Kapadokya'nın öyküsü milyonlarca yıl önce başlıyor. Tam 12 milyon yıl önce.

Sadece Kayseri'deki Erciyes'in değil, Aksaray'daki Hasandağ ve Niğde'deki Göllüdağ ile birlikte yüzlerce volkanların patlaması sonucu oldukça geniş bir havza volkan tüfleriyle dolar. Daha sonra yağmur sularının ve rüzgarın etkisiyle aşınmalar başlar ve "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkar.

Kapadokya, ilginç jeolojik yapısının yanı sıra peribacaları, peribacalarına oyulan yerleşim yerleri, yeraltı şehirleri, kaya kiliseleri ve diğer güzellikleri ile yeryüzündeki ender doğal ve kültürel merkezlerin arasında yer alıyor.

Çeşitli medeniyetler tarafından yerleşim yeri olarak seçilen bölgelerden olan Kapadokya'da tarihte yaşamış ve günümüzde yaşayan tüm insan toplulukları, doğa ve tarihle tamamen bütünleşmiş. Toplumun hayat tarzı, rüzgarın, iklim koşullarının ve doğal çevrenin verdiği tüm sıkıntılara karşın tarih boyunca devam etmiş.

Kapadokya'nın ilk sakinleri, kendi yaptıkları aletlerle avlanmışlar, yabani bitkilerle beslenmişler. Gerek sert ve soğuk hava şartları, gerekse doğadaki pek çok tehlike nedeniyle kendilerine kapalı mekanlar aramışlar, buldukları ilk kapalı mekan olan mağara veya kaya altı sığınaklarına yerleşerek göçebe hayatını terk etmişler.

Tüfün yumuşak kaya yapısı insanlara barınmalarına olanak sağlamış. Sığındıkları barınakların çok kolay kazılabilmesi, gereksinime göre genişletmeye, yeni koridorlar ve merdivenlerle birbirine bağlanmasını kolaylaştırmış. Yaşadıkları kaya mekanların gizlenmek ve savunmak için çok uygun olduğunu keşfedince de savunma mekanizmalarını ustaca geliştirmişler.

Özkonak, Fotoğraf: Murat E. Gülyaz

Yüzlerce odadan oluşan yeraltı şehirlerindeki mekanlar birbirlerine uzun galeriler ve labirent gibi tünellerle bağlantılıydı. Dar, alçak ve uzun galeriler düşmanın hareketlerini kısıtlamak içindi. Savunma amaçlı en iyi uygulama, mekanları birbirinden ayırmaya yarayan sürgü taşlarıydı. Olduğu yerde kesilip şekillendirilen sürgü taşlarının çapları kimi yerde 2,5 m'ye kadar ulaşmaktaydı...

Toprak altında yaratılan bu dünyada yaşam alanları, mutfaklar, kilerler, ibadet yerleri, şırahaneler ve ahırlardı. Ayrıca su kuyuları ve havalandırma bacaları yeraltındaki dünyanın vazgeçilmezlerindendi. Bu mekanlar sığınan insanların aylar boyunca sürecek olası düşman saldırısından korunmasını ve günlük yaşamını sürdürmesini sağlamaktaydı.

Kaya oyma yapıları ev olarak kullanmaya başlayan insanlar, dini tapınaklarını da kaya içlerine taşıdılar. Tonozlu, apsisli, kubbeli kilise mimarisi kaya içlerine oyularak hiçbir malzeme kullanılmadan oluşturulmaya başlandı. Genellikle yöre sanatçıları tarafından resmedilen sahneler daha çok İsa'nın hayatından ve İncil'den alınmıştı.

Yöre sakinleri, bölgede ürettikleri besin maddelerini de kayalarda oydukları mekanlarda saklamışlar. Bugün bile Akdeniz Bölgesi'nden getirilen narenciye kayalara oyulmuş bu doğal depolarda saklanıyor.

Önceleri kaya oyma mekanlarda yaşayan yöre halkı, ince taş işçiliğini mimari yapılara uygulamakta gecikmez. Kapadokya evleri yamaçlara, ya kayaların oyulması suretiyle ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Mimari de kullanılan "kepez" adı verilen taşlar farklı renkli tonlar da içerir. Taşın bölgede bol bulunması, ısıya karşı ciddi bir yalıtım sağlaması, ocaktan çıktığında işlenmesinin çok kolay olması kullanımını yaygınlaştırmıştır.

"Yontu taşı" denen yöresel taş türü beyaz, bej, açık kahverengi tonlarda kolay işlenebilen bir taştır. Bu özelliği dış ve iç mekanlardaki süslemelerle mimari yapıtlara büyük bir zenginlik kazandırmıştır. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Konut türleri "oyma", "yarı oyma-yarı yığma" ve "yığma" olmak üzere çeşitlenir. Kapadokya evleri genellikle; kaya oyma mekanların üzerine, kesme taştan yapılan mimari yapılardan oluşur.

Ürgüp Arslanlı Ev, Fotoğraf: Murat E. Gülyaz

Günlük hayatın büyük bir bölümü etrafı yüksek avlu duvarı ile çevrili "hayat" adı verilen avluda geçer. Kiler, ahır, tandır evi vs. mekanların hepsi buraya açılır.

Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Evlerin kat aralarında bulunan konsolların araları bazen tek, bazen de 2-3 sıralı rozet, yıldız, palmet, yelpaze, fırıldak ve stilize bitki motifleriyle doldurulmuştur. Evlerin kat aralarında bulunan konsolları çarkı felek, rozet, palmiye gibi çeşitli motiflerle bezenmişken, ikişerli ve üçerli olan pencerelerin etrafı da daha çok stilize bitki motifleri ile süslenmiştir. Yöre ağaçsız olduğu için ahşap süsleme azdır.

Misafir odalarındaki nişlerde sıva üzerine boyalı bezemeler bulunmakta; genelde püsküllü perde motifinin altında çiçek doldurulmuş kulplu vazolar, su dolduran ya da taşıyan bayanlar resmedilmiştir.

Bu ilginç mimari gelenek, Ürgüp, Ortahisar, Mustafapaşa, Uçhisar, Göreme, Avanos, Kayseri sınırları içindeki Güzelöz ve hemen yanındaki Başköy, Ihlara Vadisi civarında Güzelyurt başta olmak üzere tüm Kapadokya kasaba ve köylerinde de görülebilmekte. Değişen koşullarda geleneksel yapıların tehlikeli hale gelmesi, bir bakıma modern yapılara duyulan talep üzerine terk edilen bu yapılar kısa sürede harabe ve yıkıntı haline dönüşmüştür.

Uzun yıllar ilgi görmeyen Kapadokya evleri günden güne yıkılmaya ve yok olmakla karşı karşıya gelmiş hatta gözden çıkartılmıştı. Ancak turizmin canlanmasıyla yeniden tercih edilmiş ve önem kazanmaya başlamıştır. Yenilenen tarihi yapılara otel, pansiyon, restoran, diskotek ve kafe gibi yeni işlevler verilmiş, turizmin hizmetine sunulmuştur.
 
KAPADOKYA EVLERİ

Kapadokya, Pers dilinde 'Güzel Atlar Ülkesi' 60 milyon yıl önce, Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır… Halk dilinde bu oluşumlar ‘Peribacası’ olarak adlandırılmış, tarih boyunca ve bugün, insanlara ev sahipliği yapmışlardır. Peribacalarının oluşum süreci devam ederken, tarihsel süreçte insanlarda bu peribacalarının içinde evler, Hristiyanlık dininin yayıldığı kiliseler oymuş, bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetleri günümüze taşımışlardır. Kayalara oyulmuş geleneksel Kapadokya evleri ve güvercinlikler bölgenin bugün bile özgün bir görünüme sahip olmasını sağlamıştır.

Doğa, insanı hiç bir yerde olmadığı kadar bağrına basmıştır burada. Toprağın altı ve üstü, kendine sığınanları hiçbir zaman geri çevirmedi, tarihin en acımasız koşullarında bile onlara ev sahipliği yapmaktan kaçınmadı. Burada geçmişin ve günümüzün mekanları, duygusal bir bağla birbirlerine dolanıp, tarihide yaşanılası kılıyor bir bakıma…

Kızılırmak’ın sarıp sarmaladığı Kapadokya, Anadolu’da uygarlığın ilk boy verdiği yer olmanın ötesinde, bir düşler alemidir de aynı zamanda. Anadolu Mozaikleri projesi içinde yer almasının nedenleride tüm bu sıraladıklarımızdır aslında. Böylesi bir ortamda yer alan evler nasıldı acaba?

Kapadokya evleri yamaçlara, ya kayaların oyulması suretiyle ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimari malzemesi olan taş, yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktığında yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte, ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanıklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır.

Bazen bir çeşme yada bir dinsel merkezin bulunduğu meydanı çevreleyen sokaklarla oluşan mahalleler yerleşmenin özelliğini yansıtırlar. Sokaklar topografik özelliklere uyar ve genellikle insanla beraber yüklü bir hayvanın geçebileceği ölçektedir. Bazı yerleşmelerde sokak üzerinden taşan saçaklar kapalı, samimi ve değişken perspektifli mekan etkileri oluştururlar. Bu organik sokakları bölgesel özelliklere göre bazen ahşap payandalı yada taş konsollu çıkmaları ile yapı kütleleri, bazen de yüksek bahçe ya da avlu duvarları sınırlar.

Bahçe, avlu veya avluyu çevreleyen mekanlardan oluşur. Her şey kullanıcının yaşama biçimi ve günlük eylemlerine göre tasarlanmıştır. Genel özellikleri şöyle sıralanabilir.

• Pratik olma
• Fonksiyonellik
• Çevresel etmenlere uyum sağlamak
• Çözüme çekirdekten başlayıp dışa doğru geliştirip bütünlüğü sağlamak
• Malzeme seçiminde en yakın çevreyi dikkate almak
• Çözümlemede, strüktürde, kitle etkisinden önce sadelik…

Kapadokya evinde plan, odaların bir sofa çevresinde dizilmesiyle oluşur. Oda, biçimi, büyüklüğü, nitelikleri ile pek az değişken bir yaşama birimidir. Odalar arası alan diyebileceğimiz sofa ise her özelliği ile değişkendir.

Mekanlarda kemerli, tonozlu bir mimari yapı hakimdir. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Evlerin kat aralarında bulunan konsolların araları bazen tek bazen de 2-3 sıra rozet, yıldız, yelpaze, fırıldak ve stilize bitki motifleriyle doldurulmuştur.
Evlerin pencereleri ikişer veya üçerli olup etrafları daha çok stilize bitki motifleriyle süslüdür. Pencereler 'kanatlı' ve 'giyotin' tarzda olmak üzere iki tiptir.

Evlerde çok sayıda oda, mutfak, depo, tandır, kiler, şaraphane bulunmaktadır. Misafir odalarındaki nişlerde sıva üzerine boyalı bezemeler bulunmaktadır. Taş şömineler, taş merdivenler, dekoratif nişler, sedirler, yöresel halılar, toprak kaplar,objeler dekorasyonlarında vazgeçilmez unsurlardır. 
------------------------------------------------------------------------------------------------------

KAPADOKYA


Bir masaldır yelken açmış
Yelkeni taş, rüzgarı taş
Teknesi taştan.
Bir kadehtir dolup taşmış
Köpüğü taş, salkımı taş,
Saçağı taştan.
Bu bir acayip dünyadır
Her yanı taştan
Güpegündüz rüyadır
Yatağı taş, yorganı taş, yastığı taş
Uykusu taştan’
                  
                       Bedri Rahmi Eyüboğlu
 
Geçmişten geleceğe vazgeçemediğiniz Kapadokya'daki evlerin adresi!

ÜRGÜP EVLERİ

 Kapadokya-Ürgüp evlerinde plan, odaların bir sofa çevresine dizilmesiyle oluşur. Oda, biçimi, büyüklüğü, nitelikleri pek az değişken bir yaşama birimidir. Odalar arası alan diyebileceğimiz sofa ise, her özelliğiyle değişkendir. Bu yüzden ev tipini sofa belirler. İç sofalı tipler, 18. yüzyıldan itibaren belirginleşmiş, ancak 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Kentlerin kalabalıklaşması, arsanın küçülmesi ve değer kazanması daha içe dönük ve sıkışık planlamaları gerektirmiştir. Daha rahat yaşama biçiminin arzulanması, tozdan, soğuktan kaçılması, sofa alanını da her zaman kullanma ihtiyacı, bu tipin tercih edilmesinin sosyal nedenleri arasındadır.



Murat Ertuğrul Gülyaz
http://www.arkitera.com/gorus/617/geleneksel-kapadokya-evleri