<span style="font-size:18px">Kul konuya ilişkin açıklamasında; ““Darbe” de “Muhtıra” da milletin kendi öz parasıyla, vergisiyle, evlatlarıyla millete silah dayamaktır… Her türlü darbe ve muhtıra, demokrasiye karşı bir ara verme girişimidir ve yapıldığı andan itibaren, aslında millet vicdanında mahkum edilmektedir”. “Koltuğu veya korktuğu için darbelere razı gelenler, en az darbeciler kadar suçludur. Olağan bir MGK toplantısı sırasında Türkiye’ye olağanüstü bir dönem yaşatacak olan 28 Şubat kararlarının alınması ile Türkiye adeta 20 yıl geriye doğru sürüklenmek, maddi ve manevi olarak çökertilmek istenmiştir. Tıpkı ardılarında olduğu gibi, “demokrasi” söylemi ardına sığınan ve “milli iradeye gem vurmak, bir kesimin sultasını devam ettirmek” amaçlarıyla alınan kararlar, gerçek bir “üst akıl” ürünüdür. Askerin sokağa çıkması ile gerçekleştiği düşünülen darbelere bir istisna, şüphesiz ki 28 Şubat Darbesi’dir. Bu post modern darbe elbette ki; 12 Mart’tan da 27 Mayıs’tan da 15 Temmuz’dan da farklı bir şekilde ortaya konulmuştur. Ankara Sincan’da tankların sokaklara inmesini bir kenara bırakırsak, bu darbede asıl silah gazete manşetleridir. Basın ve gazetecilik ilkelerini bir kenara koyarak, “güçlünün memuru olmak” rolüne bürünen bir güruhun 28 Şubat’ta gerçekleşen darbeye verdiği destek, halen hafızalardadır. O gün atılan manşetler, paletlerden daha etkili olmuştu ve hatta paletlerin asfalta inmesine katkı sunmuştu. “Her türlü darbe ve muhtıra, demokrasiye karşı bir ara verme girişimidir. Bize göre; koltuğu veya korktuğu için darbelere razı gelenler, en az darbeciler kadar suçludur. Darbe de “Muhtıra” da millete; milletin kendi öz parasıyla, vergisiyle, evlatlarıyla silah dayamaktır. Eline silah, sırtına üniforma, vatan ve millet savunması için güç verdiklerimizin, kendilerine tanınan bu imkân ve kabiliyetleri dönüp millete karşı kullanmalarıdır. Bunu bizlerin hiçbir şekilde onaylaması, kabullenmesi mümkün değildir. Her türlü darbe ve muhtıra, demokrasiye karşı bir ara verme girişimidir ve yapıldığı andan itibaren, aslında millet vicdanında mahkum edilmektedir. Türkiye’de hiçbir darbenin milletten tasvip gördüğünü söyleyebilmek mümkün değildir. Hepsi de ayrıca çok derin, telafisi mümkün olmayan yaralar açmıştır hayatımızda. Birçok kırgınlığı beraberinde taşımıştır. Kimi zaman yağlı ilmekle nefesi kesilen, kimi zaman zindanlarla susturulmaya çalışılan demokrasi, bugün de türlü araçlarla susturulmaya çalışılmaktadır. Bütün bu alçak girişimleri lanetliyoruz”. Herkesin takdiridir ki; bu ülkede en çok darbelere maruz kalmış bir gelenek olan Demokrat Parti (DP, AP, DYP iktidarları) olarak bütün bu alçak girişimleri lanetliyoruz. Herkes için adaletin, herkes için zenginliğin, herkes için refahın ve mutluluğun, herkes için kalkınmanın tesisi için var gücümüzle çalışıyoruz. Demokrat geleneğin kılavuzluğunda ilkelerimizden ve inançlarımızdan sapmadan, doğru bildiklerimizi korkmadan, milletimizle paylaşmayı her zaman bir görev addediyoruz. Şehitlerimize ve aramızdan ayrılan demokrasi aşıklarına rahmet diliyorum. Bu vesileyle; Türkiye’de demokrasi diyen, demokrasi diyerek şehadet şerbeti içen, ne gibi bir sorun ve engelle karşılaşırsa karşılaşsın milletin huzuruna varan, demokrasiye inanan, son nefesine kadar demokrasiyi haykıran şehitlerimiz başta olmak üzere, 28 Şubat’ın yıldönümünde, o gün dik durarak milletin yanında saf tutmuş tüm değerli siyasilerimizi, parti temsilcilerimizi, Türk Siyasetinin ve demokrasisinin yılmaz bekçilerini saygı ile anıyor, şehitlerimize ve aramızdan ayrılan demokrasi aşıklarına rahmet diliyorum” ifadelerinde bulundu.</span>