Yine de Bayram

YİNE DE  BAYRAM
  Bayramlar, paylaşma kültürünü besleyen  ve sosyal toplum olma yolunda önem arz eden günlerdir. Yahya Kemal’in; “ Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı” mısralarında belirttiği gibi insanların  sevinç ve ümit müjdecisidir . İçten gelen samimi duygu ve hislerin eşliğinde, hüzünlerin  gömüldüğü anlardır. Bu anlar ki , kişisel ve toplumsal huzur için hep  gereklidir.
  Tatlı bir huzur yada acı bir tebessümdür bayramlar. Bir yandan titreyen dudakları ısırıp ağlamaktan kaçarken, diğer yandan özlem yüklü duygulara yelken açmaktır. Sevilmek ve düşünüldüğünü bilmektir. Saygı ile birleştiğinde geçmişe dair tatlı izler bırakan unutulmaz zamanlardır. Öyle ki,  günlerce elimizden kokusu gitmeyen limon kolonyasıdır. Bazen de göz alıcı jelatinleri buruşturulup atılmış bayram şekerleridir bayramlar.  Pas tutmuş tenekelerle ıssız mezarlara su dökmektir. Yaş ilerledikçe onlar gibi olunacağının farkına varılamayan buruşuk ve güçsüz elleri öpmektir. O ellerin sahiplerinin yüzlerindeki derin çizgilerde derinleşme ve bakışlarındaki sükuneti içe çekme anlarıdır.
  Gülmeyen yüzlerde, ağlayan gözlerde ve minicik gönüllerde bir coşkudur bayramlar.  Hayatın yüz güldüren bir ikramiyesidir. Nefes Almak gibidir bazen .  Günün  birinde kimsesiz ve soluksuz  kalınca önemi  daha bir anlaşılır. Sezai Karakoç bayramlarla ilgili şöyle der ‘’ Bayramlar  insanların, ruh ve eşya zenginliklerini, ruhların deniz gibi incileriyle gökyüzü çiçeklerini ve eşyalarının gençliklerini sergileme ve bu sergide bir tek ruh ve bir bütün haline gelmeleridir’’
    Bayram merhamet demektir. Sadece kendini değil mazlumları ve kimsesizleri de hatırlamaktır. Onların dünyalarına inmek ve ellerinden tutmaktır. Gülen gözlerinin ardında hüzünleri saklayan, başı okşanmamış ve sevgisizlikten kurumuşlar için bir huzur  vesilesidir.Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi ; “ Afak bütün hande, cihan başka cihandır. Bayram ne kadar hoş ne şetaretli zamandır.” Oysa bugün hala ‘’ Bugün bayram erken kalkın çocuklar ‘’  şarkısı dinlemeye gerek  duymayanlarda var. Çünkü onlar hiç uyuyamadılar ki erken kalksınlar. Onların lisanları dertlerini dünyaya anlatmaya yetmedi. Onulmaz  yaraları derman bekledi. Ne marka ayakkabıları oldu baş uçlarına koydukları, ne de  aydınlık rüyaları oldu bayram sabah gördükleri. Hep acı, korku, endişe ve umutsuzluklar sardı onların bayramlarını. Onlar ki, hüzünlerini sorsan saatlerce anlatan ama huzuru sorsan ‘’ anlatacak kelime bulamıyorum’’ diyen çilekeşlerdir. İşte bayram onların yüreklerine de bir gül koymanın sevincidir .
   Şimdi ise insanlar “ Nerede o eski o bayram günleri” diyerek, sitem etmektedir .Oysa ki ,bayramların gerçek  anlamı idrak edilip gereken değer verilirse, eski bayram günlerini aramaya gerek kalmayacaktır. Halihazırdaki durum o ki , bayramlar değişmemiştir değişen sadece insanlardır. Bayramların anlam ve önemi  git gide yozlaştırılmıştır. Öyle ki,bayramı bir  dinlenme günü ve tatil  olarak algılamak insanları bayramın özünden uzaklaştırdı. Bayramların  anlamını  günü birlik dünya lükslerine, eğlenmeye, gezip tozmaya, endekslendi. Anlam ve değer erozyonu bayramlarda da baş gösterdi. Bayramlarda kapılarının  çalınmasını bekleyen komşular yerini, bayramı tatil fırsatı bilip boşalan sokaklara ve zillerine basmaya korkulan kapılara terk etti . ‘’Yine mi  çocuklar geldi ‘’ diyen asık suratlı  insanlar , dejenere olmuş bayramın bayraktarlığı yapmaya başladı.
  Bayramlar ne kadar özünden uzaklaştırılsa ve ne kadar içi boş bayram enflasyonları yaşansa da bayramlar  yine de özlenmektedir. Öyle ki  bayramsızlık daha bir acıdır. Kısa da sürse , özlem yüreğinize sıra dağlar gibi  de otursa , hüznü iliklerinize kadar hissetseniz de bayramlar güzeldir ve  küçümsenmemelidir. Zaten bayramın hüznünü bilmeyenler sevincini de idrak edemezler.