Tarla Sessiz, Pazar Gürültülü: Çiftçinin Umudu Tükeniyor
Bu yıl tarlalar sessiz, pazarlar ise gürültülü. Sessizlik, çiftçinin umudunun yavaş yavaş tükenişinden; gürültü ise aracının cebine giren kârdan kaynaklanıyor. 2025, küçük üreticinin kaderinde kara bir yıl olarak kayda geçiyor.
Geçen hafta Nevşehir’in Derinkuyu ilçesinde bir çiftçiyle sohbet ettim. Yavuz Cifcibaşı
Yüzü güneşten yanmış, elleri nasırlı adam, sesindeki yorgunlukla “Patates tarlada 3 lira, tezgahta 12 lira. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz,” dedi. Öfkeden çok, bitkin bir kabulleniş vardı sözlerinde.
Başka bir köyde, toplanmaya değer bulunmayan karpuzların üzerinden traktör geçmişti. “Kilosuna 3 lira teklif ettiler, toplamak masrafı çıkarmıyor dedi. Meyve üreticisi. Mevsim boyu süren emek, tonlarca su ve gübre, toprağın ürününü geri yutmasıyla son buluyor. Buğday, Fasulye satışları geçen senenin fiyatları ile aynı çiftçi kan ağlıyor.
Hayvancılıkta ise tablo farklı değil. Yeni yayılan şap hastalığı nedeniyle hayvan pazarları kapatıldı. Besiciler, aşılar bitene kadar tek gelir kapılarını kaybettiler.
Nevşehir Derinkuyu’dan Yunus Ertaş anlattı:
İneklerimiz var ama satacak pazar yok, Şap hastalığı gelmesin diye hayvanlarımıza aşı yaptırdık, çaresizce bekliyoruz. Beklerken girdi maliyetleri artıyor. sütümüzü ucuza alıyorlar, Hayvanlarımızı elimizde tutmak için cebimizden para harcıyoruz.
2025, çiftçinin defterine kara harflerle yazılıyor. Tarla sessizliğini artık sadece kuraklık ya da hastalık değil, icra dairelerinin gürültüsü bastırıyor. Köy kahvelerinde mahsul verimi değil, haciz listelerindeki traktörlerin sıra numarası konuşuluyor.
Sadece ilk üç ayda 111 traktör icra yoluyla satışa çıkarıldı. Binlerce dönüm tarla, hayvan sürüsüyle birlikte aynı kara kaderi paylaşıyor. Bu rakam küçük görünebilir ama bir traktörün köyden gitmesi, yalnızca bir makinenin el değiştirmesi değil; üretimin, umudun, onurun da gidişidir.
Borçların kökü çok derin: Gübre, mazot, yem fiyatları artarken, ürün fiyatları pazarda uçuyor. 100 Liranın altında meyve satılmıyor. Ama çiftçinin eline geçen para sabit kalıyor. Şap hastalığı krizi hayvancılığı vurdu, pazarlar kapandı. Banka kredileri ise üretim takviminden çok, şehirdeki ofislerin vade çizelgesine göre işliyor.
Traktörünü satan çiftçi, ertesi sezon tarlasını kiralık traktörle ya da komşusunun insafına bağlı kalarak sürmeye çalışıyor. Maliyetler yükselirken üretim düşüyor, borçlar büyüyor. Gençler “Bunun geleceği yok” diyerek kentlere göç ediyor. Her traktör satışı, aslında bir göç hikayesinin ilk satırıdır.
Çözüm açık ve net: Üretim sezonuna uygun borç ertelemeleri, icra moratoryumu, kooperatifleşme ile ortak ekipman kullanımı, girdilerde kamusal destek ve krizlerde hızlı tazmin mekanizmaları… En önemlisi, çiftçiye üretime devam edecek nefesin verilmesi.
Çünkü traktör satışı sadece bir makine kaybı değildir; tarlanın son nefesidir. O nefes kesildiğinde, şehirdeki sofralar çok geçmeden boş kalır.
2025, küçük çiftçiliğin son yılı olmak zorunda değil. Ama böyle giderse, öyle olacak.
Çiftçiyi tarlasında tutmak, sofralarımızı güvende tutmaktır. Unutmayalım ki, çiftçinin sustuğu bir ülke, çoktan aç kalmıştır.
Tuncay Dalcı