CEVAT RÜŞTÜ GÜRSOY : DTCF’DEN BİR PORTRE

 

Fakülte dışında görsen, bilmesen bir PTT memuru sanırsın , ya da Tapu idaresinde görevli eleman.

Dalgın, yüzünde acı çekmiş insanlara özgü bir dinginlik, yumuşaklık…Bakışları içten, sıcak…

Acı çekmiş…Arkadaşım Erkan Fişenk Onu tanıyordu;  anlattı. ‘’ Ulus’ta hani, iki uçak havada çarpıştı, hayatında hiç uçakla yolculuk etmemiş olanlar uçak kazasında ölmüştü ya. İşte o hadisede Cevat Rüştü Bey de hanımını, çocuğunu kaybetti. ‘’

Demek ,Erkan,  Hocamızın acılı yaşamını izlemişti…

Biz 1964 Ekiminde DTCF öğrencisi olduk. Kasım ayında dersler başladı. Kim, hangi derse girecek, en üst katta dar bir geçeneğin duvarlarındaki dolaplarda çizelgelerde okuduk.

Haftada 2 saat Kartografya-Projeksiyonlar Bilgisi …

Kim girecek : Doç Dr Cevat Rüştü Gürsoy.

Kimi arkadaşların elinde görmeğe başladım. Yeşilce kapaklı bir kitap. Adı Kartografya. İstedim, verdiler. İnceledim. Bilimsel ciddiyetini tartacak durumda değiliz daha. Fakat kitap, iyi kağıda basılmamıştı, zor açılıyordu, kullanışsızdı.

1961’de Ankara Üniversitesi Basımevi’nden çıkmıştı.

Yine de İstanbul Üniversitesi Ord Profesörü Mehmet Besim Darkot’un kitabından sonra Ankara’da yayımlanan ilk kitaptı.

Cevat Rüştü Bey’i tanıyanlar anlatıyordu. Harita Genel Müdürlüğü de kursa alıp yetiştirdiği harita mühendisleri için bu kitabı izliyormuş.

Zaten Prof Dr Reşat İzbırak hocamın Sistematik Jeomorfoloji kitabını da MSB’nın bu genel müdürlüğü basmıştı. ( Günümüzde Harita Genel Komutanlığı ) O, nitelikli üstün değerde bir kitaptı. Ayrıca Hocamın makaleleri Harita Teknik Dergisi’nde yer alıyordu (Kokurdan Nedir ? vd. )

Kartografya – Projeksiyonlar Bilgisi - zor bir dersti. İzlesek de öğrenmede zorluk çekiyorduk. Kitabın sevimsizliği de isteğimizi kırıyordu. Cevat Rüştü Bey, derse asistanlarıyla giriyordu. Verdiği ödevleri yapmağa çalışıyorduk. Derste en çok iki arkadaşın ödevlerini beğenmiş; bize de göstermişti. Ceyla Kurt Ece ve Şerif Ali Yavuz. İki arkadaşın da yazıları güzeldi, şablon kullanmış gibi düzgün,  çizgileri harita tekniğine uygundu. İmrenmiştim onlara.

Bir gün Coğrafya Enstitüsü kitaplığında Kartografya Bilgileri adlı taa 1939’da yayımlanmış bir kitap elime geçti. Yazarı İstanbul Üniversitesi doçenti Mehmet Besim Darkot. Kitaplık sorumlusu hanımdan rica ettim. Hafta sonu tatilimde, 1.5 gün içinde yazılarıyla, şekilleriyle , kesitleriyle kitabı harita ve metod defterime olduğu gibi aktardım.

Bunu günümüzde bir öğrenci duysa, neden fotokopyasını elde etmedin diye sorar. ABD’de olduğunu biliyorduk fotokopi makinasının, fakat daha bizde kullanılmıyordu. Ancak 1974’te tanıyacaktık fotokopi nedir, eğitimi nasıl kolaylaştırıyor…

Zor olan Kartografya dersinin sınavlarını başarıyla verip bir üst sınıfa geçtik.

İkinci sınıfta Ülkeler Coğrafyasına Giriş dersimiz vardı. Ord Prof Herbert Louis’in adı vardı çizelgede. Münich Üniversitesi’nden gelmiş konuk öğretim üyesi. Acaba dersini Türkçe mi verecek ? Dilimizi öğrenmiş olsa da Germanya-Prusya gururu var adamda. Almanca anlatacak. Kim çevirecek ? Cevat Rüştü Bey.

İngilizce kadar Almancayı da iyi biliyordu ve sanıyorum 1965’de Prof unvanını kazanmıştı.

Alman profesörün verdiği derslerin de pek yararlı olduğu savında değilim. Ders çevrildiği için, bir  ders saatinin ancak yarısı değerlendiriliyordu. Yine de yabancı bir bilim adamından coğrafya dersi almış olduk.

Çarpışıp yere düşen uçakların yol açtığı faciadan sonra Cevat Rüştü Bey yeniden evlenmişti. DTCF’nin hayli yüksek, dik, kaygan basamaklarını sevinçle tırmanan bir kız çocuğunu zaman zaman görüyorduk. Babasını görmeğe geliyordu, yanında annesi ile. 1976 yılının temmuzunda,  Mersin’de düzenlenen Gezili Coğrafya Kongresi’nde onu güzel bir genç kız olarak gördük.

Cevat Rüştü Bey özellikle Tokat Zileli olan öğrencilere sevgi gösterir diye duyardık. Biz de onlara imrenirdik. Fakat, bir gerçek var; tüm öğrencileri kendi öz çocuğu gibi severdi. Yumuşak huylu, babacan, sevgi dolu bir insandı. Sınavlarda öğrenciye asla yüklenmez, zor sorularla sıkıştırmazdı.

1984 yılı haziranında Fırat Üniversitesi’nin düzenlediği Sempozyumda hocam da çağrılılar arasındaydı. Bildirisini sundu. Eleştirileri yanıtladı. Doç Dr Hilmi Karaboran ile gayet samimi sohbet etti. Ben de kendimi tanıttım. Bir süre dalgın dalgın baktı ,düşündü : ‘’ Nevşehirliydin, değil mi ? ‘’ dedi. Belleği güçlüydü. Nevşehir’den, Ürgüp’ten, Zara’dan, Kadışehri’nden, diğer hocalarıma olduğu kadar ona da slaytlarımdan, karta bastırdığım fotograflardan göndermiştim 1971-80  arasında.

Pek geniş kültürlü, iyi eğitim almış ,iki batı diline egemen olan Gürsoy Hocamın daha çok kitap yazmış olması , daha çok makale üretmesi beklenirdi. Türkiye’nin Tabii Yolları adllı yazısı günümüzde de geçerliliğini koruyor. TDV İslam Ansiklopedisi’nde de Abadan, Adamava, Afika, Kıbrıs gibi 4 bölümü O hazırlamıştır.

Emekli olduğunu işittik Cevat Rüştü Bey’in. Fakat yeniden görev istemiş ya da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin çağrısı üzerine gene ders vermeğe başlamış. Sanırım yüksek lisans ve doktora dersleri…Vefa’da Müşküle Sokak’ta büyük bir yapı vardır. Konuk öğretim elemanları için küçük küçük odaları da mevcuttur. Bir gün dersten sonra odasına çıkmış, yüreği durmuş, orada ruhunu teslim etmiş. Kimse farkına varamamış. Galiba, yokluğu birkaç gün sonra ortaya çıkmış. 1917’de başlayan yaşamı, 1986’da, ailesinden uzakta, tek başına yaşadığı bir küçük odada sona ermişti.

Bu olayı duyup da göz yaşı dökmeyen coğrafyacı kalmamıştır.

O, sevecen bir eğitmen, geniş kültürlü bir  profesör idi. Şimdi düşünüyorum da, çeşitli bahanelerle yolum Ankara’ya düşerdi, keşke sık sık uğrayıp eski Fakülteme, onunla söyleşseydim. Bize Dubrovnik’i anlatmıştı bir derste. Öyle ki, sanki iyi hazırlanmış renkli belgesel bir film izlemiş gibi belleğimizde yer etmişti. ( Daha Tv yayınları yoktu ). Yalnızca anılarını dinleseydim, neler neler öğrenirdim.

Saygıyla, rahmetle anıyorum Sevgili Hocamızı…O’nu unutmayacağız.

*********