Özdemir konuya ilişkin açıklamasında; “Eğitim-Bir-Sen olarak, Millî Eğitim Bakanlığı’ndan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi hatasına düşmemesini, yeni bir sorun kaynağı oluşturmamasını, öğretmen istihdamındaki sorunları icbarî yollarla değil maddi ve gayri maddi teşvikler yoluyla çözmesini talep ettik. Sayın Bakan tarafından bir basın kurumuna verilen beyanatta, “Sözleşmeli öğretmen sisteminin yeniden hayata geçirileceği; sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilenlerin eş durumundan başka yere gidemeyecekleri; görevlendirildikleri yerde 5 yıl kalarak performansa bağlı olarak daha sonra kadroya alınacakları; bu halde de 3 yıl daha görev yaptıktan sonra istediği yere gidebileceği” şeklinde ifadeler sarf edilmiştir. 

Bilindiği 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) bendinde 2006 yılında yapılan değişiklik sonrası sözleşmeli öğretmen istihdam edilmesine kapı aralanmıştır. Bununla birlikte geçmişte 70 bin civarında sözleşmeli öğretmen istihdam edilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik hiçbir zemin hazırlanmadan, özlük hakları vb. hiçbir plan program yapılmadan, yönerge dahi hazırlanmadan hayata geçirilmiş ve sözleşmeli öğretmenler bu sebeple birçok sorunla ve belirsizlikle karşı karşıya bırakılmıştır. Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayrım kurum içi çalışma barışını bozmuş; öğretmenlerin verimliliğini düşürmüş; aynı niteliklere sahip ve aynı görevi ifa eden insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmuş; sözleşmeli olarak istihdam edilenler kadrolu olanların sahip olduğu özlük haklarına sahip olmadıklarından hak kayıpları ve mağduriyetler pek çok davaya neden olmasının yanında Bakanlığa olan güveni azaltmış; sözleşmeli öğretmenlerin statüleri nedeniyle eğitim kurumu içinde öğrencilere karşı otoriteleri dahi sarsılarak eğitim-öğretim ortamını olumsuz etkilemiştir.

Nitekim söz konusu sorunlar nedeniyledir ki 2011 yılında 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle sözleşmeli öğretmenler memur kadrolarına atanmışlardır. Bahse konu Kanun Hükmünde Kararnamenin genel gerekçesinde, kamu hizmetlerinin daha etkili, verimli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlamak ve çalışmalarda etkinliği artırmak amacıyla sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışmakta olanların memur kadrolarına atanacakları; böylece kamu kurumlarında görev, yetki ve sorumlulukları aynı veya benzer olan ve aynı unvanı taşımakla birlikte farklı statülerde istihdam edilen personelin statüsü, mali ve sosyal hakları ile diğer hakları arasında farklılığın ortadan kaldırıldığı ifade edilmektedir. Diğer bir ifadeyle sözleşmeli personelin memur kadrolarına geçirilmesine ilişkin kanun hükmünde kararnamede dahi, sözleşmeli personel istihdamının kamu hizmetlerinin etkili, verimli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlamadığı; çalışmalarda etkinlikten uzak olduğu; kamu personeli arasında uluslararası hukuka ve anayasaya aykırı bir şekilde mali ve sosyal hakları ile diğer haklar arasında farklılığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe sebep olduğu kabul edilmektedir.

Hal böyleyken şimdi tekrar sözleşmeli öğretmen istihdamı öngörülerek bir de görev yeri değişikliği yasağı getirilmesi ve kadroya alınma hakkının performansa bağlanması izaha muhtaçtır. Sayın Bakanın açıklamalarından hareketle söz konusu tasarının gerekçesinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere öğretmen istihdamında sorun yaşanan bölgelerdeki öğretmen açığının kapatılması olduğu anlaşılmaktadır. Ancak daha önce de Sendikamızca gerçekleştirilen çok sayıdaki araştırma ve raporda ortaya konulduğu üzere öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerdeki istihdam sorunu, sözleşmeli öğretmenlik, yer değiştirme yasağı gibi palyatif yollarla değil, söz konusu bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olarak görev yapmalarını teşvik edecek maddi ve gayri maddi katkılarla çözüme kavuşturulabilir. Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının ekinde yer alan II. Sayılı Cetvelin (E) Teknik Hizmetler ve (F) Sağlık Hizmetleri sınıfında yer alan personele görev yaptıkları bölgelere göre ek tazminat ödenmesi öngörülmüş olup, öğretmenlere de bu yönde bir düzenleme yapılması gerekir. Bunun için de zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen hizmet bölgeleri ve hizmet alanlarından öğretmen ihtiyacının karşılanamadığı yerlerde görev yapan öğretmenlere illerin veya yerleşim yerlerinin sosyal, ekonomik, kültürel durumları ve ulaşım imkânları dikkate alınarak ilave özel hizmet tazminatı veya ek tazminat verilmelidir.

Bu uygulama, kalkınmada öncelikli yörelerdeki öğretmen istihdamındaki açığın kapatılamaması sorununun çözümüne önemli oranda katkı sağlayacaktır. Nitekim 18. Milli Eğitim Şurası’nda “…ayrıca zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara ‘zorunlu bölge hizmet tazminatı’ ödenmelidir” kararı alınmış; sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Başbakanlığı döneminde bu yöndeki açıklamalar yapılmıştır. Bunun yanında Ekim 2010 tarihli Kurum İdari Kurulu’nda Öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla, zorunlu hizmet bölgelerinde istihdam edilen öğretmenlere, illerin veya yerleşim yerlerinin sosyal, ekonomik, kültürel ve ulaşım imkânları dikkate alınarak kalkınmada öncelikli hizmet tazminatı verilmesi amacıyla ilgili mevzuatlarında gerekli çalışmalarının başlatılması kararı alınmıştır. Yine Eğitim-Bir-Sen tarafından 1 inci, 2 nci ve 3 üncü dönem toplu sözleşme görüşmelerinde, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli (IV) sayılı Cetvelde yer alan kalkınmada öncelikli yörelere sürekli görevle atanan öğretmenlere bu yörelerde fiilen çalıştıkları sürece ek gösterge dâhil en yüksek devlet memuru aylığının %90’ına kadar özel hizmet tazminatı ödenmesi talep edilmiştir.

Bunun yanında mali teşviklerin tek başına yeterli olmayabileceği dikkate alınarak askerlik hizmetinin görev başında yapılabilmesi, hizmet puanının iki katı oranında artırılması, iki hizmet yılına bir derece verilmesi, ek ders ücretinin %100 artırılması, dört yıllık çalışma süresi sonunda ilk üç tercihinden birine atanma hakkının verilmesi, merkezi düzeyde düzenlenen 10 hizmet içi eğitim faaliyetine katılma, tatil dönemlerinde ücretsiz ulaşım hakkı verilmesi gibi gayri maddi haklar da tanınmalıdır. Bu kapsamda hukuki, sosyal ve mesleki pek çok sorunlara yol açtığı açık olan sözleşmeli öğretmen istihdamı düşüncesinden vazgeçilmelidir. İş ve kadro güvencesine sahip olmayan istihdam türlerinin kabulü mümkün değildir. Bu itibarla zorlama yollarla geçici çözümler yerine istihdamında güçlük çekilen bölgelerde isteğe bağlı kalıcı istihdamı sağlayacak maddi ve gayri maddi teşviklerin hayata geçirilmesi noktasında çalışmalar, yetkili sendika başta olmak üzere paydaşlarla birlikte gerçekleştirilmelidir” dedi.