira atarak itibarsızlaştırmak isteyenler toplum nezdinde ademe mahkûm olurken Hz. Yusuf ve ilahi öğretileri büyük bir topluluk nezdinde kabul gördü.

Bu örnek te göstermektedir ki, önce insan ehliyle istişareler yapmalı, ardından neyi nasıl yapması gerektiğini planlamalı, işi ehline tevdi ettikten sonra söylenenlere bakmadan yola devam etmelidir.  

Yüce Yaratıcı Yusuf Peygamber üzerinden devlet ve tarım konusuna işaret etmektedir.

Görene, duyana, anlayana; “… kuru-yaş, canlı-cansız her şey Allah’ın ezeli ilminde (Kur’an’da) mevcuttur. 6/59

Ahmet Belada

-------------------------0-------------------------

  • Yitik Cennet, Sezai Karakoç, (dokuzuncu baskı) S.85-86

  • Age, S.84

  • Ruhun Dirilişi, Sezai Karakoç, (dördüncü baskı) S.36-37

  1. Duyguyu yakalamak için fiziksel hareketten yararlanma olgusu