Nevşehir'de, 2014 yılındaki kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında tesadüfen ortaya çıkarılarak turizme kazandırılan kayadan oyma tarihi "Kayaşehir" yerli yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor.

Türkiye'nin en önemli kültür turizm merkezlerinden biri olan Nevşehir Kapadokya bölgesinde "Kayaşehir" gözde çekim merkezi durumunda.

Yeni açılan bölümleriyle daha da genişleyen Dünyanın en büyük tarihi yamaç yerleşim merkezi “Kayaşehir”, turist çekmeye devam ediyor.

Nevşehir’de bir süre önce turizme kazandırılan ve dünyanın en büyük tarihi kaya oyma yamaç yerleşim merkezi olarak kabul edilen Kayaşehir’e yerli turistlerin yanı sıra, yabancı turistlerin de ilgisi sürüyor. Kısa sürede yüzbinlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen merkezin son konukları Hindistanlı turistler oldu.

Kayaşehir’in içerisindeki atalyöler, su tünelleri ve yaşam odalarını gezen turistler büyük bir hayranlıkla fotoğraf çektirerek o anlarını ölümsüzleştiriyorlar.
 

Kayaşehir, toplamda yaklaşık 437.400 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Bu devasa yerleşimin yalnızca kale etrafında bulunan 123.000 metrekarelik kaya oyma yamaç yerleşiminde geçmişi 6. yüzyıla uzanan manastırı, 13. yüzyılın ilk çeyreğine (1215 - 1217) tarihlenen bir Bizans dönemi kaya kilisesini, çok katlı mezarları, kamusal alanı, dini ritüel ve tören/toplantı alanını, günlük yaşam mekanlarını, iş atölyelerini, kilit taşları ile desteklenmişgeçitleri, su tünellerini, bezirhanelerini, at ahırlarını ve dahasınıkeşfetmek mümkündür. Ayrıca, adını alt kısmındaki Kaya Mescitten alan Kaya Cami, Kara Cami ve Damat İbrahim Paşa külliyesi de yamaç yerleşiminde karşımıza çıkan önemli yapılardır. Kalenin güney yamacında kalan eski adıyla Rum Mahallesi kısmında ise çeşmeler, su tünelleri, HagiosGeorgios kilisesinin günümüze ulaşan tek kalıntısı olan Çan Kulesi (bugün kilisenin yerinde Damat İbrahim Paşa İlkokulu bulunmaktadır), Meryem Ana Kilisesi, Rum Hamamı gibi anıtsal yapılar bulunmaktadır.

Alan üzerinde 312 adet mekân açığa çıkarılmış olup, 700 galeri oda mevcuttur. Yüzlerce odadan oluşan yer altı şehrindeki mekânlar birbirlerine uzun galeriler ve labirent gibi tünellerle bağlanmıştır. Mevcut bulgular ışığında, dönemin önemli sanayi kuruluşu olan 6 tane bezirhaneye ulaşılmıştır. Bezirhanelerdeketen tohumu başta olmak üzere çeşitli bitkilerden elde edilen bezir yağı, ilaç sanayi, vernikleme, mutfakta yemek yağı ve kandiller için olmak üzere çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Buranın yerleşim yeri olarak tercih edilmesinin en önemli nedeni, hem vadinin içinden akan derenin varlığı, hem de jeopolitik açıdan son derece güvenli olmasıdır.

Buluntular arasında, bölgede günlük hayatta kullanılan öğütme taşları, el değirmenleri, kalıplar, çanak çömlek, metal buluntular, ahşap kullanım aletleri gibi malzemeler yer almakta olup; 708 adet lüle ile ülkemizde aynı yerden çıkan muazzam lüle koleksiyonuna ulaşılmıştır. II. Mahmut döneminden itibaren (1808-1839) ağırlıklı olarak Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz dönemlerine tarihlenen 40 adet sikkenin yanı sıra, 18. ve 19. yüzyıllara tarihlenen 270 adet kandil, 45 adet değirmen taşı, 12 adet ezgi taşı, 21 adet tömbeki, 51 adet şamdan ve Cumhuriyet dönemine tarihlenen 46 adet kalıp gibi çok sayıda eser bulunmuştur.