ZİLELİ MARİA VE IRGAT HASAN’IN AŞKI

Dr. Faruk GÜÇLÜ

Eski adıyla Zile yeni adıyla Özlüce Köyü , Nevşehir ili Derinkuyu ilçesine bağlı bir mübadil köyüdür. 1924 Mübadelesine kadar bu köyde kendilerini “Rum” olarak tanımlayan Türkçe konuşan ama Rumca bilmeyen Ortodoks ahali yaşamıştır. Mübadele dönemine kadar köyde yaşayan Türkçe konuşan Ortodokslar ile Türkler arasında hiçbir sorun yaşanılmadığı da anlatıla gelmektedir.

Dilden dile anlatı gelen öyküye göre “Maria 16 yaşlarında iri siyah gözleri ve uzun siyah saçları ile dikkat çeken varlıklı bir Rum ailesinin güzel bir kızıdır. Kuzeyde, köyün yaslandığı dağın eteğinde “12 Havariler Kilisesi’ne ve “Eski Camiye” bakan güzel, kemerli taş bir evde yaşamaktadır. Ailesi köyün zenginlerindendir. Hasan ise köye sonradan gelen Türk kökenli bir ailenin bal rengi gözleriyle genç kızların rüyalarını süsleyen, kumral, yanık tenli 18 yaşlarında yakışıklı bir Türk gencidir.

Hasan’ın ailesi Mariaların üzüm bağlarında ırgat çalışmaktadır. Hasan ve Maria üzüm bağlarında karşılaşırlar. Farklı dinde fakat ortak duygu ve inançtaki iki genç birbirlerine karşı duyarsız değildir. Üzüm bağlarında sık sık göz göze gelirler. Duygulan birbirine kilitlenmiştir iki gencin. Maria pencereden köyü izlerken hep Hasan’ı düşünür. Bal rengi gözleri aklından çıkmaz hiç. Hasan da rüyalarında Maria’yı görür hep. İki genç o gün, bağ dönüşü “yalnız armut” ağacının altında buluşmak üzere sözleşirler. “Yalnız armut ağacı”, köyün yaslandığı dağın yaklaşık 1500 m. yükseklikteki tepesine yakın bir yerde bir asırdır tek başına köyü seyreden bir yabani armut ağacıdır.

Yalnız armut ağacı, kim bilir ne aşklara tanıklık yapmıştır. İlkin Hasan çıkar yalnız armut ağacının olduğu dağa. Ağaca yaslanır, başını elleri arasına koyup köyü seyreder. Maria’nın gelişini izler. Maria da gelir bir süre sonra. Birlikte köyü seyrederler uzun uzun hiç konuşmadan. Kalpleri konuşuyordur hiç kuşkusuz o an. Bu buluşma bir veda buluşmasıdır. Yakında askere gidecektir Hasan. Maria’dan kendisini beklemesini ister, söz alır. Tarla ve üzüm bağlarında çalışanlar yavaş yavaş toparlanmaktadır. Hava kararmaya, yıldızlar belirmeye başlar. Maria Hasan’a kendi işlediği bir mendili verir. “Sakla bunu, beni sakın unutma der sevgilisine. Hasan ise bir dağ çiçeği yerleştirir sevgilisinin saçlarına. Sonra Hasan, başlayan Birinci Dünya Savaşı’na katılmak üzere askere gider.

Maria çok bekler ama Hasan gelmez, gelemez. Askerlik süresinin uzun olduğunu da bilmektedir Maria, hemen çıkıp gelecekmiş gibi hep O’nu bekler. Ama Hasan bir türlü gelmez. Çünkü şehit olmuştur.

Sonra 1924 Mübadelesinde Maria ve ailesi zorunlu göçe tabi tutularak Yunanistan’a gider. Maria Hasan’ın şehit olmasından haberdar değildir, kendisini aramasını bekler. Hasan gelmez Maria’yı aramaya. Maria yıllar sonra düşer yollara gelir doğup büyüdüğü topraklara ama Hasan’ı bulamaz. Zile Köyünde yaşayan yaşlıların anlatımına göre de Maria birkaç kez daha Özlüce’ye geldiği her Hasan’ı arayıp sorduğu söylenip gelir. 

Zorunlu mübadelelerin geride bıraktığı acılar destan olup söylenip gelir dilden dile..