BİR, YOLDAN ÇIKIŞ ÖYKÜSÜ
   Evet, okuyacaktı
   Okuyacaktı ama diğer okuyanlar gibi solcu olmayacak, yoldan çıkmayacaktı.
   Bu azimle ortaokula başladı.
   İnançlıydı, imanlıydı, Allah olan inancı çok fazlaydı.
   Motivasyonunu hiç bozmadı, karar verdiği yolda yürümeye başladı.
   Bu durum, ikinci senenin ortasında, bir din bilgisi dersinde sekteye uğradı.
   O derste, kaşığa koyduğu yağı ağzına alan, pazar yerinde “yağ yağ” diyerek dolaşan kişinin bu sözü ile nasıl yağmur yağdığı anlatılıyordu.
   Bunlara inanamadı
   Böyle bir şey olamazdı!
   Kaşıktaki yağın, yağmurla nasıl bir alakası olabilirdi?
   Yağmuru, Allah yağdırmıyor muydu?
   Mantığı ve aklı bu olayı kabul etmedi. Çok düşündü fakat bu olayı bir türlü içine sindiremedi.
   Fen bilgisi dersinde ise yağmurun, su buharının soğuması sonucu oluştuğunu resim, şekil ve deneylerle anlatılıyordu.
   Hangisine inanacaktı?
   Doğru olan hangisi idi?
   Gidip din bilgisi öğretmenine bunu sormak istedi.
   Soğuk bir insan olan, öğrencileri ile sıcak bir ilişki kuramayan bu hocanın, bu soru karşısında vereceği tepkiden korktu.
   Sormadı…
   Soramadı…
   Artık her öğrendiğini düşünüyor, sorguluyor, çoğunun cevabını bulamıyor, bocalıyor, bunalıyor, kıvranıyordu.
   Kendisi ile amansız bir mücadeleye girmişti.
   Yoksa…
   Hayır! Haşa! Haşa!
   Elini uzatan, yardım eden de yoktu.
   Yetersiz bilgisi ile kafasına takılan soruların cevabını araştırıyor, çoğu sorunun cevabını bulamıyor, ne yapacağını şaşırıyor, mütemadiyen okuyordu.
   Eline ne geçerse okuyordu.
   Fransız, Alman, Rus, İngiliz yazarlarını, Amerikan patentli resimli romanları, İnce Memed’i vs. hep okuyordu.
   İslam’ı anlatan, tanıtan kitaplar o devirde yaygın olmadığı için onları okuyamıyor, böyle bir eksikliğin ise farkına varamıyordu.
   Tabi ki o zaman yaygın ve etkin olan “materyalist felsefe” ile tanışması kaçınılmaz olacaktı.
   Oldu da…
   Materyalist felsefenin onu teslim alması ise çok uzun sürmeyecekti…