ÜRGÜP'TE YAZ TATİLİ

ÜRGÜP'TE YAZ TATİLİ

Adım Rüzgar Cem Güney, İstikbal Makzume Lisesi 3. sınıf öğrencisiyim.

Babam Mutlu Güney mimar, ekspertiz raporları hazırlayarak ailemizin geçimini sağlıyor.

Biz İskenderun'da yaşıyoruz. Annem Eda Şanlı Güney bir köy okulunda Türkçe öğretmeni.

Kardeşim Demir Jan...Neden Can değil de Jan. Babam, öğrenmiş ki, Kafkasya'da prenslere, soylu kişilere ''Jan'' deniliyor. Adını öyle koymuş. O, benden 3 yaş küçük. Çok sevimlidir.

Okulda dersler sona erdi. Tatile girdik. Sıcaaaak ! Hem de nemli.

Babamın telefonu bizi rahatlattı. Ürgüp'ten arıyor.

'' Hazırlanın ! Gelip sizi alacağım. ''

Sevindik. Yaylaya çıkan insanların nasıl mutlu olduklarını o zaman anladım. Kimi arkadaşlarımın ailelerinin Belen’de, Kıcı’da, Soğukoluk’ta, Sarımazı’da yayla evleri vardı, öğünürlerdi.

Babam geldi. İki gün içinde hazırlandık. Okuyacağımız kitapları, dergileri çantalara yerleştirdik. Anneannemle, dedemle vedalaştık. Evimizi kilitledik. Yola çıktık.

Körfez geride kaldı. Adana, Pozantı, Niğde , Derinkuyu üzerinden Ürgüp'e geldik.

Dedem, babaannem de Ürgüp'te yaşıyor. Evleri küçük. Geçmişte biz orada yaz dinlencesini geçiriyorduk, çok da seviyorduk birlikte olmayı. Fakat, babam bizim rahat etmemiz için Avanos Yolu yakınında bir daire kiralamış. Möbleli. Ucuz da değil. Ayda 20 bin TL kira.

Ürgüp bize göre yayla. Burası Damsa Çayı koyağında bir ilçe merkezi. Turistik. Çok sayıda anı eşyası satılan mağaza var. Otelleri de çok. Her sabah erken balonlar havalanıyor. Biz daha binmedik. Avro ya da Dolar üzerinden ücret ödeniyormuş. Turistlerin paraları değerli, rahatça binip Ürgüp'ü, yöreyi seyrediyorlar yukarlardan.

Yayla dedim ya. Buranın da daha yükseklerde yaylaları varmış. Başköy gibi, Aksalur gibi. Bu yer adlarını bana dedem anlattı bir Nevşehir haritası üzerinde göstererek .

Ürgüp'te günler nasıl geçiyor ?

Babam beni, kardeşimi bir futbol kursuna yazdırdı. Haftada 4 gün orada ders görüyoruz. Uygulama da var. Sonra lüks otellerin yüzme havuzları için de ücretli biletlerimizi kullanıyoruz. Pek varsıl bir kütüphanesi var Ürgüp'ün. Tahsin Ağa adını taşıyor. Ben, önünde bir anıt var, önce onu sandım. Meğer o anıt, köylere eşekle kitap götürüp dağıtan Güzelgöz Mustafa Bey anıtıymış. Dedem onu övüyor, onunla birlikte çekilmiş fotografları var. İşte o kütüphaneye de gidip kitaplara, dergilere bakıyoruz haftada üç, dört kez.

Dedemi tanımanızı isterim. O bir emekli profesör. Ben sadece coğrafyacı olduğunu sanırdım. ''Hayır'', diyor, '' Ben Tarihi Coğrafya, Uygarlıklar bilimi profesörüyüm'' . Ortaokullarda sosyal bilgiler, liselerde coğrafya, ingilizce dersleri verdikten sonra Fırat ve Dicle üniversitelerinde görev yapmış, toplam 45 yıl süreyle öğrenci yetiştirmiş, şimdi emekliliğin keyfini çıkarıyor.Eski karşılığını da kullanıyor : Mütekaid.

Dedem kolleksiyoner bir eğitimci. 70 yıldır kitap, dergi, bülten, bildiri, kartpostal, harita biriktiriyormuş. Az bir süre değil. '' Baban ve amcan için biriktirdim. Şimdi de sizin için devam ediyorum biriktirmeğe,'' diyor gülümseyerek.

Şu andaki evlerini Ürgüp Lisesi'nde görevliyken öğretmen arkadaşlarıyla kurdukları kooperatif yoluyla yaptırmışlar. 1980'de bitmiş. Daha önce burada bir üzüm bağı varmış. Şimdi apartmanlarla dolu her yer, bir de karşıda sıra sıra oteller. Hepsi de 5 yıldızlı imiş.

Dedemin evi kitapseverler için bir cennet. Hol, salon, koridor ( geçenek diyor dedem ) , iki oda kitaplık...Mutfak, banyo, tuvalet dışında...Neler neler var...Kendisinin ilk, orta, lise, üniversite ders kitaplarını saklamış, hepsi duruyor. Babamın ve amcamın kitapları da özenle korunmuş. İngilizce Science, Chemistry...Cilt cilt ansiklopediler, dergiler...Türkçe çoğu elbet, ingilizce, fransızca olanlar da var. Dedem bu iki dili iyi biliyor. 1928 öncesinde yayımlamış kitaplar da var. Dedem onlar için '' Arap elifbası ile basılmış kitaplar'' diyor.

Dedem kendi öğrencileri için de ders kitapları yazmış. Raflarda dizi dizi duruyorlar. Konuk gelenler kitaplıkları incelerken hayretle, şaşkınlıkla soruyorlar: '' Sen hiç uyumadın mı, yemek için zaman ayırmadın mı? Nasıl yazabildin bunca kitabı ? '' Dedem gülüyor.

Dedem iyi bir gezginmiş. Daha 2 yıl öncesine değin otomobil de kullanıyordu ve Türkiye'de gezmediği, görmediği, incelemediği bölge, kent kalmamış.Anlatmayı seviyor yolculuklarını.

Dedem aynı zamanda bir ressam. Lise'de resim öğretmeni varmış, Servet Göncü adında. Dedemin Güzel Sanatlar Akademisi'ne ya da Gazi Eğitim Enstitüsü'ne girmesini istemiş. Daha önce de portre çizermiş, fakat emekli olduğu 2014 yılından bu yana aydingere rapidoyla, pilot kalemle, çini mürekkeple, kurşun kalemle çizdiği binlerce portre şimdi albümlerde duruyor. Şairler, yazarlar, kompozitörler, karikatür sanatçıları, ressamlar , yontu ustaları yanında yerli ve yabancı devlet adamları...Onları bize armağan edeceğini söylüyor. Bir albüm , sayfaları doldukça, eski bir tahta bavulda saklıyor çizimlerini . Eve konuk gelende o albümlerden birkaçını gösteriyor, açıklamalar yapıyor. Bundan keyif alıyor. En çok da Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış şair ve yazarların portrelerini çizmekten hoşlanıyor.

Dedem bana kitapları, dergileri, turistik broşürleri tanıtmayı seviyor. Haritalar, kent planları. Ne kadar çok. Yüzlerce...Yalnız ülkemize ait olanların dışında, dünyanın her yerinden kentleri tanıtan broşürler, haritalar...Diyor ki : '' Lisede öğrenciyken taa Güney Amerika'dan bir pen friend kız arkadaşım vardı. Roserine idi adı, unutmadım. 1963'de. O bana Peru, Şili ile ilgili broşürler göndermişti. Onları da sakladım.''

Dedem bana şiirler okuyor. En çok da Dr Ceyhun Atuf Kansu'da, Cahit Külebi'den, Necati Cumalı'dan, Nazım Hikmet'ten...Dramatize , duygulanarak. Bazen öyküler de okuyor. Fakir Baykurt'un köyde yağmur duası konulu bir öyküsünü okumamı istedi. Pek etkili bir olayı anlatıyordu.

Dedem kitaplarla, dergilerle daha çok ilgilenmemi istiyor. Ben telefonda , bilgisayarda oyun oynamayı da seviyorum. Anlıyorum ki, dedem darılıyor. Onu kırmak, asla istemem.

Dedemin arşivciliği de ünlü. Yıllardır okuduğu pek değişik gazetelerden köşe yazılarını kesip dosyalamış. Binlerce yazı. Gerektikçe onları bulup çıkarıyor, hazırladığı yazılarda kullanıyor.

Kutular dolusu fotograf...Siyah beyaz ve renkli. Taa çocukluğundan bu yana, nasıl saklamış onları, imreniyorum. Albümlere yerleştirilmiş olanlar da çok. Seyretmek güzel onları. Görev yaptığı okullarda çektiği öğrenci fotografları var. Nevşehir, Ürgüp, Zara, Kadışehri ortaokullarındaki öğretmen arkadaşlarının da...

Dedem diyapozitif, slayt diyor. 1970'li yıllardan başlayarak çektiği filmler. Herbiri artık hiçbir yerde bulunamayacak değerde belgeymiş onlar. Biz küçükken diya projektör denilen bir makinayla duvara yansıtırdı görüntüleri, bize seyrettirirdi. Güzel güzel açıklardı. Nasıl da unutmamış. Hangi film nereye ait, kimler görülüyor, hangi yıl çekilmiş, tek tek söylerdi ...

İngilizce kitaplar da raflarda duruyor. Benim,kardeşimin ilgilenmesini umuyor. Övüyor onları. '' Bakın, şu kitaplardaki özene, nasıl hoş resimlemişler, baştansavma değil hiç bir şey. Kitapları hazırlarken çocukların ilgisini dikkate almışlar, pedagojik değerleri asla ihmal etmemişler. ''

Babaannemi de anlatmalıyım. Hatice Ünlü Güney…Kafkasya kökenli olduğunu söylüyor. Dedeleri Kabartay imiş. Nevşehir Öğretmen Okulu'nu 1970'de bitirmiş . Karacaören, Ayvalı, Göre, Mustafapaşa ilkokullarında çocukları okutmuş. Mesleğini severek yapmış. Elazığ ve Diyarbakır. Köy okullarından sonra, yoksul gecekondu mahallelerinde çalışmış. Öğrencileriyle diyalogu hep iyi olmuş. Velilerin de beğendiği bir eğitimci olarak ün kazanmış. Anadolu Üniversitesi Eğitim Önlisans Bölümünü bitirmiş. 34 yıl görev yaptıktan sonra emekli olmuş. Dedemin ingilizceden çevirdiği kitapları Türkçe açısından düzenlemiş, yanlışları düzeltmiş. O bizi çok seviyor. Bize pek nefis, tadlı yemekler hazırlıyor. Sevecen. Hem de güzel babaannem. Budapeşte'de yaşayan Umut Amcamı da, annemi sevdiği kadar, diger gelini Hortisa yengemi, onların iki çocuğunu da seviyor...Biz de onu çok seviyoruz. Bize değer veriyor. Bugüne dek bizi hiç azarlamamıştır, sert söz söylememiştir. Yaramazlıklarımızı hep bağışlar,hoşgörür. Biz istemesek de, daima cebimize para , harçlık koymayı ihmal etmez.

İşte böyle.

Ürgüp günleri güzel geçiyor. Hayat sevince, sevilince güzel.

Her şey ilgiye, sevgiye bağlı.

Dedem sık sık söyler : '' Bilgi 5 harflidir. Bu sözcüğün 4 harfi ilgidir.''

Bu yazımı ingilizceye çevirip , İskenderun'da , okul açılınca öğretmenlerime okuyacağım.

Haydi, bana ''Kolay gelsin, '' deyin.

-----------------------------------------

1 Eylül 2025