Yüzme Bilmeyen Kibirli Alimin Sonu

Kibir büyüklenmek, büyüklük taslamak,ululuk iddia etmek, kendini başkalarından üstün görmek, başkalarını aşağılamaktır. Hemen belirtelim ki kibir kafirin sıfatıdır, kafirin işidir,kafirin icraatıdır,şeytanın işidir,şeytanın sıfatıdır. Özetle kibir şeytan ve kafirin amelidir. Kibir ve islam bir arada asla bağdaşmaz. Kibirin olduğu yerde islam islamın olduğu yerde kibir yoktur. Bu konuda Kuran-ı kerimde birçok ayet mevcuttur.İşte birkaçı AYET:(Mümin,35)”Allah(cc) kibirli zorba olan herkesin kalbine böyle mühür basar.” Bu ayeti kerimede açıklandığı gibi kibirli olan herkesin kalbi mühürlenmiştir. 
AYET:(Araf.146)”Yeryüzünde haksız yere kibir edenler,ayetlerimizden uzaklaşmıştır. Onlar bütün mucizeleri görseler bile iman etmezler.Doğru yolu görseler onu yol edinmezler.Fakat azgınlık yoluna hemen saparlar.” 

Kibirin olduğu yerde islam islamın olduğu yerde kibir yoktur. Açıkcası islamda Kibirin yeri kesinlikle yoktur. 
İşte Kibiri işleyen güzel bir kıssadan hisse:

Geçmiş vakitlerin birinde alimin biri, boğazın öbür yakasına geçmek için bir sandalcının yanına gelerek ona sorar:
– Karşıya geçirmek için ne kadar para alıyorsun?
– Garşuya bir liraya geçürüm efendü.
Alim, sandalcının bu bozuk Türkçe ile verdiği cevabı beğenmez.
– Bu ne biçim konuşma böyle? Yoksa sen dilbilgisi bilmiyor musun?
– Yok ağam, güççükken haytalık ettük, okuyamaduk!
– Tüh, yazık sana! Desene gitti hayatın dörtte biri!
Bir müddet gittikten sonra dil alimi tekrar sorar:
– Allah bilir şimdi sen, matematik de bilmezsin!
– Yok beğüm! Onu da bilmem! Dedik ya, güççükken haylazluktan okula gidemedük!
– Tüh yazık, yazık! Hayatının dörtte biri daha boşa gitti!
Bir müddet daha yol aldıktan sonra alim, tekrar sorar:
– Sakın fizik ve kimya okumadum deme!
– Belki hayatımın dörtte birü daha boşa getti; ama o dediklerini de bilmem efendü, vaktinde öğrenemedük işte!
– İyi de sandalcı! Dilbilgisi bilmezsin; matematik, fizik ve kimya da bilmezsin; sen ne diye yaşarsın?
Bu arada hava bozulmaktadır. Sandalcı büyük bir fırtınanın geleceğini anlar. Alime sorar:
– Efendü, yüzme bilüsünüz deel mi?
Dil alimi, sandalcının bu sorusundan endişeye düşer, bir korkudur başlar. Sandalcıya yalvaran gözlerle cevap verir:
– Sandalcı ağa! Ben yüzme bilmiyorum! Çocukluktan beri o ilmi öğren, bu ilmi öğren derken yüzme öğrenmeye fırsat bulamadım.
– Aha! N’apcan şimdi! Şimdiden başla dua etmeye! Çünkü gittü hayatunun dörtte dördü!
Bildikleriyle övünen insan, bilmediklerinden dolayı dövünmeyi de hak eder.