"Yılanların Öcü"nden Şebnem Dilligil, showtv.com.tr'den Denizhan Koçdemir'e konuştu.... Çekimler gayet güzel gidiyor. Üç aydır buradayız. Kısa sürelerde İstanbul’a gidip geliyoruz. Çok değişik bir yöre, benim ilk gelişim. Çok etkilendim, müthiş bir mistisizm var. Burada çeşitli uygarlıkların daha önceden yaşamış olması bizi çok etkiliyor. Daha önceden de böyle çalışmalar yapıldığı için halk alışkın, biz de büyük bir keyifle neredeyse turistik gezi gibi hem çalışıyoruz, hem de boş zamanlarımızda değişik yerleri geziyoruz. Çok huzurluyuz, mutluyuz.  

‘Yılanların Öcü’ romanını okuyup filmlerini izlediniz mi?

Fakir Baykurt’un romanını okudum. Filmlerini de izledim. Fatma Girik ve Aliye Rona’dan. Çok etkileyici bir toprak hikâyesi. Tabii ki biz aniden romana giremiyoruz. Öncesinde karakterlerin alt zeminini oluşturmak üzere bir süre karakterleri anlatıyoruz. Haceli ve Zahide’nin annesi Mahmure’yi oynuyorum. Hem anne hem baba, bir toprak anası, başlarda Irazca ile ahretlik, 30 seneye yakın geçmişleri var. Gayet güzel bir dostlukları var. Ama çocukların aralarındaki bu ilişkiler nedeniyle ileride sürtüşmeler olabilir. Ben çok severek, heyecanla çalışıyorum.

‘SETİMİZ ÇOK HUZURLU’

Daha önce şehir dışında çekim yaptınız mı?

Çok yıllar önce olmuştu. Ama bu kadar uzun süreli bir iş için ilk defa şehir dışında kalıyorum. Ama çok huzurlu bir yer, böyle bir yerin seçimi çok denk geldi. Müthiş ilgi çekici, ben özellikle gezmeyi, görmeyi, yeni yerleri keşfetmeyi çok seven biriyim. Burası böyle gizli saklı bir yer gibi, o peribacalarının içerisine girdiğiniz zaman binlerce oda çıkıyor karşınıza. Binlerce uygarlık, binlerce kişiyi düşünüyorsunuz. Oyuncuyu etkiliyor. O çağlardan bu çağlara. Çok mutluyum burada olmaktan ve hiç zorluk çekmiyorum, yabancılık, hasret çekmiyorum. Kışıyla ilgili çeşitli söylentiler var. Çok soğuk olduğunu söylüyorlar. Ben aslen Ankaralı olduğum için sıkıntı çekeceğimi düşünmüyorum. n Istanbul’da mı yaşıyorsunuz? İstanbul’da yaşıyorum. Artık İstanbul Devlet Tiyatrosu oyuncusuyum, aynı zamanda 12 senedir İstanbul’dayım. Eşim ve oğlumla birlikte İstanbul’dayız. İstanbul’un iklimine biraz geçiş yaptık.

Cemal Şan ve Koliba Film ile ilk kez mi çalışıyorsunuz?

Evet, Cemal Hoca ve Koliba Film ile ilk kez çalışıyorum. Yönetmen çok önemli. Cemal Hoca müthiş bir insan, demokratik ve özünde çok adaletli bir insan olarak görüyorum. Ayrıca yapım açısından da çok rahat bir çekim ortamı, çok güzel bir otelde kalıyoruz. Herhangi bir sorunumuz yok... '

17 YAŞINDAN BERİ MESLEKTEYİM'

Teklif geldiğinde ne hissettiniz? Koliba adını duyunca çok sevindim. Yapımcımız Ata Bey de çok sevdiğim ve takdir ettiğim biriydi. Çok sıcak, açık sözlü, direkt bir insan. Bu çok önemli bir şey, insana güven veriyor. Tanıştım ve kadronun içindeyim şu anda, çok mutluyum, aile gibiyiz. Şimdi tabii biraz uzaktayız ama yine de uzaktan da elinin bizim üzerimizde olduğunu ben biliyorum.

Daha önce beraber çalıştığınız arkadaşınız var mı sette?

Rüçhan Çalışkur benim Devlet Tiyatrosu’ndan arkadaşım. Geçen sene ‘Yağmur Durduğunda’ diye bir oyunda birlikte oynamıştık. Onun dışında 20-30 sene öncesinden tanıyorum Rüçhan’ı, çok sevdiğim bir insan. Nalan Örgüt’ü tanıyorum. Devlet Tiyatrosu’ndan yine sevdiğim bir arkadaşım...

Oyunculukta kaçıncı yılınız?

35 sene oldu. Konservatuvarı sayarsak 17 yaşımdan beri meslekteyim, çok da mutluyum.

Yapamadım, içimde ukde kaldı dediğiniz bir şey var mı?

Ukdem yok ama yapacaklarım var. Allah’a şükür mecbur kalıp bir şey yapmadım. Koruyucu bir sistemi yok. Mecbur da kalabiliriz, belli olmaz.

‘Sanatçı bir ailemiz var’

Sanatçı bir aileden geliyorsunuz... Sanatla uğraşan başka kimler var ailede? Çiçek (Dilligil) benim görümcem. Eşimin kız kardeşi. Sanatçı bir ailemiz var... Aliye Rona halaları mesela... Ondan dolayı ‘Yılanların Öcü’ teklifi geldiğinde biz çok duygulandık. Eşim hemen “Aliye Halamın parladığı ilk filmdir. Çok sevindim senin oynamana...” dedi. Çok önemli bir film, ben de çok etkilendim.