Çevre derken kastım, ne siyasi, ne kültürel ne de ekonomik çevre değil elbette. Tüm bu çevrelerden bahsederken belki algılamada bile zorlandığımız, konum olarak çevremiz, mahallemizin sokakları, caddeleri, parkları ve yeşil alanlarımızdır.
 
Türkiye tüm alanlarda olduğu gibi çevre konusunda da daha duyarlı hale gelmiştir. Şehirlerin ve medeni hayatın birbiriyle bağlantısı, şehirleşmenin hele çarpık şehirleşmenin çevreye verdiği ciddi zararlar fark edilerek bu iki kavram ve gerçeği bir arada bulunduran yeni bir bakanlık oluşturulmuştur. Bu bakanlık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’dır. Ülkenin hemen hemen arbedeye dönüşen tüm kentleri bir bir masaya yatırılarak ‘’kentsel dönüşüm’’ projeleri oluşturulmaktadır. Bu gelişmeler tüm vatandaşları olduğu gibi bizleri de umutlandırmakta ve sevindirmektedir.
 
Kentsel Dönüşüm projelerinin tüm ülkede önemi bilinmektedir. Nevşehir içinse bu projelerin önemi daha da büyüktür. Anadolu’ nun hatta dünyanın kültür mirası olan bu kent, hem doğal hem de tarihi güzellikleriyle hak ettiği yeri elbette alacaktır diye düşünüyorum. Özellikle Nevşehir Belediye’si ve TOKİ’ nin  işbirliği ile yaptığı çalışmalar yüzleri güldürmektedir. Kale etrafındaki çalışmaların akabinde Meteris’te başlayacağını duyduğumuz yeni proje şimdiden Nevşehir severleri heyecanlandırmaktadır.
 
Tüm bu güzellikler olurken, yasal mevzuattan mı yoksa başkaca sebepten mi olduğunu bilemediğimiz, yeni olmasına rağmen çarpık bir şekilde adeta bir hançer gibi Nevşehir’in kalbine saplanan dev yüksek binalara anlam veremiyorum.  350 Evler, Taşlıbel, ve diğer bir iki mahalleye daha yapılan dev binaların şehrin siluetini olumsuz yönde bozduğunu söylemekte çok geç kaldığımı düşünüyorum. 2000 Evler, Ragıp Üner ve Güzel Yurt mahalleleri ve, yeni oluşan bir çok sokağa şimdiden araç park etme imkansız hale gelmiştir. Zira 1000 metrekare arsaya yapılan 400 metrekare oturumlu 4 veya 5 kattan oluşan binalarda balkondan balkona geçilir vaziyettedir. Ve yeni yapılan bu binalarda yaşamanın oldukça zorlu olacağı şimdiden ortadadır. Yeşil alanlarımız ve araç park alanları oldukça yetersizdir. Arsa veya parsellerde yapılaşma oranı çok yüksektir. Maalesef çocuklar yine yollarda top oynamakta ve anne babalar hala kaygılıdır.
 
Şehir merkezinde istedikleri rahatı bulamayan alkolik ve gayri meşru bir tarz yaşayanların çevreye verdiği zarardan bahsetmek istiyorum yeri gelmişken. Nevşehir’i çepe çevre saran güzelim dağlarımız ve üzerindeki bölgeye has, meşe, alıç, badem, kaysı ve kuşburnu ağaçlarından oluşan orman ve bitki örtümüz ,duyarsızca daha ilkbahardan yakılmaya başlanmıştır. Dedeman oteline bakan yamaçlar daha nisan ayında yakılmıştır. Tam tepenin arkasında iki noktada yine yangın çıkmıştır. Sebepleri hep bu malum şahıslardır. Nevşehir’e hakim bu tepeler alemci olarak bilinen bu insanların özellikle akşamları toplanma yeri olmuş, attıkları çöpler tepelerden aşağı yayılır hale gelmiştir. Gündüzleri eş ve çocuklarınızla buralarda yürümeniz imkansızdır. Bu insanlara dur denmesi gerekmektedir. İllaki zabıtanın, jandarmanın çevre ve şehircilik müdürlüğünün, belediyenin hatta polisin yapacağı bir şeyler vardır. Yangın söndürmeden önce oluşturan sebepleri ortadan kaldırmak lazımdır diye düşünüyorum. Definecilerin de çevremize verdiği tahrifatı burada zikretmeden geçmek istemedim.
 
Elbette tek başına devletin üstesinden geleceği bir olay değildir bu. Vatandaş ve devlet birlikte hareket etmek zorundadır.
 
Bir başka sorun da , oraya buraya rastgele  dökülen hafriyatların  oluşturduğu çevre felaketidir. Ama Nevşehir Belediyesi’nin bu konudaki çalışmaları takdire şayandır. Özellikle Dedeman otelinin solundaki bu pis alanların temizliği sevindiricidir.
 
Kısaca bu ülke, bu topraklar, bu şehir bizim. Çevresiyle, yeşil alanlarıyla tarihi, kültürel varlıklarıyla ve eşsiz güzelliğiyle. Devlet kuruluşları ve vatandaş el ele vererek daha güzel bir çevreyi ve ülkeyi çocuklarımıza bırakmak zorundayız. Yoksa çevre depremlerle, sellerle, heyelanlarla bunun hesabını hepimizden soracaktır, sormaktadır.