Kapadokya’da, Ürgüp’ün 6 km. güneyinde, çevrenin en az bozulmuş dokularından biri yer alıyor. Bu etkileyici yerleşim, belki de az bilinmesinin sayesinde, bugüne korunarak gelebildi. 2003’ün popüler televizyon dizisi ‘Asmalı Konak’ın burada çekilmiş olması sayesinde ziyaretçi çekiyor, ama gelenler yalnızca konağı gezip gitmekle yetiniyorlar. Mustafapaşa’nın Kapadokya içindeki ayrıcalıklı kültürel zenginliğini,onun özenle korunmasını sağlayacağını düşündüğümüz Koruma Amaçlı İmâr Planı müelliflerinden Aslı Özbay aktarıyor.
2003 Yılı başında, ‘Koruma Amaçlı İmar Planı’ çalışması vesilesiyle tanıdığımız Mustafapaşa, ya da eski adıyla Sinasos, beş vadinin çeperlerine kurulu taş yapıların, muhteşem bir doku sergilediği, 1.300 nüfuslu bir yerleşme.(1) 1924-26 yıllarında yaşanan ‘mübadele’ (nüfus değişimi) sürecine kadar, 700 civarında taş konağın bulunduğu kaydedilen; bugün ise 120’si 1990’lı yıllardan buyana yapılmış yaklaşık 750 hanenin olduğu bir yer. Yaklaşık %25’i boş olan tarihi yapıların birçoğu harap ve değişmiş durumda.(2) Ancak Sinasos, 1924 tarihli bir kitapta öylesine iyi fotoğraflanmış ki, eski dokunun tüm izlerini bugün de sürmek mümkün.(3)

Köy’deki Rum halkın Yunanistan’a gitmesi öncesinde yayınlandığı anlaşılan bu bol fotoğraflı Rumca kitap, bugün yerleşmeyle ilgili önemli kaynakların başlıcası. Ayrıca, az sayıda da olsa akademik çalışma yapılmış: Bunların belde tarihine ait özgün bilgi içerenleri, genellikle Yunanlı araştırmacıların çalışmaları. Mimarlık fakülteleri, sınırlı da olsa buraya ilgi göstermişler: ODTÜ ve İTÜ’de yapılmış bir dizi (yayınlanmamış) yüksek lisans tezi ve dönem projesi, bazı önemli yapı ve dokulara ait belge oluşmasını sağlamış. 2002’den buyana Mustafapaşa’ya ilgi gösteren, Ankara kökenli TÜKSEV Vakfı da 2003’de köyün sosyal-antropolojik yapısına yönelik çok yararlı bir araştırma yayımladı.[1]

Belediye ise 2000’den buyana, köyün Yunanistan’a göç etmiş Rum hemşehrileri ile iletişim halinde: Sinasoslular’ın torunları, Belediye’nin davetiyle her yıl köyü gezmeye geliyorlar. Diğer yandan Mustafapaşa nüfusunun %50’sini oluşturan “muhacirlerin” (1926’da Selanik’ten gelenlere ve torunlarına böyle deniyor) torunları da, oradaki ata topraklarını ziyaret ediyorlar.

Bu kültürel barışıklık tesadüf değil; Kapadokya, yüzlerce yıldır hoşgörü ve hümanizma felsefesinin güncel yaşama nüfuz ettiği bir kültürel alan olagelmiş. Farklı dinlerden insanlar burada barış içinde yaşayıp, görkemli yerleşimler yaratan bir ortak kültür oluşturmayı başarmışlar: 13. yüzyılda Hacı Bektaş-i Veli’nin, Sinasoslu bir aziz kadınla, toplumca da onaylanan bir aşk yaşadığı kaynaklara geçmiş. Kurtuluş Savaşı sonrasında, Ege’de ve doğuda ‘kan gövdeyi götürürken’, Sinasos’daki Rumlar ve Türkler, 1924’de gözyaşları içinde sarılarak ayrılmışlar... Bırakın mimari nefasetini, bunlar bile Mustafapaşa-Sinasos örneğinin, dikkatle incelenmeyi hakettiğinin kanıtları sayılmalı.

1924 Öncesi

Köyün, 1924 öncesi ilginç bir sosyal yapısı var: Osmanlı yönetiminde %80 Rum, %20 Müslüman’ın yaşadığı 5000 nüfuslu Sinasos’un ekonomisi, İstanbul’da 13. yüzyıldan beri havyar ticareti yaparak zengin olmuş tüccarlar tarafından döndürülüyor. Çalışan erkek nüfus, yılın 8-10 ayını İstanbul’da geçirirken; kadınlar, çocuklar ve yaşlılar köyde sürekli yaşıyorlar. Yunan-Rum kaynaklarda, Müslüman cemaatin çoğunlukla zengin Rumlara ev hizmetleri, rençberlik, hayvancılık gibi konularda hizmet verdiği; az sayıda kasaplık, kahvehane işletmecisi ve memurun da olduğu ve iki kesimin asırlarca barış içinde yaşadıkları vurgulanıyor.

Sinasos’un Rum halkı, eğitime büyük önem veriyor: 1821 yılında eğitime başlayan ilkokulda, dil (eski Yunanca, Türkçe, Fransızca), matematik, din, tarih ve sanat (güzel yazı, resim, müzik) dersleri veriliyor. 1840’da ise, içinde bir toplantı salonu ve 1.500 kitaplık bir kütüphanesi olan özel bir okul inşa ediyorlar. Bir Laz ustanın yaptığı bilinen bu yapı, ne yazık ki 20. yüzyılın ilk yarısında yıkılmış.(5) 1870’den sonra, kızlar da zorunlu eğitim programına alınıyorlar. Eğitime destek için, Avrupa’dan ressam ve müzisyenler getirtiliyor. Bugün evlerin duvarlarında gördüğümüz resimler, bu sanatçılar tarafından yapılıyor.

Din konusu, Sinasos’da en önemli kültürel bileşenlerin başında geliyor. Rumlar köyde, 2 cemaat kilisesi, 30 civarında şapel ve köy çevresinde yine aynı sayıda kaya-oyma ibadet yeri inşa ediyorlar. Cemaat kiliselerinden Aziz Konstantin ve Helena Kilisesi (1829), bugün de köy meydanının en önemli öğelerinden biri olmayı sürdürüyor.(6) Bundan daha gösterişli olan 1840 tarihli ‘Taxiarhes (Başmelekler) Kilisesi’ ise 20. yüzyılda yıkılıyor. Müslümanların yaptığı üç caminin en eskisi, 1601 tarihli ‘Cami-i Kebir’. Tam karşısına, 1890’da yapılan ‘Mehmet Şakir Paşa Medresesi’ aslında bir “imaret”. Kapadokya bölgesindeki yegane “yerleşim içi-tipoloji dışı” anıt örneği olan ve 1982’de onarılan yapı, bugün yeni ekleriyle birlikte kültürel-ticari bir merkez olarak kullanılıyor.(7, 8) 1800’lerin başında köye su getiren (ve bu nedenle 1920’lerin ikinci yarısında köye adı verilen) Mustafa Paşa’nın adıyla anılan Cami-i Kebir altındaki mütevazi taş çeşmenin, onarım sırasında yeri değişmiş. Sipahi Cami (1834) ve Şeyh Ali Cami (1802)’nin çevresindeki konut dokusu incelendiğinde ise özellikle iç mekân bezemelerinde, İslam kültürünün izleri okunabiliyor.(9, 10, 11)

Kayalara Yaslı Konaklar

Mustafapaşa’nın konut dokusu, hem üstün işçilik ve detay kalitesi, hem (ekolojik tasarımın esasına kaynaklık eden) topografya ve iklime uyumlu yapılaşma, hem de alabildiğine çeşitlenen plan-cephe kurgusu açısından eşsiz bir mimari zenginlik sunuyor. Yapıların, ‘Ürgüp Loncası’na bağlı Rum, Laz, Ermeni, Süryani ve Müslüman taş ustaları tarafından yapıldığı biliniyor. Gayrı-müslimlere demokratik açılımlar sağlayan Tanzimat Dönemi (1839-1856) ile birlikte yaşanan gelişme, Sinasos’da kendini fiziksel olarak gösteriyor; evlerin pek çoğundaki bezemeler, yapıların ustaları, ev sahipleri ve yapım-süsleme tarihleriyle ilgili bilgi veriyor.[2]

Yerleşmenin yüksek taş avlularla çevrili dar ve dik yokuşlarında, bazen tüm cephesiyle, bazen de yüksek duvarlar üzerinde yükselen bezemeli konsollarıyla kendini gösteren konaklar, dış mekânda taşın tek-renk sadeliğini estetize ederlerken, iç mekânlarda rengarenk bir atmosfere bürünüyorlar. Bugün hâlâ birçok konağın özgün duvar resimleri ve tavan süslemeleri, dönemin sanat anlayışının eşsiz belgeleri olarak duruyorlar. Köydeki yapıların bir bölümünün rölöveleri sayesinde, özgüne çok yakın bazı plan şemalarını bilebiliyor; bu vesileyle, konutların ne denli her biri kendine özgü ve tipolojiye gelmeyen, zengin mekân farklılıkları olduğunu söyleyebiliyoruz.

Cumhuriyet Dönemi

Kurtuluş Savaşı sonrasında demografik yapısı tümüyle değişen Mustafapaşa, bu sefer de Selanik’ten getirilen muhacirlerin yerleştirildiği bir karma yapıya bürünüyor. Rumlar’ın terk ettiği evler, önce yerli halk tarafından paylaşılıyor, kalanlarına yeni gelenler yerleşiyor. Belediye’nin kurulduğu 1966’ya kadar muhtarlarla yönetilen Mustafapaşa’da, cehalet ve fakirlik, önemli tahribatların yaşanmasına neden oluyor: Taşları satılan, doğramaları yakılan konutların yanısıra bir hamam, bir kilise ve bir okul yapısı, bizzat dönemin muhtarlarının gözetiminde sökülerek, satılmak üzere yıkılıyor... Ortahisar ve Uçhisar’daki birçok yeni yapının, Mustafapaşa taşlarıyla inşa edildiği söyleniyor. Çoğu sözlü bilgiye dayanan bu gelişmeleri tarihleri ve nedenleriyle ortaya koyabilmek için, yine araştırmalar gerekiyor.(13)

1927’de İlk okul binası yapılıyor. 1972’de yenilenen yapı, 140 öğrenciye, 10 öğretmen kadrosuyla hizmet vermek üzere programlanmış.

1967 tarihli halihazır haritalardan, Mustafapaşa’nın “keşif” dönemi hakkında fikir sahibi oluyoruz. 1973’de bölgeyi turizm amaçlı düzenlemeyi öngören ‘Kapadokya Turizm Bölgesi Çevre Düzeni’ çalışmaları ile, köyün yakın çevresini de etkileyecek karar süreci başlıyor. İlk imar planı 1974’de hazırlanıyor ancak uygulanmıyor. Çevre düzeni tasarıları, 1976’da paraflanıp, 1981’de onaylanan 25.000 ölçekli plan ile somutlaşıyor. Bu çerçevede köyün kuzey-batısındaki alan, 10.000 yatak kapasitesine cevap verecek bir konaklama bölgesi olarak tanımlanıyor. Aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı, yatak kapasitesinde azaltmalar yapan 1000 ölçekli bir ‘Turizm Alanı İmar Planı’ hazırlarken, Anıtlar Yüksek Kurulu da köyün 94 yapısını tescilliyor ve çevre arazilerin doğal sit derecelendirmesini yapıyor. 1992’de ise koruma amaçlı imar planı için bir çalışma başlatılıyor ancak sonuçlandırılamıyor. Bizim devreye girdiğimiz 2003 Ocak ayında başlayan koruma amaçlı plan çalışmaları ise Nevşehir Koruma Kurulu’nca Nisan 2004’de onaylandı ve ilgili bakanlıklara iletildi.[3]

İyi Şeyler de Oluyor

Bu gelişmeler çerçevesinde son durumuna bakarak, Mustafapaşa’ya ‘herşeye rağmen şanslı’ demek mümkün. Çünkü, kuzey-batıdaki turizm alanı, 1981’den buyana sadece bir tek çirkin otel ile (5 katlı Gomeda Oteli) kurtarmış sayılabilir.(14) Umarız yeni yatırıcımlar, buraya yakışır nitelikte yapılara imza atarlar. Köyün girişindeki iki katlı yeni konutlar, topografyanın ve yol kıvrımlarının sayesinde henüz fazla göze batmıyor.(15) Bahçelerinde ağaç yetiştirmeye ikna olsalar, hiçbir problem kalmayacak. Tarihi okul binasının yanında yapılan ve Mimar Nuri Arıkoğlu’nun projelendirdiği 120 yataklı Sinasos Oteli (1986) yalın ve uyumlu mimarisiyle başarılı bir çağdaş yapı.(16) Restore edilmiş 14 güzel taş konak (11’i motel-pansiyon, 3’ü hediyelik eşya-lokanta vd.) turizme servis veriyor. Restorasyonların ve işletmelerin genellikle başarılı olduğunu söylemek mümkün. İçlerinden ikisi: Cengiz Kabaoğlu ekibinin projelendirip uyguladığı Gül Konakları, onarım-yenileme kalitesiyle; Klüp Natura ise 1885 tarihli konağı özgün bezemeleriyle koruyarak yaşatan tavrı nedeniyle özel övgüyü hakediyorlar.(17, 18)

Bu arada, ticari amaçla kullanılmaksızın, sadece içinde yaşayanların duyarlılığıyla korunmayı başarmış bazı konaklar da var. Bu yapıları koruyan ve tek tek isimlerini sayamayacağım ‘eski toprak’ Mustafapaşalıları sevgi ve saygıyla selamlamak isterim.(19)

Koruma Planı’na gelince... Yaklaşık 10 ay süren araştırma-değerlendirme dönemi sonrasında, Mustafapaşa’nın Kapadokya içinde ‘görece az zedelenmişliği’ ve çok değerli bir kültürel birikimi hâlâ koruduğu için özel bir yere oturduğuna içtenlikle inandık. Hızlı nüfus kaybı, sınırlı istihdam olanakları, yeni konut talebi, düşük gelir seviyesi, yatırımcıların ilgisi, belediyenin duyarlılıkları, eski plan ve kurul kararları gibi birçok veriyi değerlendirdik. Yapıların hangi nedenlerle tahribata uğradığını inceledik ve yerli halkın eski yapılarını satarak köyün yakınında yeni ev yapma yönündeki egemen talebini, olumlu bir potansiyel olarak kabul ettik. Temel hedefimiz, eski yapılaşmanın koruma önceliklerini belirlemek ve restorasyon sürecini özendirmek kadar, yeni yapılaşmanın fiziksel koşullarında ‘blok-apartmanlaşma’ eğilimine alternatifler tasarlamak oldu. 94 tane tescilliye ek olarak, 211 yapıya plan kararıyla ‘tescilliler statüsünde koruma’ hükmü getirdik. Köyün ve bölgenin sosyo-kültürel gereksinimlerine cevap verecek ve belediyeye gelir kaynağı sağlayacak 4 “özel planlama alanı” tanımladık. Doğuda ve güneyde yer alan yeni yerleşim alanlarının yapılaşma-yerleşim koşullarını belirledik. Yeni yapılaşmanın mimari kalitesine azami önem verdik ve Koruma Kurulu’nu en önemli denetim merci kabul ettik. Şimdi, plan uygulamalarının Türkiye’de nasıl sonuçlar verdiğini bilen bir ekip olarak, merak ve biraz da endişe ile tasarılarımızın nasıl uygulanmakta olduğunu izlemeye çalışıyoruz.

Ankara’ya sadece 4 saat uzaklıktaki bu muhteşem beldeyi, üniversitelerin mimarlık bölümleri başta olmak üzere, ilgili tüm kişi ve kurumların “keşfetmesini” tavsiye ederim. Kapadokya’nın bütününde günyüzüne çıkarılmayı bekleyen zengin ve heyecan verici bir bilgi hazinesi saklı. Ve bu hazine, sahipsiz kaldıkça bozuluyor. Öğrendikçe sevilen, gezildikçe gizemi artan bu büyülü bölgeye sahip olmanın şansını, fazla geç olmadan farkedebilmeliyiz.

NOTLAR

1. Köyün tarihçesine ait özgün bilgiyi, şimdilik ağırlıkla Yunan araştırmacıların yayınlarından öğreniyoruz. Bu yayınlar -belki de haklı olarak- Sinasos’daki kültürü tümüyle sahiplenen bir üslup sergiliyorlar. Çünkü, 500 yıldan fazla süre Osmanlı yönetiminin istikrarı sayesinde gelişen bu “ortak yaşam kültürü”nün içinde, Müslüman-Türk nüfusun nasıl yaşadığına ilişkin araştırmayan, öğrenmeyen bizlerin, bu kültürün sahipliliği konusunda geri kalması doğaldır. Sinasos’daki ortak kültürün nasıl bu denli zenginleşebildiğini, bu iki farklı toplumun nasıl olup da bunca yıl huzur içinde yaşadığını keşfetmek için, akademisyenlerimizin çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırmalarını; burayı en az Yunanlı meslektaşları kadar sahiplenmelerini umuyoruz. İşte ilgilisine özet bir Mustafapaşa-Sinasos kaynakçası:

Kitaplar:

* Arhelaos, I. Sarantides, 1899, Sinasos, Atina.

* Archelaos, I., 1924, Sinasos of Cappadocia, Athens .

* Anghelides, Christos A., 1951, The Twenty Five Year Jubilee of Anastasios A. Anghelides, İstanbul

* Anghelides, Anastasios, Report to the Board of Supervisors of the Schools of Sinasos, s.50.

* Takadopulos, Lazaros, 1982, Sinasos Extinct, Athens.

* Kapadokya’daki Sinasos, 1985, Sergi Katalogu, Yunanistan Milli Vakfı, Londra, yayımlanmamış çev: Ertuğrul Malçok, 1991.

* Pmenides, Frosso, 1985, “Önsöz”, Kapadokya’daki Sinasos, ss.9-12.

* Browning, Robert, 1985, “Tarihi Zemin”, Kapadokya’daki Sinasos, ss.13-22.

* Zizioulas, J.D., 1985, “Kapadokya’nın Hristiyan Düşüncesine Katkıları”, Kapadokya’daki Sinasos, ss.23-38.

* Stamatopoulos, Kostas, 1985, “Sinasos’da Günlük Yaşam”, Kapadokya’daki Sinasos, ss.39-92.

* Rodley, Lyn, 1985, “Bizans Kaya Kiliseleri ve Kapadokya Manastırları”, Kapadokya’daki Sinasos, ss.93-112.

* Roides, Stelios R., 1985, “Sinasos Evleri”, Kapadokya’daki Sinasos, ss.113-160.

* İlbars, Zafer ve Belkıs Temren, derl., 2003, Kültürel Boyutuyla Mustafapaşa (Sinasos), TÜKSEV Yayınları, Ankara

Yayımlanmamış Tezler:

* Tek, Ali Fuat, 1976, “Mustafapaşa-Mehmet Şakir Paşa İmareti”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.

* Akman, S. Saba Tatar, 1985, “The Preservation and Rehabilitation Project of ‘Yenimahalle’ – Mustafapaşa”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.

* Esen, Ali Sait, 1990, “The Project of Topakoğlu House in Mustafapaşa-Ürgüp”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.

* Berk, Özlem, 1990, “Ev-Pansiyonlarda Standart Oda Üretim Araştırması ve Mustafapaşa (Sinasos) Örneği”, İTÜ Mimarlık Fakültesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.

* Yıldırım, Z. Özlem, 2004, “Sinasos Yöresel Mimarisi ve 19. Yüzyıl Batılılaşma Hareketlerinin Konut Mimarisine Etkileri”, İTÜ Mimarlık Fakültesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.

2. Araştırmacılar ağırlıkla, tüm konutların 1860-1920 arasında yapıldığına inanıyorlar. Bu şüphe ile yaklaşılması gerekli bir varsayım; çünkü 13. yüzyıldan beri önemli bir dini ve ticari merkez olduğunu bilinen yerleşmenin 19. yüzyıl öncesinde tümüyle mağaralarda yaşadığını iddia etmek çok inandırıcı görünmüyor. Bir diğer iddia ise, konakları yalnızca Rumların kullandığı, Müslümanların ‘kaya-dam’ evlerde yaşadığı... Sözlü bilgiye ve 3-4 konakta yapılan araştırmalara dayandırılan bu iddia da, kanımca ancak tarihi araştırmalar derinleştiğinde, ‘evlerin özgün şemaları ve bezemeleri bozulmadan’ yapılacak hassas tipolojik-antropolojik araştırmalar sonrasında güvenle tartışılabilecek konulardan sayılmalı.

3. Nisan 2003-Ocak 2004 arasında Mustafapaşa için yapılan 1/25.000 Çevre Düzeni Planı; 1/5000 Nazım Plan, 1/1000 Koruma Amaçlı İmar Planı; 1/500 Kentsel Tasarım Projesi. Proje müellifi: TH&İdil Mimarlık Şehircilik Ltd. Proje ekibi: Baran İdil (mimar, şeh.pl.), Hasan Özbay (y.mimar), Tamer Başbuğ (mimar), Aslı Özbay (mimar, rest.uzm.), Akif Yılmaz (mimar, rest.uz.), Ayhan Ayatar (y.mimar), Arife Özçelik (inş.tek.), Hatice Baştabak (mimar), Evren Başbuğ (mimar). Danışmanlar: Doç.Dr. Emre Madran, Doç.Dr. Sacit Pekak.(sanat tarihçisi)

Kaynak:
 KORUMA-YAŞATMA
Kapadokya’nın Uyuyan Güzeli: MUSTAFAPAŞA - SİNASOS
Aslı Özbay
Mimar, Restorasyon Uzmanı